Bugün, 19 Nisan 2024 Cuma

Mehmet Ali AYDIN


ECEL DELİĞİ

ECEL DELİĞİ



Sultanı biri, bir diyarda duvarları dahi altınlarla süslenip, bezenmiş bir saray yaptırdı. Ama yüz binlerce altın harcadı. Kaba inşaatı bitince içini de dayayıp, döşetti.
Böyle ihtişamlı ve lüks bir sarayı yapıldığını duyan başka ülkelerdeki idareciler ve insanlar ellerine çeşitli hediyeler alarak, hem ziyarete hem de sarayı görmeye geliyorlardı.
Bir gün bu sultan âlimlerini, filozoflarını, sanatkârlarını ve nedimlerini çağırtıp, toplayarak hepsini bir yere oturttu. Onlara hitaben dedi ki:
-Güvenimi kazanmış, temayüz etmiş seçkin olma özelliğine sahip halkımız ileri gelenleri! Yaptırdığım bu nadide sarayın ve eserin güzelliğinde bir kusur veya eksiklik görüyor musunuz? Bu seçkin insanların hepsi bir den ayağa kalkarak, şöyle söylediler:
-Ey yüce sultanımız! Böyle güzel ve alımlı sarayı yeryüzünde ne kimse görmüş, ne de duymuştur. Her şeyi ile harika bir yapıdır. Güle güle kullanınız. Hayırlı olsun.
Ama yalnız bu kişilerin arasında zühd ve salah ehli olan, akıllı ve bilgili bir kişi vardı. O diğerlerinin görüşüne katılamayarak, yerinden kalkıp sultana bakarak şöyle konuştu:
Devletli sultanım! Bu sarayın bir deliği var. Böylesi güzel bir saray için, pek büyük bir kusur sayılır. Eğer bu kusuru olmasaydı, bu saraya cennet bahçeleri bile hediye gönderirdi.
Bu söz üzerine, biraz şaşıran ve hiddetlenen sultan bu adama sertçe bakarak:
-Ben hem padişah hem de yaptıran olarak böyle bir delik görmedim. Sen bilgisiz ve cahilliğin yetmemiş gibi, kıskançlığınla fitne fesat çıkarmak için konuşuyorsun, dedi.
Bu sefer zahid ve abid kişi dedi ki:
-Ey sultanım! Sarayında ecel kumandanı Azrail’e açık bir delik var. O da tıkanmadı. Esas o deliği tıkamak lazım ki, sarayın yalnız başına güzel olsun. O da tıkanmayacağına göre, zamanı gelince ne köşk kalır, ne saray, ne de taç. Onun haricinde başka kusuru yok. Tam yaşanacak bir yer. Fakat baki değil, ölümlü ve fani. Buna da çare yok. Ecel geldiği ve seni teslim alacağı zaman her şey gözüne çok çirkin görünür. Cennet misali güzel sarayın sana yar olmaz. Onun için bu saray ile fazla gururlanma, kibirlenme ölümü hatırla ve an, kendine gel, dizginlerini çek, nefsine ve şeytana esir olma, serkeşlikte bulunma. Eğer sen kusurunu görmüyorsan, yakınında bulunan iyi bir kişi bu kusuru görür, yüzüne vurursa vay geldi senin haline.
Belki altından sarayınız, köşkünüz yok ama dünyadan o kadar çok beklentileriniz var ki, say say tükenmez. Bizi gören de dünyaya kazık çakmaya geldiğimizi zanneder. Aklımıza getirmeyiz ki şimdiye kadar dünyaya kazık çakan olmadı.
Hep daha çok olsun, daha çok olsun diye kısacık ömrümüzü boş hayallerin peşinde koşarak harcarız ve yaş kemale erdiğinde ise aklımız başımıza gelir ama artık nafile. Unuttuğumuz bir şey var, ya da hatırlamak istemeyiz. Hiçbir şey bize ait değil. Bizi hayata bağlayan canımız bile Allah’ın bir emaneti. Eğer O bize verirse malımız, mülkümüz ve servetimiz var. Yoksa hiçbir şeyimiz yok.