Bugün, 28 Nisan 2024 Pazar

Mehmet Ali AYDIN


ÇANAKKALE RUHUNU YAŞATABİLMEK…

ÇANAKKALE RUHUNU YAŞATABİLMEK…


 

İçinde bulunduğumuz hafta “Çanakkale zaferi ve Şehitler haftası”. Bu nedenle özellikle 18 Mart Çanakkale Zaferi dolayısıyla Yurdumuzun her yerinde törenler yapılıyor, zaferle ilgili konuşmalar, paneller, yorumlar ve benzeri faaliyetler yoğunlukta.

Acaba yapılan tüm bu çalışmalardan çıkan sonuç nedir? Okullarımızda yapılan faaliyetlerden çocuklarımıza hangi mesaj verilmekte? Hangi sonuçlar alınmakta? Çocuklarımız ve gençlerimiz nazarında Çanakkale Zaferi ve kazanılmasında etken olan nedenler hangi duyguları oluşturmaktadır? Bu ve bunun gibi pek soru sorulabilir ama önemli olan bu sorulara verilecek cevapların nitelik ve niceliğidir.

İnsanımız üzerinde Çanakkale’yi kazanan haleti ruhiye yeniden oluşturabilmek ve onu kazandırmak “Çanakkale Zaferini” kutlamaktan daha önemli olsa gerek. Çanakkale’yi kazanan manevi dinamiklerin unutulması, unutturulması ve bunun meydana getireceği tahribatın giderilmesi için yapılması gerekenler konusunda neler yapılıyor bunların irdelenmesi “Çanakkale nutukları” atmaktan daha önemli olsa gerek.

Çanakkale zaferini kazanan dinamiklerin günümüzde de yaşatılması, yeni yeni destanların yazılmasına vesile olur, aksi ise hezimetlerin habercisidir…

Günümüzde üzülerek belirtmek gerekir ki, insanlarımızın önemli bir bölümünde maddi hedefler manevi dünyasının önünde seyretmektedir. Toplumsal birlikteliğin yerini bencilik almış, insanlar menfaat ve çıkarlarının esareti altına girmiştir. Politikacılar, propagandalarında halkın manevi dinamikleri yerine onlara maddi anlamda neler vereceğinin vaatlerini sıralamaktadır. Yani madden ne kadar zengin olursak, o kadar mutlu ve mesut olacağımız vehmine kapılmış gidiyoruz.

Halbuki Çanakkale madde ile kazanılmadı, orada mana galip geldi. Şayet madde ile kazanılsa idi, o dönemin en son teknolojisi ile Çanakkale’ye saldıran “Müttefikler” galip gelirdi. Ama onlar hiç ummadıkları bir mağlubiyeti tatmak zorunda kaldılar.

Çanakkale’yi anlamak için önce o duyguya ve bilince sahip olmak ve o duygu ve bilinci beynimize nakşetmek lazımdır…

Çanakkale’yi anlamak için önce orayı ziyaret edip, oradaki havayı teneffüs etmek lazımdır…

Çanakkale’yi anlamak için orada bu vatan için kendini feda etmek konusunda saniye bile tereddüt etmeyen kahramanları bilmek onları öğrenmek ve onlar gibi olmayı beynimize yerleştirmek lazım…

Yoksa Rahmetli Annemin dediği gibi: “Kuru kuru salâvat, gel yanıma yukarı yat” olur… 

Çanakkale’yi meydana getiren dinamikleri bugünde oluşturamaz ve yaşatamazsak elde edeceğimiz her şey gelgeç şeyler olacak ve kalıcı olmayacaktır…

Çanakkale’yi Çanakkale yapan ruh; Şehit annesinin bakkal borçlarının “Bu hesap Ahmet Rıfkı’nın kanıyla ödenmiştir. Vesselam.” Diyerek veresiye defterinin sayfasına not düşen Bakkal Selahattin Adil Efendinin ruhudur.

Hukuk Öğrencisi Hasan Ethem’in annesine yazdığı mektuptaki “ Ey Allah’ım! Ey şu meleyen koyunun, secde eden ekinin, şu heybetli dağların yaratıcısı! Ey benim Rabbim! Şu kahramanların bütün dilekleri ismi celalini İngilizlere ve Fransızlara tanıtmaktır. Bu şerefli dileği ihsan eyle. Huzurunda titreyerek böyle güzel bir yerde sana dua eden biz askerlerin süngülerini keskin et. Düşmanlarını zaten kahrettin, büsbütün mahvet!” Hasan Ethem’in ruhudur. 

Bu ruh; Yaralı er Hüseyin’in kendisine yemesi için uzatılan ekmek için, “Kardeşlerim! Bu ekmeği benim yemem doğru değildir. Ben nasıl olsa birazdan işe yaramadan öleceğim. Alın bunu, gavura karşı çarpışacak yiğitlere yedirin de ekmek boşa gitmesin.” Diyen er Hüseyin’in ruhudur.

Bu ruh Düşmana saldırırken “Yetiş Ya Muhammed! Kitabın gidiyor!” diye saldıran I. Tabur Kumandanı Binbaşı Lütfi Bey’in ruhudur.

Bu anlayış bu duygu ve bu inancı hangi meşrepten olursa olsun gönlümüze yerleştirmez ve yaşayışımıza nakşetmezsek Çanakkale ile “Çanakkale haftasında” nutuklarla yatıp kalkmanın hiçbir anlamı olmayacaktır. 

Önce Çanakkale ruhunu canlandırmalı, yetişecek çocuklarımız ve gençlerimizin beyinlerine kazımalı sonrada Çanakkale’yi kazanan atalarımızla öğünmeliyiz.