Tarih: 23.07.2016 10:01

SORGUSUZ SEVİLEN TEK ADAM

Facebook Twitter Linked-in

-Mustafa Köksal Kimdir?

Mustafa Köksal bir belediyecinin, bir ev hanımının oğlu, bir Köksal ailesinin çocuğudur. Mustafa köksal 7 yaşında yetim kalmış bir insan, ama bu Ordu’da çok sevilen, çok saygı duyulan bir babanın oğlu oluraktan onun başını asla yere getirmeyecek şekilde çalışmış, kendisini her türlü yanlış işlerden uzak tutarakçok kutsal olan eğitim dünyasının içerisine kendisini atmış bir insan. Okulumuzu 1980 yılında bitirince rahmetli Celal Şahin’in ısrarı ile eyüplü orta okuluna Almanya’ya gitmek üzereyken müdür olarak atandım ve 3 yıl boyunca orada görev aldım daha sonra da imam hatip lisesinde 14 yıl Almanca öğretmeni olarak görev aldım.bugün bir çok öğrencim belediyelerde, devlet dairelerinde, onları gururla izliyorum ve onlarla da gurur duyuyorum. 

 

-Spor camiasına nasıl girdiniz?

Eyüplü orta okulunda çalıştığım zamanlarda Eyülüsporu kurduk, imamhatibe gelince Delikkayaspor’u kurduk, böyle devam edereken kendimizi biranda sporun içerisinde bulduk. 1983 yılında başlayan serüven bu zamana kadar devam etti. Orduspor’da 20 yıl boyunca görev aldım. Bir çok başkanla çalıştım ve çok şükür alnımıza bir kara leke sürülmeden buraya geldik.

 

-Öğretmenlik mesleğini nasıl tercih ettiniz, sizi o yöne iten şey neydi?

Ben aslında bugün benim eşim olan insan bana 10 yıl boyunca yüz vermedi. Çünkü feşel bir çocuktum. Herkez bana yüz veriyor bu bana neden yüz vermiyor diye bir düşünceye kapıldım. O ara onun Erzurum’da olduğunu duydum ve ben o zaman ki Almanca öğretmenim Selahattin hocama bana almanca dersi verir misin dedim sağolsun beni kırmadı verdi. O sene bene ben 395 civarında bir puan aldım ve Erzuruma gittim. Ancak puanım okulu karşılamıyordu, o zamanlarda okul 420 civarında alıyordu. Kayıtların bitmesine 2 gün kalmış, okulun olmayacağını düşünüyordum. Boş zamanım olduğu için de üniversitenin okul takımını izlemeye gitmiştim. Üniversite takımının da o gün bir kişi eksiği vardı. Bana kardeş bir adam gelecek onun yerine sağ tarafta dururmusun dediler. Ben de o gün orada oyuna girdim gol attım, attırdım, iyi de bir maç çıkardım. O dönemde Iğdır’lı Timur Selçuk vardı, bana kardeş sen nerelisin dedi bende Ordulu olduğumu belirttim. Okula geldim ancak puan düşmedi dedim. O olayların neticesinde ben ünivrsiteye girdim ve ben 4 yıl boyunca o üniversitede okudum. 

 

-Eşinizin peşinden baya bir koştuğunuz görünüyor, sonuçları neler oldu?

Ben biraz yaramaz bir adamdım, ancak çirkinde biri değildim. Lisede ben merdivenlerden çıkarken bir kıza çarptım ve kız düşünce bana salak dedi. O öyle değince bende baktım ve ne kadar güzelsin dedim ama bana yüz vermedi. Ben o kadar peşinden gitim, geldim ama hiç bir zaman taviz vermedi. Bu beni çok sinirlendirdi, baktım ki bu kız aynı zamanda da kız kardeşimin arkadaşı olduğunu öğrendim ve araştırdım. Aynı zamanda da onun için gittiğim üniversitede de 4 yıl boyunca bana yüz vermedi. En sonunda bana geldi ve varmısın dedi ben de varım dedim ve genç yaşımızda evlendik ve 2 tane çocuğumuz var. 

 

-Eğer bir öğretmen olmasaydınız ne iş yapardını.

Ben eğer öğretmen olmasaydım tabi ki teknik adam olurdum. Bu konuda ben Aydın Yıldırıma çok teşekkür ederim, Aziz abiye çok teşekkür ederim, bunların bizlerde emekleri çoktur. Biz Orduspor’un tesislerinde idman yapardık, kulübümüzde stadın altındaydı. 1983 yılında ilk kurduğumuz takımla beraber bu Ordu’da bir çok şeye imza attık. Ayakkabının, formanın olmadığı zamanda bizim arabamızın arkası bir kulüp görevi görüyordu. Arabamın içerisi çamurdan geçilmezdi. Çocuklarımız yağmurda çamurda idman yaptığı zaman o arabaya otururlardı. O koltuklarçamur olurdu ancak birliktelik daim olurdu. Ekmeğimizi, çayımızı bölüşürdük. O yüzden o çocuklar bizim için önemli bir yer tutuyor. Hala da onlarla görüşüyoruz. Bunun bir tanesi Sefa Yüce , bir tanesi de Güzeloorduspor’u çalıştıran Serkan Karadeniz,yani bir çok kişiyi futbola kazandırdık.

 

-Mevcut Milletvekilimiz Oktay Çanak’da öğrencinizmiş, Oktay Çanak nasıl bir öğrenciydi?

Oktay’ın ben idareciliğini yaptım. Onunla beraber 3. Ligteydik. Oktay iyi bir futbolçuydu, hatta çok iyi futbolcuydu, çok karakterli bir çocuktu. O dönemlerde bir Erzincan olayınmız var. O dönemde Orduspor’da hocalık yapan Memiş ile Oktay arkalı önli beraber oynuyorlardı. O Erzincan olayında Memiş’in ayağı kırıldı. O olaydan sonra Oktay hukuk fakültesine gitti. Oktay beim çok sevdiği kardeşimdir.

 

-Unutamadığınız bir anınız var mı?

Bir çok anımız var tabi, ben Eyüplüye ilk gittiğim yılda benimle beraber 10 öğretmen vardı. Eyüplü köyüne gittiğimde orası bir siyasi cahennemdi. Yani siyaset orayı kiylemiş ve genöçlerinde içini yakıyordu. Sonra eyiplüspor gibi bir camia kurarak siyasetten gençleri uzaklaştırdık. Eyüplü köyünü siyaset kapladığı için bir gün demişler ki Mustafa hocayı vurduk falan demişler. Bir gün köye geç gittim baktım ki Cemal Enginyurt ve ekibi benim için köyü basmışlardı. Ben o yüzden Cemal Enginyurt’u kendi dünyam içerisinde çok ayrı tutarım. Siyaset olarak çok beraber olduğum bir insan değil ama, Cemal Enginyurt’un olduğu her yerde olurum. Eğer bir gün siyasetin içerisnde olursam Cemal Enginyurt ile taraf olurum. 

 

-Köşe yazarlığına ilk nerede, nasıl başladınız?

Ben il defa yazı yazmaya Hürses Gazetesinde başladım. İl karikütür çimlerimi de Hürses’de başladım. Bu konuda Mustafa Türkyılmaz ve Temel Aşrar’ın bende emekleri çokdur. Yazılarımı yazma noktasında bana sürekli destek oldular. Çünkü benim yazı tekniğim fazlaydım, ben bir günde 3 gazeteye yazı yazıyorum. Yazı yazmak beni yoruyor, ben gece geç saatlere kadar yazı yazıyorum ve sabahtan da kalkıyorum. Ama ben yazmayı çok seviyorum. Ben kaç yıldır yazı yazıt-yorum ama daha dün kalemi eline alanlar kendilerini bir yerde görmesinler. Biz halayeri geldiği zaman hala Erol’dan Temel’den fırça yiyoruz.

 

-Sizin katmak istedikleriniz var mı?

Benim katmak istediğim yok çok teşekkür ederim. Demek ki bende yaşlanıyorum ki gazetelerde bir köşede yerimiz oluyor.




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —