Bugün, 26 Nisan 2024 Cuma

Kemal MENCELOĞLU


HER ŞEY BİR ŞEYİ ANLAMAK İÇİN

HER ŞEY BİR ŞEYİ ANLAMAK İÇİN


 

 

Ey Kur’anım, aciz kaldık anlamaktan biz seni,

Kıramadık içimizde bizi yok eden “Ben’i.”

 

         Dürülmüş kainat olan Kuranı anlamak zorundayız. Kim anlayacak? Hepimiz, müslim, gayrı müslim, inansın inanmasın herkes anlamak zorundadır. İstese de, istemese de. Çünkü yazılan her kitap bir kitabı anlamak ve anlatmak için yazılmaktadır. O kitap Kuranı Kerimdir.

Oku Kuran’ı ey nefsim mucizedir her noktası,

Kainatı defter yapsan biter mi sandın manası.

         Anlamadığımız veya anlamak istemediğimiz Kuran bize, hem bizi hem de kendisini anlatıyor.

“Bu kitap (Kur’an); onda asla şüphe yoktur. O muttakiler (sakınanlar ve arınmak isteyenler) için bir yol göstericidir.”( Bakara 2/2)

Bize bizden yakın olan Mevlamız, “ Kullarım sana beni sorduğunda, deki; Ben kuluma çok yakınım. Bana dua ettiği vakit duasına karşılık veririm. O halde (kullarım da) benim davetime uysunlar ve bana inansınlar ki doğru yolu bulsunlar. “(Bakara, 2/186)

        İnsanoğlu çok sayıda ilahi ikaza muhatap olmakla birlikte ne yazık ki dikkate almıyor, olaylar üzerinde salim bir akılla kafa yormuyor.

Bugün ıssızsa cadelerimiz, sokaklarımız; suskunsa dillerimiz, dudaklarımız sorumlusu biziz. Şımardık, haddi aştık, yoldan şaştık. Enaniyet, kibir ve olmaz olasıca gurur bizi bir felaketin eşiğine getirdi.

 

        KORONA ASRIMIZIN İMTİHANIDIR

Yüce Allah:” İnsanlar, imtihandan geçirilmeden sadece,”İman ettik” demeleriyle bırakılacaklarını mı sandılar? Andolsun ki, biz onlardan öncekileri de imtihandan geçirmişizdir. Elbette Allah, doğruları ortaya çıkaracak, yalancıları da mutlaka ortaya koyacaktır. Yoksa kötülükleri yapanlar bizden kaçabileceklerini mi sandılar. Ne yanlış hüküm veriyorlar!” (Ankebut, 29/2-4)buyurmaktadır.

 

Yamadık dünyamızı yırtarak dinimizden,

Yazık ki din de gitti, dünya da gitti elimizden.

        Efelenen, helal-haram tanımayan, haddini bilemeyen azgınlaşmış insan, bügün günahıyla baş başa. İlahi ikaz karşısında eğildi paşa paşa. Büyüklerimiz derler ki;

        Sofraya ne doğrarsan kaşığına o gelir.

        Ya kalbine safa, ya da cana cefa verir.       

        Biliyoruz ki bu günlerde olanlar da aynen böyledir. Yüce Allah:” Biz, refahından şımarmış nice memleketleri helak etmişizdir. İşte yerleri! Kendilerinden sonra oralarda pek az oturulabilmiştir. Onlara biz varis olmuşuzdur.” (Kasas, 28/57)

“ Ne kadar ülke varsa hepsini kıyamet gününden önce ya helak edecek veya en çetin bir şekilde azaplandıracağız. Bu kitapta yazılıdır.” (İsra,17/58)

         

Müfessirlerce tefsir edilen yoruma göre, “helak” ten maksat, alelade ölüm, “azap” tan maksat ise, katledilmek veya çeşitli musibetlere maruz kalmak suretiyle ölümdür.

          Bu ilahi ikazlar geçmişte bir çok milletin akıbetleri hakkında fikir beyan ederken, bizleri de ciddi bir manada uyarmaktadır. İlimin ve bilimin, kendilerine olmadık sıfatlar atfeden anlı-şanlı idarecilerin, dünya benden sorulur diyen şehir eşkiyalarının aciz kaldığı bir durumla yüz yüzeyiz.

Konvansiyonel silahlar durmuş, bu kez insanlığı biyolojik silahlar vurmuştur.

Üç ay içinde ulaşılan rakam üç yüz binlere doğru tırmanmaktadır.

Ekonomiler berbat olmuş, insanlar çareyi bir diğerinden kaçmakta bulmuştur.

Tarihin hiç bir döneminde olmayan bir olayla karşı karşıyadır bütün dünya.

Her biri bir dünya olan insanların ölümleri sadece rakamlarla sayılmaktadır.

Hastaneler, eczaneler, caddeler, meydanlar, kabristanlar hastalıkların ve ölümlerin en yakın şahitleridir.

İnsanlar garip yaşadıkları gibi, son yolculuklar da garip, yalnız sesiz ve sedasız gerçekleşiyor. En çok da içimizi bu yakıyor.

Aile olmayı, bir sofraya oturmayı, cemaate katılmayı, sosyalleşmeyi ön gören dinimiz şimdi bize ayrı kalmayı tavsiye etmektedir.

Mezar ayrı pazar ayrı, yalnız geldik yalnız gideceğiz dediğimiz dünyada yalnız yaşamak zorunda olduğumuzu anladık.

Çocuklarımızı sevemez, sevdiklerimizi kucaklayıp ödemez durumdayız.

İmtihanımız gerçekten çok ağır.

 

Allahım,kaldıramayacağımız yükler yükleme bize,

0 mahşer gümünde ak alınla çıkamayız biz yüze.

           NE DİYORDU YÜCE KURAN?

         Unutmayın ey kullarım, sizi yaratan da, yaşatan da benim. Sizi en iyi tanıyan da benim.

Mahşer gününü anlatırken;

“İşte o gün kişi kardeşinden, annesinden, babasından, eşinden ve çocuklarından kaçar. O gün, herkesin kendine yetip artacak bir derdi vardır. “ (Abese, 80/ 34-37) buyurmaktadır.

          Bize şah damarımızdan daha yakın olan Rabbimiz: “ Nerede olursanız olun Allah sizinle beraberdir. Allah yaptıklarınızı görür. Allah kalplerinizin özünü bilir. “ ( Hadid, 57/4) şeklinde ki ilahi ikazlarıyla aklımızı harekete geçirmek istemektedir.

         Eğer bizler içine düştüğümüz şu durumdan ders çıkamazsak, ibret alamazsak kendimize yazık etmiş oluruz. Allah bu mübarek ay hürmetine bütün insanlığı muhafaza buyursun.