Bugün, 27 Nisan 2024 Cumartesi

Mehmet Ali AYDIN


NUŞİREVAN’IN ADALETİ

NUŞİREVAN’IN ADALETİ


Aşağıdaki hikâye, birimiz için değil hepimiz içindir. Hikâyeden günümüzde olaylarla ilgili anlam çıkarılarak belli şahıs ve kişilerle ilgili olarak ta kaleme alınmamıştır. Kimse de kastedilmemiştir. Herhangi bir düşünceyi, kişi ve grubu düşünerek ya da hedef alarak Da kaleme alınmamıştır.

Hepimizin kendisine buradan bir ders çıkarması amaçlanmıştır. Herkes az yâda çok bir grubun idarecisidir. Baba ailenin, anne çocuklarının vs.

Bu nedenle buradan farklı farklı yorumlar çıkararak, kendi gibi düşünmeyenleri buradaki hikâyeden dolayı tenkit edip, onları suçlamak için kullananların öbür dünyada iki elim yakasında olacaktır. Haberleri ola.

Herkes önce kendi çöpünü temizlesin sonra başkalarının çöplüğünü tenkit etsin. Herkes önce kendi kirini yıkasın sonra başkalarınınkine baksın.

Adalet hepimiz için gereklidir. Bu gün adalet adalet diye bağıranlar kadar, sessiz çoğunluğun da adalete en az onlar kadar ihtiyacı vardır. 

Hikâye odur ki: Amr ibn-i As Mısır valisiyken şehrin en görünen yerine çok büyük bir cami yaptırır fakat caminin köşelerinden biri bir Musevinin arazisine taşar. Yahudi’ye ne kadar para teklif ederlerse etsinler arazisini satmaya razı olmaz. Bunun üzerine Amr ibn As arazinin ortalama değerinin iki katı kadar mir miktarı verir ve "arazinin hakkı budur" diyerek Yahudi’nin rızası hilafına araziye el koyar. Yahudi seni Hz. Ömer'e şikâyet edeceğim diyerek oradan ayrılır ve Mekke'ye gider. 

Halifeyi sora sora bulmaya çalışır ve bir ağacın dibinde başının altına bir tuğla koymuş uyuyan bir adam görür. Uyandırıp ona sorar. O da halife benim der. Yahudi önce inanmaz etraftan geçen insanların "selam sana ey halife" diye selam ettiklerini görünce ikna olur ve durumu ona anlatır. Ömer de oradan bulduğu bir kemik üzerine: "Nuşirevan bizden daha mı adildi?" yazar ve adama verir ve "bunu valiye göster, o gereğini yapar" der. Yahudi iyice umudu kesmiştir ama diyecek bir şeyi olmadığı için olur der ve Mısır'a döner.

Mısır'da bu kemik parçasını Amr ibn As'a gösterince Amr ibn As'ın benzi bir anda sararır, solar. Hemen arazinin kendisine geri verildiğini söyler. Olaya anlam veremeyen Yahudi kemikteki yazının hikmetini sorar.

Bunun üzerine Amr ibn As anlatmaya başlar: İslamiyet’ten önce Ömer ve Amr İran’ın başkentine develerini satmaya giderler. Gece bir handa konaklamaya karar verirler. Hancı: "paranızı ve devenizi ücret karşılığı bana emanet edin yoksa çalınabilir" der. Onlarsa düşük bütçeli tacirler oldukları için buna yanaşmazlar. Develerini hana bağlarlar altın keselerini de yastıklarının altına koyarlar. Sabah uyandıklarında develer de altınlar da yoktur. Hancıya sorarlar "ben sizi uyarmıştım" der. O mahallenin güvenlik sorumlusuna giderler. O da: "hancıya emanet etseydiniz. Beni ilgilendirmez" der. Bunun üzerine adaletiyle nam salmış Nuşirevan'ın huzuruna çıkmaya karar verirler. Nuşirevan'a olayı anlatırlar. Nuşirevan: "peki develeriniz sokaktayken, altın keseleriniz güvende değilken niye uyuyordunuz?" diye sorar. Ömer: "biz sizi uyumuyor biliyorduk, onun için rahat rahat uyuyorduk." der. Amr kellelerinin gittiğini düşünürken hükümdar bu cevabı çok beğenir. Olayı araştırmak için bir hafta ister ve o hafta boyunca konuğu olmalarını ister. Onlar da razı olur. 

Bir hafta sonra Nuşirevan’ın huzuruna çağırılırlar. Develeri bulunmuştur. Keseleri de oradadır. İçindeki altınlar da tamdır. Nuşirevan’a teşekkür eder çok adil olduğunu söylerler. Nuşirevan: "işinizi haledip iki gün sonra şehirden çıkarken biriniz doğu biriniz güney kapısından çıksın. O zaman daha adil olduğumu göreceksiniz." der. Amr ibn-i As iki gün sonra doğu kapısından çıkarken o kapıda birinin asılı olduğunu görür. Şık giyimli bu adam kaldıkları yerin güvenliğinden sorumlu kişidir. Hırsızlıkta payı olduğu için asılmıştır. Ömer ise kendi çıktığı kapıda Nuşirevan’ın oğlunun asılı olduğunu görür. Hırsızlarla işbirliği yaptığını öğrenince Nuşirevan kendi oğlunu da astırmıştır.

Buradan bir kez daha tekrarlamak istiyorum ki; bu hikâyeden yola çıkarak birilerini karalamaya veya tenkit etmeye kalkan veya yorum yapanlara hakkımı helal etmem. Biz önce kendimize bakalım ne kadar adaletliyiz ve adiliz. Sonra başkalarında kusur arayalım. Öyle bir hale gelmişiz ki; iki evladı arasında bile adaletli davranmayan, davranamayan anne ve babalar olmuşuz. 

Bütün mal varlığını oğullarına miras bırakan, kızına zırnık koklatmayan insanların bulunduğu bir toplumda kimsenin kimseye diyeceği bir şey olamaz.

Adil ve adaletli olmamız dileğiyle…

Mehmet Ali AYDIN