Bugün, 6 Mayıs 2024 Pazartesi

Abdulkadir DEMİR


GERÇEK TAKİPÇİLERİMİZİN BİZDEN İSTEDİKLERİ

GERÇEK TAKİPÇİLERİMİZİN BİZDEN İSTEDİKLERİ


Sosyal medyanın yoğun kullanıldığı takipçilerin cirit attığı beğenme yarışı havasına girildiği bugünlerde acaba bizi gerçek takip eden hakikatını kaçırıp suni gündemlere takip ve beğenmelere odaklandığımız aşikardır. Bütün bu girdaplardan da kendimizi arındırıp hep beraber geliniz ufuk  turuna çıkıp tefekkür mekanizma mızı harekete geçirelim.

Bizim birinci  ve en büyük takipçimiz ve şah damarımızdan daha yakın Allah (c.c);

“And olsun, insanı biz yarattık ve nefsinin ona ne vesveseler verdiğini de biliriz; biz ona şah damarından daha yakınız.” (her halinden haberdarız ve her an kudretimiz altındadır.)

(Kâf-16)

Uykuda bile takip eder bizi. O’ndan gizli kalmak mümkün değildir. O yazmadan diğer takipçilerin hiçbiri kalem oynatamaz. İyi hareketlerimde gönlüme genişlik verir, yanlış yaptığımda ise göğüs kafeslerimi adeta birbirine geçirircesine sıktıkça sıkar beni. Eğri veya doğru yolda olduğumu çoğu zaman, O’nun bu hareketiyle anlarım. 

Anladım işi, sanat Allah'ı aramakmış. Marifet bu, gerisi yalnız çelik çomakmış...

Ne kadar güzel ifade ediyor değil mi? 

Necip Fazıl Kısakürek.

İmamı Şafii Hazretlerine  “Allah’ın varlığına delilin nedir?” diye sorduklarında: “dut yaprağıdır” demiş. Hazret dut yaprağı üzerinden meseleyi şöyle özetlemiş:

“Çünkü aynı dut yaprağından koyun yer süt yapar, arı yer bal yapar, geyik yer misk yapar, tırtıl yer ipek yapar. Tadı, rengi, kokusu ve maddesi bir olan şeyden bu kadar farklı güzellikleri yaratmak, ancak Allah’a (cc) mahsustur.”

Sonraki ikinci takipçim ise Kirameyn Katibin melekleridir; 

“Oysa sizin üzerinizde gözcüler vardır. Değerli yazıcılar. Onlar sizin ne yaptığınızı bilirler.”

(İnfitar-10-11-12)

İyi kötü, hayır veya şer ne yapsam anında kayda geçerler. Alim unutur kalem unutmaz deyip satır satır yazmaya devam ederler. 

Üçüncü takipçim ise şeytandır;

Ve takipçilerin en tehlikelisi; Hayırla hiç işi olmaz. Allar pullar, acuzeyi dilber, zehri bana ab-ı hayat gösterir. Tuzakları örümcek ağı gibi zayıf olsa da, insanı çok rahat kandıran müthiş bir yeteneğe sahiptir. 

Dördüncü takipçim nefsimdir;

Tıpkı boynu bükük, masum yüzlü bir dilenciye benzer. Aç gözlüdür, doymak nedir bilmez. Gözleri fellik fellik devamlı arayış içindedir. Her şeyin “kendi hakkı” olduğunu söyler durur. Dırdırından kurtulmak mümkün değildir. Sadece açlıkla terbiye edebilirim onu. Dizginlerini bırakıversem inanın beni uçurumdan aşağı yuvarlar da “Tüh, adamcağıza yazık oldu!” bile demez. Şeytandan sonra gelen en yaman takipçim de işte budur. 

Beşinci sıradaki takipçim ise rızkımdır;

Şimdiye kadar bir vefasızlığını görmedim ama nedense ben onu hiç beğenmem, hep değersiz ve küçük görürüm. Başkalarının rızkı bana daha tatlı ve büyük görünür. Devamlı ben onun peşinden koşarım fakat o bunu kabul etmez, hayır ben senin peşinden koşuyorum diye benimle inatlaşır. Kim bilir belki de o haklıdır. Çünkü bir keresinde uçağa bindiğimde, hostesler gökyüzünde bunu getirip önüme koymuşlardı, “Al bu da senin rızkın!” demişlerdi. 

Altıncı takipçim de belalarımdır;

Doğduğum günden beri hiç yalnız bırakmadılar beni. Bazen rüzgâr gibi okşar geçerler, çoğu zaman da arsız bir misafir gibi oturdukları yerden bir türlü kalkmak bilmezler. Tahammülleri çok zordur, hiç rahat vermezler insana. Biri kalkmadan daha öbürü kapıyı çalmaya başlar. Yalnız itiraf etmek gerekirse, her gelen bela mutlaka geride benim için hayırlı bir şeyler bırakıp öyle gider. Ancak onlar gittikten sonra eyvah derim fakat o zaman da zaten iş işten geçmiş olur. Bu da benim yüz karası aceleciliğim işte. 

Yedinci takipçim ise ölümdür;

Her an yanında taşıdığı mutlaka bir bahanesi vardır. Trafik ve iş kazaları, kalp spazmı, nefes yetmezliği, doğal afetler, savaş ve terör eylemleri, yaşlılık ve hastalık onun en çok kullandığı bahanelerdendir. Ben onu unutsam o beni unutmaz, ense kökümde dolaşır durur. 

Sekizinci ve son takipçim ise;

Sizler beni mezarlıkta bırakıp gittikten sonra benimle kalacak olan salih amellerim. “Bizim gerçek takipçimlerim işte bunlardır!

"Et-tekrârü ahsen velev kâne yüz seksen."

Yukarıdaki sözün günümüz Türkçesindeki açılımı ( Bir şey yüzseksen kez tekrar edilse de Tekrarda güzellik vardır. Faydalıdır. )

Bu Duygularla, bir konuyu,  değişik açıdan hatırlatmaya çalışacağım. 

Sosyal medya denilen teknoloji artık hayatımızın  her alanında kullanılır oldu. Bazen hayatimızı kolaylaştırdı. Cazip de geldi. Ancak;  bu yeni hayat biçiminin, hayatımıza olumsuz etkileri de oldu. Eskiden komşu evlerinde yapılan dedikodular şimdi Facebook - WhatsApp -instagram - Tweeter vb sosyal paylaşım  gruplarına taşındı. 

Hayatımızı teknolojinin oluşturduğu bu yeni sosyal ortamda geçiriyorsak, bunu , inancımızın kurallarından da bağımsız sayamayız. 

Dilimiz yerine parmaklarımız konuşuyor diye gıybet yapmadığımızı mı sanıyoruz? 

Olmayan bir bilgiyi paylaşmak, yalan söylemek sayılmıyor mu? Kul hakkına girmiyor mu?

Dinimiz. İnancımız.  Kur'an-i Kerim  ve Hadisi Şerifler. ; "Ahirette dudak, dil, parmaklar, her harf, her satır sorgulanacak." diyor.

"Allah ağzımıza sus diyecek organlar konuşacak" buyuruyor.

 Harama girmeyin, yanlış haber paylaşmayın, haberi araştırmadan kişi hakkında yorum yapmayın. İftirayı paylaşmış olabilirsiniz. Bunlara her beğeni atan kişi Allah katına kul hakkı ile çıkacak. Allah'ın gözünden kaçamazsınız.

Paylasşıken- Beğenirken 10 kez düşünün.

Hakkında yanlış haber yapılan, iftiraya uğrayan Tanıdığınız kardeşleriniz veya hiç karşilaşmadiğınız ünlüler, siyasetçiler, din adamları hepsi ahirette alacaklı olacaklar. 

Bir şeyi beğenirken 10 kez düşünün. Günah sadece içki, zina kumar değildir. Haset, insanın eliyle diliyle işlediği günah , bunlardan daha fecidir. 

Hz. Peygamberimiz: "Kişi içki içmiş olabilir, zina yapmış olabilir ama yalan şahitlik yapamaz" diyor. Yalan şahitlik kamuyu ilgilendiriyor.

Yorum yaparak kul hakkına girebilirsiniz. Bilmeden birinin haklarına müdahale etmiş olabilirsiniz. 

Kişilerin kendileriyle hesaplaşması daha doğrudur. Çünkü dinimiz."Hesaba çekilmeden önce kendi nefsinizi hesaba çekin" buyuruyor. 

Başkalarının alanlarına girmeyin.  

- Dinimiz "Allah'ın örttüğünü ört" der. 

O halde bizlere ne oluyor ki bilmediğimiz - Görmediğimiz ve emin olmadığımız bir meseleyi kopyala yapıştır veya yalan yanlış üret ve dağıt mantığıyla hareket eden bir insan mutlaka bundan sorumlu oldugunu, bunun hesabının( Yevmül Kıyamette)  Hesap gününde çatır çatır verileceği unutulmamalıdır.