Bugün, 20 Nisan 2024 Cumartesi

Tevrat İŞLEYEN


SANAT VE İNSAN


“Sanatsız kalan bir milletin, hayat damarlarından biri kopmuş demektir.” diyen Mustafa Kemal Atatürk, sanatın bir toplumun temelini oluşturduğunu ve bir değer birliğini temsil ettiğini: o olmadan milletin bütünlüğünün, anlayışının ve ileri düzeyinin bir parçasının eksik olacağını anlatmak istemiştir.

Bu anlamda sanat, insanlığın tarihi kadar eski bir kavramdır. Tarih boyunca insanın olduğu her yerde sanat vardır. Tarihsel süreç içinde her toplumun kendine has bir sanatı oluşmuştur. Nerede bir insan topluluğu varsa, orada yaşamı zorunlu kılan maddi hayatın, sezme yetisinin, bilinçaltının, bilinçsiz eylem ve davranış biçimi olarak sanat kendini göstermiştir.

Sanatın varoluşuna, ortaya çıkışına ilişkin kesin bir tespit yapmak mümkün değildir. Belki de konuyu insanın yaratılışı ile düşünmek gerekir. Ancak alet yapabilen insanlara ilişkin en eski izlerin günümüzden yaklaşık yüzlerce asır öncesine kadar uzandığı bir gerçektir.

Genel olarak sanat, “ İnsanların doğa karşısındaki duygu ve düşüncelerini çizgi, renk, biçim, ses, söz ve ritim gibi araçlarla güzel ve etkili bir biçimde, kişisel bir üslupla ifade etme çabasından doğan ruhsal bir faaliyet” olarak tanımlanır. “Bir millet ki resim yapmaz, bir millet ki heykel yapmaz, bir millet ki fennin gerektirdiği şeyleri yapmaz; itiraf etmeli ki, o milletin ilerleme yolunda yeri yoktur” diyen M.K.Atatürk,  sanatın olmazsa olmazına dikkat çekmiştir.

İçinde bulunduğumuz çağda sanatı anlamak, sanata ilgi duymak ve sanata katkı sağlamak her birey için bir ihtiyaçtır. Sanat dediğimiz kavram, dünyayı anlamanın ve onu anlamlandırmanın (yorumlamanın) güzel bir yolu olarak yaşamamızın içindedir.

Herhangi bir sanat dalıyla meşgul olmak insan doğasının bir gereği olup toplumsal yaşamın en önemli boyutlarından biridir. Çünkü insanoğlu her zaman kendini bir nesne, olay veya yer ile ifade etmeye çalışmış ve varoluşunu böyle ifade etme yoluna gitmiştir.

Sanatla uğraşmak kişinin içindeki merak duygusunu ortaya çıkartır ve ona zengin bir dünya sağlar. Çizilen bir taslaktan sonra, çocuk ulaştığı sonucu beğenmezse, onu siler ve tekrar çizer. Dolayısıyla “deneme- yanılma” yöntemini resim dersleri aracılığı ile öğrenir ve bu tekniği hayatın farklı alanlarında kullanır. 

“Hepiniz milletvekili olabilirsiniz, bakan olabilirsiniz. Hatta Cumhurbaşkanı olabilirsiniz, fakat sanatkar olamazsınız.”ifadeleriyle sanata ve sanatkara verdiği önemi dile getiren Gazi M.K. Atatürk, bu anlamda sanatkar olmanın bir Allah vergisi olduğuna işaret etmiştir.

Sanat aslında çok şeydir. Yetenektir, maharettir, dikkattir, beceridir vs. İster görsel,  ister işitsel, ister bedensel olsun bir sanat dalıyla ilgilenen bireyin çevresiyle olan etkileşimi  de artar ve kendini bu biçimlerde de ifade edebileceğini anlar. Bu da iletişim dediğimiz olgunun sadece konuşma ile ilgili olmadığını anlamamızı sağlar.

Sanat olmadan gözlem, gözlem olmadan sanat olmaz. Bu anlamda aslolan, ‘sanatın altın bilezik olduğu gerçeği ile hareket etmektir. Dahası sanatla ilgilenen kişi, çevresine farklı bir gözle bakmaya başlar ve yeni ürünler ortaya koyarak daima ileriye bakar.