Bugün, 19 Nisan 2024 Cuma

Levent AKTAŞ


ACILARA SUSMAK!

ACILARA SUSMAK!


Bazen etrafımızdaki sevdiklerimizi kaybettiğimizde “sözün bittiği yer” diyoruz. Aslında söz bitmiyor. Gidenin sadece hayatı bitiyor. Ya geride bıraktıklarının… Biten bir hayatın ardında bırakılan, yıkılan hayallerin içine gizlenmiş bir ömür kalıyor gidenin ardından sadece.

Harfler tükeniyor, kelimeler, cümleler bir başına öksüz ve yetim kalıyor bu yaşanan ölümler karşısında. Bu acılar, bu dramlar karşısında.

 Geriye upuzun bir matem kalıyor. Geriye kapkara bir gök, karanlık bir gece kalıyor.

 Yasla bir başına kalmak istiyor insan. Ne bir söz yetiyor acıları dindirmeye, ne bir bakış, ne bir dokunuş.

 Susmak en güzeli galiba. En büyük haykırış gibi çağıldıyor tüm insanlığa.

 Susmak rahatlatıyor bazen. Susmak insanı kendine götürüyor. Kim bilir!

 Bu ağıtlar karşısında, bu haykırışlar, bu acılı, bu acıklı gözler, bakışlar karşısında ne yapabiliyor insan. Hiç, koskocaman bir hiç.

Annemi kaybettiğimde hiç yaşayamam sanarken, bugün bir bakmışım üzerinden tam tamına yirmi yıl geçtiğini fark ediyorum. Hem de koskoca bir yirmi yıl…

Bu yirmi yıl içinde kaç kere öldüm, kaç kere dirildim, hiç bilmiyorum. Babamı ve en sevdiğim abimi kaybetmem de hiç kolay olmadı tabii.

İnsan acıya mı alışıyor, yoksa acılar mı daha çok hafifliyor bilmiyorsun. Sadece kayıp giden hayatların ardından baka kalıyorsun öylece…

Acıyı tarif etmek çok zor. Yaşarken bile bilmiyorsun tadını. Sadece içinde fırtınalar koparken, sen susmayı tercih ediyorsun. İsyan mı değil, kahrolmak mı galiba, ama sonunu asla kestiremiyorsun!

Bilmiyorum. Tıkanıp kalıyoruz galiba bu acılar karşısında. Acının rengi yok, damarı yok, gideceği menzil yok.

 Gücümüz yetmiyor, sözümüz, sitemimiz, haykırışımız yetmiyor.

Elimizden tek gelen gidenin ardından dua etmek, O’na gittiği yerde rabbimin yardım etmesini dilemek. Elimizden başka ne gelir ki…

 Yaradan ne güzel demiş:

 “Duanız olmasa, Rabbim size ne diye değer versin!

Rabbimin gözünde değerinizin artması dileğiyle….