“Bu cemaatin belden yukarı ahlakı yoktur!"
80 Sene evveldi.
Celalettin Ökten, bir doktor gibi toplumdaki o hastalığı teşhis etmişti.
Timurtaş hocayı da yetiştiren, Mahşerin Üç Atlısından biri olan Nurettin Topçu, Celâl Hoca'nın derin çözümlemelerinden birinin de “Ahlak ilmi” olduğunu gördü ve onunla birlikte bir çalışma planı yaptı:
“Kur'an'da Anlatılan İslam Ahlakının, Batı Ahlakının Metodlarıyla Yeniden Düzenlenmesi Projesi.”
İKİ ADAM, BİR TEŞHİS VE BİR PROJE
Celal hoca şöyle dedi: Modern dünyanın gereklerine ve ortaya çıkan problemlere göre bir Müslümanın alması gereken tavırlar vardır.
Böyle bir dünyada yaşamak zorunda
olan bir Müslümanın hayatın bu realitesi karşısında gerek ferdî olarak ve gerekse sosyal olarak ahlak anlayışının yeniden düzenlenmesi gerekir.
PEKİ PROJEDE YÜZLERİNİ NİÇİN BATIYA DÖNMÜŞLERDİ ?
Nurettin Topçu şöyle izah ediyor:
“Kur'an'ın en fazla üzerinde
durduğu “ahlak”, şarkta maddi yaşayışa dair birkaç klasik kaidenin dar çerçevesine kapatılmış; insan unutulmuş, karakter kitaptan silinmiş, insanlık ideali yok edilmiştir.”
Celâl Hoca şarklının ahlaktan anladığını tasvir ederken üzülerek daima şunu tekrarlardı: "BU CEMAATİN BELDEN YUKARI AHLAKI YOKTUR."
Ona göre ahlak, ahlâk-ı Muhammedî'dir. Yapılacak iş, bu ahlakın esaslarını meydana çıkardıktan sonra, Batılıların yaptığı gibi aile, millet ve insanlık içindeki tatbikatını ortaya koymaktan ibarettir…
Bugüne gelirsek;
80 sene evvel bu babalar diyor ki;
Sen şu belden aşağı konularla uğraşmayı bir bırak da esasa gel!
- Ey 18 milyon öğrenciye din ve ahlak dersi veren Milli Eğitim Bakanlığı!
Bu toplum, senin o dersi verecek öğretmeni, mülakatla, torpille, referansla, bizim teşkilatla, adamına göre mi tayin ettiğini düşünüyor yoksa liyakatla, ehliyetle, emniyetle mi?
Bunların dini bozuk dediğin Batı’da mı daha iyi eğitim var sende mi?
- Ey Adalet Bakanlığı!
86 milyon vatandaşa adalet dağıtmak senin görevin.
Soralım adliyeye işi düşen insanlara: Burada tanıdık aramadan, adamını bulmadan, iş işten geçmeden, paran pul olmadan, burnundan gelmeden adalete ulaşabiliyor musun?
Bir 6 milyon vatandaşın da var ki Batı Avrupa ülkelerinde yaşıyor.
Dönüp soralım onlara: Haklı olduğunuz bir davanız olsa Türkiyede mi görülsün istersiniz yoksa şu yaşadığınız Avrupa’da mı?
- Ey Şehircilik Bakanlığı!
Yaptığınız kamu ihaleleri hesabına mı uygun yoksa kitabına mı?
- Ey Ulaştırma Bakanlığı!
Hazine garantili yatırımlar bir milleti mi kalkındırıyor yoksa bir zümreyi mi?
- 1.700 Euro asgari ücretle çalışan bir İngiliz vatandaşı arabasını devasa bir “araç taşıma trenine” koyup, hiç benzin yakmadan, 50 km uzunluktaki Manş Tünelinden, 35 dakikada Fransa’ya 59 Euro’ya geçiyor.
- Peki 450 Euro asgari ücret alan bir Türk vatandaşı hepi topu Gebze’den Yalova’ya gitmek için, 1,5 km’lik Osmangazi köprüsüne niçin 45 Euro ödüyor?
- Ey Tarım Bakanlığı!
Türkiye kendine yeten bir tarım ülkesidir diye kurulan cumhuriyetin vatandaşları niçin denetimsizlikten zehirlenip birkaç saat içinde, kalitesizlikten de kronik hasta olup birkaç sene içinde ölüyor ?
- Bu vatandaş 450 Euro asgari ücretle Türkiyede 1 kg kırmızı eti 15 Euro’ya alırken, Avrupa’da 1.700 Euro asgari ücretle aynı eti 8 Euro’ya nasıl alıyor?
- Ey Spor Bakanlığı!
iSporcusu, ihtiyarı, veremi, kulüpçüsü, menejeri, hakemi… Topu birden şikeye ve yasadışı bahise batmış.
Sen mi sporcunun zeki, çevik aynı zamanda ahlaklısını seviyorsun yoksa Alman şansölyesi mi?
Futbol takımın olsa, final maçını Türk hakem mi yönetsin istersin İngiliz mi?
Liste akşama kadar uzar…
Ahlak fert ve toplumun bizzat yaşayacağı ve yaşatacağı bir zarurettir.
Belden yukarı çıkmayan ahlak anlayışı rezalettir.
Kaynak: Nurettin Topçu, Celal Hocanın İlmi ve Ahlaki Şahsiyeti shf 106