Bugün, 23 Nisan 2024 Salı

Kemal MENCELOĞLU


ZALİMLERİN SONU HEP BÖYLE OLUR


Alma mazlumun ahını, çıkar aheste aheste,

Hesabın çok zor olur, o iğneli kafeste. 

 

Zulmü ile payidar bu dünyada görülmez,

Zalimlerin yatağı kuş tüyüyle örülmez. 

 

Zulm ile abat olan kahr ile berbat olur,

Nerde zalim var ise mutlak karşılık bulur. 

 

Allah’ın Kitabı KUR’AN anlatır bize zalimleri, mazlumları, masumları... İnsanlık tarihi boyunca olanları, ölenleri, solanları...

Zalim-zulüm; hak ve adalet kavramları, insanlık tarihi kadar kadim konulardır. Kimi zulmüyle kimi de adaletiyle maruf olmuşlardır. Basit bir örnek vermek gerekirse ilk insan olan bir babanın çocukları Habil ile Kabil; biri hakkın diğeri batılın yanında yer almıştır. Zalim denilince akla Firavun gelirken, adalet denilince Hz. Ömer hatırlanmıştır. 

  Merhum Akif;

“Zulmü alkışlayamam, zalimi asla sevemem,

Gelenin keyfi için geçmişe kalkıp sövemem,

 

Biri ecdadıma saldırdı mı, duramam boğarım. 

Boğamazsın ki, Hiç olmazsa yanımdan kovarım. 

 

Doğduğumdan beridir, aşığım istiklale,

Bana hiç tasmalık ermemiştir altın lâle.” 

 

Diyerek bütün zalimlere karşı baş kaldırıp, meydan okumuştur. Yaşama sevincini, hürriyet aşkını zalimlerin insafına bırakmamıştır. Çünkü onlar insafsız ve merhametsizdir. 

Tarihte Fravunlar, Nemrut’lar... Günümüzde Mussolini, Hitler ve benzerleri... Hep zulmün baş mimarları olmuşlardır. 

 

MUSSOLİNİ VE HİTLER

Benito Mussolini ve Adolf Hitler’in dünya görüşleri benzerlik taşıyordu. Sonları bir nokta hariç farklı oldu. Biri öldürüldü, bunu duyan diğeri anında intihar etti. İki gün arayla her ikisi de can verirken sevgililer de yanlarındaydı. Tabi onlarda öldü. Rus lider Stalin’in canlı yakalayıp kafes içerisinde şehir şehir dolaştırma hayali ile Mussolini’n İtalyan koministlerince hayvan gibi öldürülüp ayaklarından asılması Hitlerin intiharında büyük rol oynadığı düşünülmektedir. 

İtalyan lider Mussolini (1883-1945) ile Alman lider Hitler (1889-1945) ikinci dünya savaşında birlikte hareket ediyorlardı. İtalya Almanların himayesinde, savaş sırasında (1939-1945) Alman Nazilerin tatil mekanı olan İtalya, Hitlere çok güvenmekteydi. 

Rus lideri Josef Stalin (1873-1953) savaştan kısa bir süre önce saldırmazlık antlaşması imzaladığı halde, hemen ardından da kendi ülkesine karşı savaş ilan eden Nazi Almanya’sına karşı çok öfkeliydi. Özellikle de lideri Hitlere. İkinci Dünya Savaşı boyunca 70 milyon insan ölürken bunun 28 milyonu Sovyet vatandaşıydı. 

1945 yılının Şubat ayında müttefik Amerika ve İngiltere ile anlaşan Rusya’nın Kızılordu askerleri Berlin’e ulaştıklarında tarihler 21 Nisa’n gününü işaret ediyordu. Rus askerler şehrin dış mahallelerini bir kaç gün içinde kontrol altına aldılar. Askerler her yerde Hitleri ararken, o kendisinden 23 yaş küçük olan sevgilisi Eva Braun (1912-1945) ile birlikte sığınağa kapanmışlardı. 

Aynı günlerde İtalya’da Mussolini ve sevgilisi Clara Petacci (1912-1945) ile birlikte kapana kapanmışlardı. Amerikalılar yakalayıp yargılamak isterken, İtalyan koministleri yakalayıp anında idam etmek isterler. 

Hitler Berlin’de, Mussolini Milano’da kıstırılmışlardır. Her ikisi de fena halde sıkıştırılmış, kapana ilk kapanan Mussolini olur. 28 Nisan günü bir koministin silahından çıkan kurşunla öldürülür ve ona siper olaya çalışan sevgilisi de. Cesedi Milano’da bir petrol istasyonunda bir kaç arkadaşıyla birlikte ayaklarından asılarak teşhir edilmişlerdir. Çünkü kendisi de aynı yerde bir yıl önce 15 koministin idam emrini vermiştir. 

İtalya’daki bu trajedi Hitler’e ulaşmış, Stalin’e canlı yakalanıp Moskova’da kafes içinde dolaştırılmamak için intihar etmeyi kafaya koymuştur. Endişesi iyice artmış, çünkü Sovyet askerleri Berlin’in her yerini çepeçevre kuşatmıştır. Zaten kimi nazilerde intihar etmeye başlamıştır. Askerlerinden siyanür isteyen Hitler, denemek için önce çok sevdiği köpeğine verir ve hayvancağız oracıkta ölür. Kendisiyle birlikte intihar etmekte ısrar eden sevgilisi Eva’ya siyanür verir. 33 yaşındaki sevgilisi de ölür.

Cesedinin yakılması talimatını veren Hitler son perdenin kapanışını silahını başına dayayarak yapar ve kendisini vurur. Naziler cesedi yaksa da Sovyet askerleri bulur ve muhafaza altına alırlar. Raporda ölüm tarihi 30 Nisan 1945, saat:15.50 olarak telefonla Stalin’e bildirilir. 

Mussolini ve Hitler gibi iki bozuk karakter kendilerini, ülkelerini ve Avrupa kıtasını felakete sürüklemişlerdir. Ölümleri arasında sadece bir gün vardır. 28 ve 30 Nisan 1945. Sevenler sevdikleriyle birlikte ölmüşlerdir. Su testisi su yolunda kırılmıştır. Geriye sadece kara ve kızıl lekeleri kalmış, tarihteki zalimler çöplüğünde yerlerini almışlardır. 

Ecdat boşuna dememiş: “Zulm ile abat olan, kahr ile berbat olur.” Su akar yolunu bulur. 

 

         KÜÇÜK FRAVUNLAR 

BÜYÜK FRAVUNLARA BENZERLER

Musa’nın bir asası, Firavun’un da bir Musa’sı vardır. O asa ki, sihirleri , büyüleri yer yutar; Musa’nın ahı da gün gelir Firavun'u tutar. Zalimlerin akıbetleri hiç değişmez. Dünya çapında meşhur Firavunların en büyüğünü Kuranı Kerim bize anlatır. Kibirden, gururdan, ilahlık iddiasından yanına yaklaşılamayan Mısır’ın zalim liderini (II Ramses) nasıl bir sonla karşılaştığını biz de görelim. 

Musa’yı yok sayan, Harun’u dinlemeyen, acizliğini fark edemeyen Firavun, Tanrılığını ilan edip halkına: “ Ey cemaat, ben sizin için kendimden başka Tanrı bilmiyorum. Ben sizin en yüce rabbinizim!” diyen ve uymayanları çok ağır işkencelere maruz bırakan zalimin sonununa bakalım.

“ Biz İsrailoğullarını denizden geçirdik. Ama Firavun ve askerleri zulmetmek ve saldırmak üzere onları takip etti. Nihayet denizde boğulma haline gelince, Firavun: “Gerçekten İsrailoğullarının inandığı Tanrı’dan başka tanrı olmadığına ben de iman ettim. Ben de müslümanlardanım!” dedi. Şimdi mi iman ettin! Halbuki daha önce isyan etmiş ve bozgunculardan olmuştun.” (Yunus Süresi, 90.91)

 Hz. Musa ve kardeşi Harun’un Mısır’dan ayrılma istekleri Allah tarafından kabul edildi ve Filistin’e gitmek üzere Kızıldeniz’in kenarına geldiler. Onları imha etmek için Firavun’un ordusuyla arkalarından yetişti. Hz. Musa Allah’ın izniyle asasını denize vurdu, denizden on iki tane yol açıldı ve milletini Tih çölüne çıkarttı. Aynı yoldan peşlerine takılan Firavun ve ordusu denizin ortasına gelince, yollar kapandı ve boğulacağını anlayınca, Allah’a iman etti. Fakat ümitsizliğe dayalı iman kabul edilmedi. 

       Yüce Allah:” Ey Firavun, senden sonra geleceklere ibret olman için, bugün senin bedenini cansız olarak kurtaracağız. İşte insanlardan bir çoğu, hakikaten ayetlerimizden gafildirler.” buyurdu. Onun mumyalanmış bedeni günümüze kadar ibreti alem için muhafaza edilmiştir. 

İşte Musa, işte Firavun; işte asa, işte deniz,

İbret alsın ey kullar, bunlardan her biriniz. 

 

SEYYİT KUTUP

Aradan yıllar geçti. Firavun’un davasının yerinde aynı topraklarda Cemal Abdülnasır; Musa’nın davasının izinde Seyyit Kutup bulunuyordu. Mısır devlet başkanı fasık Nasır "Seyyid Kutub özür dilesin hapisten çıkaralım." deyince "Bir mümin bir münafıktan özür dilemez" cevabını aldı. Seyyid Kutub idam sehpasına götürülürken Ezher Müftüsü Kelime-i Şehadet getirmesi için telkinde bulunur. Seyyid Kutub müftüye dönerek “Sen bu komediyi tamamlayan son figüransın dedi. Çünkü sen O kelime ile Ezher'den maaş alıyorsun. Ben O kelime için ipe yürüyorum” diyen Mısır’lı yazar, müfessir, Siyonizme, İngiliz sömürgeciliğine ve İslam düşmanlarına karşı mücadele eden yiğit alim Seyyid Kutub'u şehadetinin  sene-i devriyesinde rahmetle yad ederim.

(1906-29.8.1966)Merhum Şehid Seyyid Kutub'un bu günlerde bile tazeliğini koruyan şu sözleri  ne kadar manidardır! “Batılılardan nefret ediyorum, Amerika’dan nefret ediyorum; ama daha çok Amerika’nın vicdanına sığınan müslümanlardan nefret ediyorum” “Onlar Amerikancı İslam’ı istiyorlar. Onlar abdesti bozan şeylere fetva veren; ama Müslümanların siyasi, iktisadi ve ictimai durumlarına fetva vermeyen İslam’ı istiyorlar” 

“Hayata hükmetmeyen İslam, İslam değildir. Onu hayatına geçirmeyen Müslüman, Müslüman değildir” “TEVHİD OLMADAN VAHDET OLMAZ.” (Şehid Seyyid Kutub)

Şehidlerimizle birlikte ruhlarına : El Fatiha