Bugün, 28 Mart 2024 Perşembe

Tevrat İŞLEYEN


ÇARE VE SABIR

ÇARE VE SABIR


 

Ülkemiz ve dünyanın bir çok ülkesi deprem, çığ, sel, orman yangını… gibi çok sayda felaketi müteakiben, çekirge ve karınca istilalarının ardından dünya şimdi de koronavirüs salgınıyla karşı karşıya. Yani zorlu bir süreçten geçiyoruz. Yaşamak zor, hayatı her an aynı düzeyde yaşamak daha zor. Zenginin zenginliğini koruyabilmesi, fakirin fakirliğin vermiş olduğu sıkıntılara göğüs germesi de zor.

 Peki! Hayatın zorluğuna karşı çaresiz miyiz? Hayır. Elbette çaresiz değiliz. Allah’tan umut kesilmez. Bu anlamda yapılması gereken tedbirli olmak, yetkili kurumlarca yapılan uyarılar doğrultusunda gerekli önlemleri almak ve sabırlı olmak lazım. Kaldı ki, çare sabırdan geçmektedir. Bir zorluk varsa, o zorluğa dayanıldığı müddetçe, sabır gösterildiği takdirde kolaylıkta vardır. Yüce Allah (c.c.)bir  ayet-i kerimede şöyle buyurmaktadır.

“Şüphesiz güçlükle beraber bir kolaylık vardır. Gerçekten, güçlükle beraber bir kolaylık vardır. Öyleyse, bir işi bitirince diğerine koyul. Ancak Rabbine yönel ve yalvar.”

Her güçlükle beraber bir kolaylık vardır.  O zaman güçlükle karşılaştığımız zaman  feryat  etmeden sabır göstermek gerekir. Çünkü sabır,  gelen sıkıntı karşısında katlanmak değildir, gelen sıkıntıya göğüs germektir. Sabır göstermeyip te kişinin kendisini perişan etmesi doğru olmayacaktır. Sabır sıkıntının geldiği anda ona göğüs germekle gösterilir.

Peygamberimiz Sallallahü Aleyhi ve Sellem bir hadisi şeriflerinde: “Sabır dediğin, felaketle karşılaştığın ilk anda dayanmaktır” buyurmuşlardır.

Sabır insan hayatının vazgeçilmezleri arasında yer almalıdır. Sabır ahlakımızın olgunlaşması için gerekli olan prensiplerdendir. ‘Dayanma ve dayanıklılık’ gibi anlamlara gelen sabır, ahlaki bir kavram olarak, başa gelen musibetlerden dolayı Allah’tan başka kimseye şikayetçi olmamak, yakınmamak, sızlanmamak; nefse ağır gelen ve hoşa gitmeyen şeyler karşısında dünya ve ahiret yararını düşünerek, ruhsal dengeyi bozmamak için insanın kalbinde bulunmakta olan sükunet ve dayanma gücü demektir.

İnanan insanların başına bela ve musibet gelmesi onlar için bir imtihan vesilesi, hatalarının affedilmesine bir sebep, sabır gösterilebilirse dünya ve ahiret hayatında mutluluğa ulaşılmada bir fırsattır. Bu sebeple kişi başına gelenlere şer gözüyle bakmamalıdır. Çünkü geleceği bilen Allah’tır. Başımıza gelenlerin bizim için hayır mı, şer mi? olduğunu ancak Allah bilmektedir.

Bakınız ne diyor şair: “Hoştur bana senden gelen. Ya hilat ü, yahut kefen. Ya taze gül, yahut diken. Kahrın da hoş, lütfun da hoş.”

Evet! Sabır belayı nimete dönüştürür. Nimet sabırla şükre dönüşür. Bir hadislerinde alemlere rahmet olarak gönderilen Sevgililer Sevgilisi şöyle bir müjde vermektedir. “Yorgunluk, sürekli hastalık, tasa, keder, sıkıntı ve gamdan, ayağına batan dikene varıncaya kadar Müslüman’ın başına gelen her şeyi, Allah, onun hatalarını bağışlamaya vesile kılar.”

Dahası sabır nurdur. Kişiyi karanlıklar içerisinde aydınlatır. Sabır göz aydınlığıdır. Sabır hayatı hayat yapar. Belaları savar, zorlukların üstesinden gelinir. Kalbin içinde bulunduğu hüznü hafifletir. Yaratanı unutturmaz. Sabır hayrı hatırlatır.

Koronavirüs salgını nedeniyle yüzlerce ülkenin kapılarını  dünyaya kapattığı, binlerce insanın öldüğü, elan hayatta olan milyonlarca insanın yaşamının tehlikede olduğu, ekonominin alt üst olduğu ve dünyada dengelerin alışılmışın dışında ters köşe olduğu şu günlerde yapılacak tek şey; yetkililerce yapılan uyarılara uymak, temizliğe dikkat etmek, mümkün olduğunca evimizden dışarı çıkmamak ve bu sinsi musibete karşı Yüce Rabbimize dua edip, derdi veren Rabbimizden devasını istemektir.

 Evet! Bu bir imtihandır. Aslolan bu imtihanlarda başarılı olabilmektir. Bu anlamda bize düşen görev temizlik noktasında gerekli önlemleri alıp, telaşa kapılmadan, heyecan yapmadan bu hastalığın (musibetin) üstesinden gelmektir. Sağlık ve mutluluk dileklerimle.