Bugün, 9 Mayıs 2024 Perşembe

Muzaffer GÜNAY (GİZEMLİ HİKAYELER)


MUZİPLİĞİN BEDELİ -2-

GİZEMLİ HİKAYELER


 

Dömbelek Hasan’ın gözleri parladı. Tam şaka yapacağı adamı bulmuştu işte. Yavaşça, yanındaki adamın kulağına eğilerek:

-              Mahmut emmi, dedi, bak şimdi, bu kalabalık, nasıl da kendinden geçecek.

Mahmut:

-              Bak benden sana ikaz olsun; bu adamcağıza dokunma!

-              Yok yahu.. Neden?

-              Bilmem, benden söylemesi.

-              Benimle kafa mı buluyorsun?

Sert bir şekilde bir kere daha uyardı Mahmut, Dömbelek Hasan’ı:

-              Başına bela almak istiyorsan, bildiğini yap. Sana da insanlık yapmak suç galiba Dömbelek..

Fakat Dömbelek, burnunun doğrusuna giden biriydi. Aklına koydu mu bir şeyi; hiç kimse caydıramazdı.

Kamil Derviş, hiç kimsenin yüzüne bakmadan kalabalığın kenarından geçmekteydi. Sünnet merasimi olduğu için, öyle bir gürültü, şamata, nara, cümbüş yoktu. Neredeyse, çocukların bağırtısının dışında hiç bir ses çıkmıyordu kimseden.

Dömbelek Haşan, hızlı bir şekilde kalabalığın arkasından dolaşarak meydanın öbür tarafındaki seyircilerin bulunduğu yere vardı.

Kamil Derviş, burada kısa bir süre durmuştu. Nereye baktığı belli değildi.

Dömbelek Hasan, hiç çaktırmadan adamın arkasına yaklaştı ve avret yerine el attı. Bu gerçekten çok çirkin bir şakaydı, belki buna şaka da denemezdi.

Nitekim, boşda bulunan meczup adam, derin bir acı ve kızgınlıkla bağırdı.

Bütün halk, başını oraya çevirdi.

Dömbelek Hasan, sanki çok da matah bir şey yapmış gibi, gülmekten yerlere yıkılıyordu. Ama, topluluktan, öyle beklediği gülme, kahkaha sesleri yükselmemişti. Oysa, bu adam, insanları güldürmek ve kendisinin ne kadar şakacı olduğunu, bir kere daha göstermek amacı ile bu eşek şakasını yapmıştı. Büyük bir hayal kırıklığına uğramıştı.

Kamil Derviş, belli belirsiz bir sesle:

- Allah, dedi seni, bana yaptığın kabalığın gerçeğine uğratsın?

Anlayabilen için, bu çok manalı bir beddua idi.

Kamil Derviş, yine kimsenin yüzüne bakmadan kalabalığın arasından sıyrılıp gözden kaybold u. Biraz evvel Dömbelek Hasan'ı uyaran Mahmut:

-              Belanı bekle lan, dedi, belanı bekle!

Derin ve hırıltılı bir kahkaha koyverdi Dömbelek Hasan:

-              Sen benim külahıma oku bu mavalları be Mahmut emmi. O senin dediğin eskilerin masallarından başka nedir ki? Karnım tok benim öyle uydurmalara. Ben, kötü bir şey yapmadım ki yahu, sadece, şölene biraz daha neşe katmak istedim; hepsi bu..

Şölen bitti, aradan bir kaç gün geçti.

Evinin yakınlarında bulunan bir erik ağacına çıktı Dömbelek Hasan. Hem ıslık çaldı, hem erik topladı sepetine. Neşesi gayet iyiydi. Aşağı inmek için, geri geri adım attı, bir kuru budağa basınca, kendini boşlukta buldu. Çünkü, budak hemen kırılmıştı.

Dömbelek Hasan, yere vurmadı.

Bir kazığın tepesine geçti.

Bütün avret mahalli yırtılmıştı. Doğruca hastaneye götürüldü. Durumu gören doktor, gereken mü-daheleyi yaptı. Hastanede bir kaç hafta kaldı bu adam. Ama, hala, bir süre önce, Kamil Derviş’e yaptığı o çok çirkin şaka ve o adamın bedduasını önemsemedi.

Kendisini ikaz eden Mahmut ziyaretine gelmişti:

-              Nasıl, dersini aldın değil mi? Diye takıldı.

Dömbelek Hasan, gerçekten ciddiye almadığı için:

-              Ne dersi Mahmut emmi? Dedi.

Mahmut:

-              Fesübhanellah! Neyse, neyse.. Dömbelek, ısrar etti:

-              Hangi dersten bahsediyorsun?

-              Canım, şölen gününden bahsediyorum.^®®

Dömbelek:

-              Haaa! Şu mesele!. Yok yok, başıma gelecek varmış, iş senin dediğin gibi değil.

Taburcu olacağı günden bir önceki gün, Doktor, O’na şu kötü haberi verdi:

-              Artık, hadım olmuş biri gibisin. Cinsel aktiviten bitmiş sayılır.

Bu haber, hayatını karartmıştı Dömbelek Hasan’ın. O günden sonra, hiç kimseye böyle bir şaka yapmadı, hatta hiç şaka yapmadı.

Böylece muziplikte sınır tanımayan bu adam, hayatının en büyük dersini çok pahalı olarak öğrenmişti: Hiç kimsenin onurunu zedeleyici davranmamak ilkesi.

SON