Bugün, 27 Nisan 2024 Cumartesi

Mehmet Ali AYDIN


MUTSUZ KRAL

MUTSUZ KRAL


 

Bir zamanlar zengin ama mutsuz bir kral varmış. Mutlu olmak için ne kadar uğraşsa da mutlu olamıyormuş. Ülkenin en bilge kişisini huzuruna çağırtıp nasıl mutlu olabilirim diye sormuş. 

Bilge:

– Kralım, mutsuzluktan kurtulmak istiyorsanız; mutlu bir adam bulup onun gömleğini giymeniz gerekir.

Kral adamlarına emir vermiş; bu mutlu adamı bulun diye, ülkede aranmadık yer bırakmamışlar. Fakat mutlu birine rastlayamamışlar. Kimileri eşinden, kimileri yoksulluktan, kimileri de hayırsız çocuğundan yakınıyormuş. En sonunda çaresizlik içinde saraya dönüş yolunda, kırık dökük bir evin önünden geçerken içeriden birinin şöyle dua ettiğini duymuşlar:

– Tanrım, sana şükürler olsun. Sağlığım yerinde, karnım bugün de doydu, bugüne kadar rızkımı eksik etmedin. Ben mutlu olmayayım da kim mutlu olsun?

Sonunda mutlu birini bulduk diye kralın adamları hemen evin içine dalmışlar. Adamın gömleğini alıp krala götürelim diye düşünmüşler. Fakat içeri girince bir de ne görsünler, adamın sırtında bir gömlek bile yokmuş.

Hayat ne garip değil mi? İnsanoğlu yaşadığı müddetçe hep bir şeylerden şikayetçidir. Kimi fakirlikten kimi zenginlikten, kimi eşinden, kimi aşından kimi çoluk-çocuğundan kimi akrabalarından. Say sayabildiğin kadar ve şikayetler bir türlü bitmez. Biri bitse diğeri başlar. Kuruntularımız bize hayatı zehir eder.

Mutlu olmak, hangi şartlarda olursa olsun haline şükredebilecek olgunluğa sahip olabilmektir. Bunu yapabilecek olgunluğa kaçımız sahibiz buna kafa yormak lazım. 

Bir atasözümüz var: “Aşağıya bakıp övünme, yukarıya bakıp dövünme” diye. Yani başkaları seni ilgilendirmesin, sen kendi haline bak, elindekilerin kıymetini bil ve onlarla barışık yaşamanın yollarını bul demektir bu söz. 

Ya biz! Bizden düşük durumdakileri görünce onlarla alay edip hava atmaya, daha yüksekte olanları görünce de haset edip kıskanmaya ve onun ayağını aşağıya çekmeye çabalarız. Halbuki bu taksimatı yapan da Yüce Allah’tır. Birini yermek diğerini kıskanmak ve haset etmek de Allah’ın taksimatına karşı çıkmak anlamına gelir ki bu insanı küfre bile götürebilir.

Nihayetinde herkes kendi hesabını verecek. Zengin se zenginliğinin, malının, mülkünün ve servetinin hesabını verecek. Fakir, düşkün ve meczupta kendi hesabını verecek. Kimse kimsenin hesabını vermeyecek. Bize düşen kendi hesabımıza düşeni ödemek olacak.

Bize düşen gerçek mutluluğun ne olduğunu anlayabilecek idrake sahip olabilmektir. Bu dünyanın mecazi mutluluklarını elde edebilmek için uğraş verirken gerçek mutluluğu ıskalamayalım. İnanan bir Müslüman için gerçek mutluluk öbür dünyayı kazanmaktan başka ne olabilir. Belki de bu dünyada çektiklerimiz öbür dünya mutluluğunun yoluna döşediğimiz taşlar olabilir.

Bir tarafta gömleği bile olmayanın mutlu olabildiği, diğer taraftan koca bir ülkenin sahibi ve her şeyi olan bir kralın mutsuzluğu sizce sanal bir kavram değil mi? Bir tarafta hiçbir şeyi olmayan ama mutlu olan bir fakir, diğer tarafta her şeyi olan ama mutsuz olan bir kral. Demek ki mutluluk kelimesi izafi bir kavram ve nasıl mutlu olacağınız da ayrıntılarda gizli. Önemli olan o ayrıntının farkına varabilmek.

Gelip geçici hevesler uğruna ulvi amaç ve gayelerini ıskalayan insanın elde ettikleri ile mutluğu yakalaması mümkün değildir. Her zaman daha fazlasını elde edebilmek için pek çok insani haslet ve değeri ayaklar altına alır böyleleri. Ama aradıkları mutluluğu bir türlü bulamazlar. Halbuki akletseler ve şükredebilseler mutluluk bir adım önlerindedir. 

Yapılabilecek şey çok basit, dünyanın karalı olmak yerine Allah’a kul olmayı başarabilmektir mutluluk. Ne yazık ki şeytanın hileleri, desiseleri, nefsimizin heva ve hevesleri bizi oyalar ve bir türlü yakamızı bırakmaz. 

Halbuki Yüce Kitabımızda biz insanlara çok yerde “hiç akletmez misiniz?”, “hiç düşünmez misiniz?”, “Hiç düşünmez misiniz?”, “hiç ibret almaz mısınız?” sayısız ikazlar vardır. Kitabımızı okumayınca, anlamayınca bu ikazlardan da haberimiz olmaz. Halbuki bize geçmiş kavimlerin yaşantılarından bunun sonucunda başlarına gelenlerden ve helaklerinden sayısız örnekler verilir ama biz okuyup anlayacak zamanımız olmadığından bütün bunlardan habersiz yaşar gideriz.

Hayat akarken insan mutluluğu arar durur. Sahip oldukları ne kadar çok olursa olsun hep daha fazlasını isteyen, sahip olduklarıyla yetinmeyen kendini mutlu hissedemez. Mutluluğu kendi içinde arayan ve kendinden memnun olup haline şükreden mutluluğu bulacaktır.