Bugün, 27 Nisan 2024 Cumartesi

Arzu ŞENEL


GÖNÜL GÖZÜ

GÖNÜL GÖZÜ


Okumayı sever misiniz?

Bir köşe yazısının satırlarıyla buluştuğuna göre gözleriniz, yanıtı tahmin etmek güç değil.

Zira güzeldir okumak, güzelleştirir.

Neyi, ne zaman ve nasıl okuduğunuzla doğru orantıda rayihası yayılır hayatınıza her satırın.

Eminim çoğunuz ilk âyetin “OKU” olduğunu da biliyorsunuz.

Yine eminim ki birçoğunuz ilk olarak neden namaz, oruç, zekat değil de “OKU” emrine muhatap olduğumuzu düşünmüşsünüzdür.

Bir kez de beraber düşünelim…

Henüz bir kitap tamama ermemişken, acaba bizden istenen/beklenen neydi?

 “Yaradan Rabbinin adı ile okumak.”

Yani Rabbinin yarattığı her şeyi, O’nun yaratış imzasını taşıyan canlı/cansız bütün varlıkları okumak…

Kainatı kendi dilinden okumak.

Gözlerinle, kulaklarınla ve kalbinle.

Güneşin doğuşunu, yakmadan ısıttığı mesafeyi.

Gökyüzünde kandil misali asılı duran yıldızları, ardındaki kudreti .

Belirli bir ölçü ile inen yağmuru okumalısın.

İşitmelisin görmediğin rüzgarın sesini ve tek gerçekliğin görmeyi gerektirmediğini fark etmelisin.
Merhameti okumalısın kalbinde ve o merhameti kalbine yerleştiren Yüceler Yücesini duymalısın en derinlerinde.
Ölümü okumalısın kupkuru dallarda.
Ve yeniden dirilişi okumalısın çatlayan tohumlarda, yeşeren yapraklarda.
Kendini de okumalısın!
Gözle görülemeyecek bir zerre iken nasıl insan suretine büründüğünü.
Dünyaya hükmedecek kadar güçlü ve minicik bir virüse/ölüme yenilecek kadar aciz olduğunu okumalısın.

Bakışlarının, duyuşunun, hissedişinin gayesi hep okumak olmalı.

Hakikat perdesini ancak okuyarak aralayabilirsin.

Prangalarından sıyrılıp, özgürlüğe ancak okuyarak kanat çırpabilirsin.

Uçsuz bucaksız güzelliklerle, nizamla bezenmiş, okunmayı, anlaşılmayı, keşfedilmeyi bekleyen, Yaratıcının imzasını taşıyan dev bir kitap gibidir kainat.

Ve herkes kendi gönül gözü ile okur kitabını.

Haydi şimdi başınızı bu satırlardan kaldırıp bir bakın etrafınıza, neler yazıyor sizin kitabınızın ilk sayfasında?

 

Sürc-i lisan etti isek affola.

Muhabbetle…