Bugün, 20 Nisan 2024 Cumartesi

Mehmet Ali AYDIN


BİN YIL GEÇSE DE BUNLAR AYNI

BİN YIL GEÇSE DE BUNLAR AYNI


 


Siyasetle ilgili yazı yazmayı pek sevmesem de arada mecbur kalınca ya da tahammül sınırları zorlanınca gayri ihtiyari de olsa yazmak durumunda kalıyoruz. Yaşımız itibari ile Kurtuluş savasına katılan nesille, daha sonra tek parti döneminde yaşayan nesille aynı yıllara denk gelen yaşanmışlıklarımız var.
Çocukluğumuz ve gençliğimizin bir dönemi o dönemleri anlatan dedelerim, ninelerin, annem ve babamla beraber geçti. Ve onlarda dedemler Osmanlının son döneminde, rahmetli annem ve babam da Cumhuriyetin ilk yıllarında dünyaya gelmişlerdi. Ve yaşadıkları dönemle ilgili yaşanmışlıklarını birinci ağızdan dinlemek şansına sahip olmuştum.
Özellikle tek parti döneminde, Müslümanların maruz kaldıkları muameleleri anlatırken gözyaşı döktüklerine çok şahit olmuştum. Anlattıklarını burada anlatmaya kalksam sayfalar tutar. İsminde halk olmasına rağmen sadece kendi yandaşlarını halk olarak gören ve onların dışındakileri potansiyel tehlike olarak gören bir siyasi anlayış.
Halkçı olmasına rağmen, halkla alakası olmayanları bu halk 1950 yılında yapılan ilk seçimlerde muhalefete gömmüş ve halen de muhalefette gömülü olmaya devam ediyor. Böyle giderse de gömülmeye devam edecek gibi görünüyor.
Vahdettin Han saltanat kaldırıldıktan ve tahttan indirdikten sonra ona bunu tebliğ için giden CHP’in ileri gelenlerden Refet Paşa bunu övünerek şöyle anlatıyor: “Padişahın önünde ayak ayak üstüne attım ve koltuğa o kadar yaslandım ki, neredeyse pabucum Vahdettin’in burnuna değecekti.” Bu bir insanın ne kadar aşağılık kompleksinde olduğunun ispatından başka nedir ki. Aklı sıra Padişahı küçümsemiş. Ki o padişah Kuvay-ı Milliye’nin Anadolu’daki her başarısını duyduğunda şükür namazı kılıp dua eden biri.
Ama bunlar hiç değişmemişler 21. Yüzyıla gelmişiz aynı kompleks devam ediyor. Kendi yaptıkları her şey pek güzel, başkalarının yaptığı her şey kötü. CHP sözcüsü diyor ki: “Bu hükümet dünyanın en iyi şeyini yapsa da biz ona kötü demek durumundayız. Çünkü biz muhalefetiz.”
Özgürlüğü kimseye de vermeyen bu partinin özgürlük anlayışı da çok ilginç. Safranbolu’nun CHP’li Belediye Başkanı Elif Köse, yerel basınla abonelik sözleşmesi yapıyor ve sözleşmeye koyduğu madde oldukça ilginç; “beni eleştirmeyeceksiniz”.
“Özgürlük, benim karakterimdir” diyen parti kurucusunun bu günkü temsilcilerinin özgürlük anlayışı: Sözleşmenin “c” bendine göre şöyle: “Şirketin, Belediye Başkanı, meclis üyeleri, belediye çalışanları, belediye tüzel kişiliği ile alakalı siyasi eleştiri ve asgari nezaket sınırını aşan yayınlarına/paylaşımlarına rastlanması halinde sözleşme belediye tarafından tek taraflı olarak feshedilecektir. Bu madde belirtilen sınırın aşılıp aşılmadığının takdirini tek taraflı olarak belediye başkanında olduğu taraflarca kabul edilmiştir.”
Başka bir şeye gerek yok sadece şunu AK Parti yapmış olsaydı kızılca kıyamet kopmuştu. Bunlara son bir hafta içinde yaşanılanları eklemeye gerek bile görmüyorum. İstanbul İl Başkanının yaptığı, Üsküdar ilçe başkanının yaptığı, son olarak da Grup Başkan vekillerinin darbe çığırtkanlığı yapıp sonra da ben öyle demedim diye kıvırmasını saymıyorum.
Bunların ve zihniyetlerinin değişmesi mümkün değil. Bunlara oy veren seçmenler gerçekten üzülüyorum. Onlara sabırlar diliyorum. Ama isminde yer alan halkla barışmadığı, onun ahlaki, manevi, kültürel değerlerine saygı duymadığı ve halkla barışmadığı sürece müzmin muhalefetliğinin bitmesi mümkün değil.
İşin üzücü tarafı ise iktidar partisi mensuplarını bunların bu kadar iftira, yalan ve karalamaları karşısında birkaç cılız ses dışında kıyıda köşede menfaatlerinin peşinde olması. Onlar da sağlam ayak değiller ama şu başka alternatiflerinin olmaması bizi onlara oy vermeye zorluyor. Yalnız bunun böyle gitmeyeceğini anlamaları gerek. İnşallah onlar anlayana kadar atı alan Üsküdar’ı geçmez.