Bugün, 28 Nisan 2024 Pazar

Muzaffer GÜNAY (AŞK HİKAYELERİ)


ÖĞRETMENDİR BENİM YÂRİM -7-

UNUTULMAZ AŞK HİKAYELRİ


           Kendi kendime “Koca koca adamların yanında benim ne işim olabilir ki…” diyerek dışarı çıktım. 

            Kaldı ki, tıfılım diye kahveden çıkarılmam ihtimali de söz konusu olabilirdi. Daha da önemlisi, Selim Çavuş amcayı görünce suçluymuşum gibi bir hisse kapılıyordum, nerede olursa olsun. Öte  yandan da baba yarısı gibi geliyordu bana. İnsan bu, gel-gitler arasında bir garip hayat yolcusu…

           

                                               ****************

           Annem, evde hiç su kalmadığını söyleyince iş bana düşmüştü. Kardeşlerimin hiç biri evde değildi çünkü.  Bakır güğümle, alüminyum kovayı alıp çeşmeye gittim. Baktım ki, kaplarına su dolduran  iki kızdan biri Zeynepti. Demek ki, teyze ziyaretinden dönmüştü.

            Biraz mesafe bırakarak beklemeye başladım. O zamanlar, böyle şeylere çok dikkat edilirdi. Ne olursa olsun yetişkin kızlarla ünsiyet kurmak edepsizlik kabul edilirdi.

            Kaplarını dolduran  kızlar, beni görmezden gelerek yola girdiler. İçime kurt düşmüştü. “ Zeynep’e ne olmuştu böyle?” Nedenini hemen anlamıştım kendime göre. İmtihanı kazanmış, beni defterden silmişti demek ki. Başkaca bir ihtimal düşünemiyordum. Kapları doldurup beklemeden arkalarına düştüm. Maksadım, sevda çiçeğimle konuşmaktı. Arkadaşı biraz ilerden sola sapınca, adımlarımı sıklaştırarak arkasından yetiştim.  Yorulmuştu ki, kaplarını yere bıraktı. Benim arkasında olduğumun farkında olduğundan emindim. Belli ki beni bekliyordu. Sanki duymuşum gibi rol yaparak: “Hayırlı olsun, çok sevindim senin adına..” Karşılık verdi: “ Sağ ol Ekrem, sağ ol.”

            İçtenlikle kutladım. Teşekkür etti. Buruklaştığımı anlamıştı. “Memnun değilmiş gibisin.” dediğinde cevap vermedim. Sükut halindeydim.

            “ Boşuna endişe ediyorsun. Ben senden istesem de vaz geçemem. Sen benim alın yazımsın.” derken samimi olduğundan emin değildim. Duyduğum aşağılık kompleksi, inanmayışımın nedeni  olabilirdi. “Neyse sonra konuşuruz” dedi ve gitti.

            Ardından bakakalmıştım. Şüphem, ondan uzaklaşmamı gerektirirdi aslında. Madem kuşkulanıyordum, ne diye konuşmak için arkasından yetiştim öyleyse.?

           

                                               ******************

             Zeynep artık hayvan otlatmaya gitmiyordu. “Tamam, dedim, dediğim çıktı. Yavuklum beni gönlünden çıkarmış..” Büyük kayıptı benim için. Bıraktığı boşluk mezara kadar benimle olacaktı. Evlerimiz birbirine çok yakın olmamakla beraber, karşı karşıya olduğu için bir şekilde pencereye veya  evin önüne çıktığında rahatça görebiliyordum. Nitekim sanki içime doğmuş gibi avluya çıkmasın mı. Büyük sürprizdi. Evin sağında kalan samanlığa geçerken bana el işaretiyle “gel” dedi. Biraz evvel yağan sağanak dinmiş, bulut kümelerinin arkasına saklanan temmuz güneşi bütün parlaklığı ile görünmüştü. Hızlı adımlarla yukarı doğru çıkarken yağmurdan çoraklaşan daracık yolda iki kez düşme tehlikesi geçirdim. Heyecan kasırgası beni nerede ise bayıltacaktı. İki, üç adım kala durdum. Şöyle alıcı gözle baktım.Aradan geçen süre içinde daha bir gelişip serpilmişti. “Görülmekten korkmuyor musun sevda çiçeğim?” diye sorunca, “Yok tabii ki, dedi, sevecen bir dille. Seni çağırabilir miydim yoksa?!”

            Fazla kalmam ikimiz için de iyi olmazdı. Üç, beş dakikalık sohbetimiz bana ilaç olmuştu. Bütün şüphelerim beni terk edip gitmişti.

            “En yakın zamanda görüşmek üzere…” diyerek eve döndüm.

>>devamı gelecek sayıda