Bugün, 16 Eylül 2024 Pazartesi

Mehmet Ali AYDIN


ADALET BÖYLE OLMALI

ADALET BÖYLE OLMALI


 

Adalet denilince nedense hep aklıma, Kur’an’da Nisa Suresi’nin 105 ila 115. Ayetler arasında kıssası anlatılan Ebu Ta’me olayı gelir. Allah Resulunun en sert uyarı aldığı bir kıssadır. 

Evet, Rasulullah Allah’tan en sert uyarıyı ‘Adalet’ mevzuu ile ilgili almış.

Kıssa özetle şöyle cereyan etmiş; 

Ebu Ta’me isimli güya Müslüman birisi bir başka müslümanın un çuvalı içerisinde saklı zırhını çalar. Çaldığı zırhı önce evinde saklar, sonra aranma korkusuyla komşusu bir Yahudi’ye emanet bırakır. Yani işin doğrusu Yahudi’ye kumpas kurar.

Zırhı çalınan kişi un izini takip ederek Ebu Ta’me’nin evine varıyor. Arıyorlar fakat bulamıyorlar. Ama izlerin orayı gösterdiği açık. Onun için sıkıştırıyorlar. Ebu Ta’me de sıkışınca Yahudi’yi işaret ederek, ona iftira atıyor.

“Gidin isterseniz arayın evinde bulacaksınız.” diyor.

Geliyorlar gerçekten zırhı Yahudi’nin evinde buluyorlar. Yahudi her ne kadar Ebu Ta’me’nin kendisine emanet bıraktığını ifade etmişse de muhataplarını ikna edemiyor. Niza Hz. Peygambere intikal ettiriliyor.

Ebu Ta’me’nin kabilesi ve taraftarları akşamdan kurdukları senaryo ve yalancı tanıklarla mahkemeye geliyorlar.

Yahudi, “Ta’me zırhı bana emanet bıraktı (ki o dönemde yaygın bir ameliye). Ben daha önce bunu falanlara söyledim.” der ve onlar da şahitlik yaparlar. 

Ebu Ta’ma’nin akrabaları ise, “Biz Müslümanız..!” Yani “Şimdi biz Müslümanken bizim sözümüze değil de bir Yahudi’nin sözüne mi itimat edeceksin Ya Resulallah?” derler. İşi duygusal planda istismar etmeye, örtmeye çalışırlar. Daha doğrusu Hakkı ve adaleti değil, biz ve siz üzerinden kendilerine itimat edilmesini talep ederler.

Hz. Peygamber tabiî olarak, doğru gibi görünen bu iddiadan etkileniyor; neredeyse Ebu Te’ame’yi beraat ettirip Yahudi aleyhine hüküm vermeye hazırlanırken ard arda on ayet iniyor.

İlk ayet;

“Biz sana Kitab’ı (Kur’an’ı) hak olarak indirdik ki, insanlar arasında Allah’ın sana öğrettikleri ile hüküm veresin. Sakın hainlerin savunucusu olma.” (Nisa.105)

Evet, Cenab-ı Allah, hukuku ifsad etmek isteyenleri hain olarak niteliyor.

“Sakın hainlerin savunucusu olma…” Muhtemelen Kur’an’da Hz. Muhammed’e (sav) yönelik en sert ikazdır.

Ne için?

Bir Yahudi’nin hukukunun korunması için…

Kime karşı?

Kendisine iftira edilen ve kumpas kurulan bir Yahudi’nin karşısında Muhammed’in dinine tabi olduğu iddiasında bulunan ve bunun karşılığında kayırmayı bekleyen arsız ve ahlaksız bir kişiye karşı…

Allah’ın adaleti böyle tecelli eder. Umutların tükendiği anda beliriverir. Yine Nisa 135’in muhteşem ifadesiyle;

“Ey iman edenler! Kendinizin veya anne babanızın ve akrabanızın aleyhine de olsa adaletten asla ayrılmayın, Allah için şahitlik eden kimseler olun. (İnsanlar) zengin olsunlar, yoksul olsunlar Allah onlara sizden daha yakındır. Öyleyse siz hislerinize uyup adaletten ayrılmayın. Eğer adaletten sapar veya üzerinize düşeni yapmaktan geri durursanız bilin ki Allah yaptığınız her şeyden haberdardır.”

Evet, insan, kendisi, anne babası ve akrabaları sözkonusu olduğunda ne kadar adil olabilir? Çok çetin bir sınav… 

Hz. Ömer Medine otlaklarında dolaşırken, diğerlerine kıyasen daha besili bir deve sürüsü görüyor. ‘Kimin bunlar?’ diye sorduğunda, çevresindekiler, oğlu Abdullah’ı işaret ediyorlar. Oğlunu çağırıyor; ‘Neden senin sürün diğerlerine göre daha besili?’ diye soruyor ve ilave ediyor; “halbuki diğer sürülerle aynı otlaklarda otlanıyorlar.” Cevap vermekte güçlük çeken Abdullah’ın yerine Baba Ömer cevap veriyor; ‘Çünkü halifenin oğlusun diye daha verimli otlak alanlarını sana bırakıyorlar’ diye çıkıştıktan sonra cezasını orada kesiyor; “Ey Ömer'in oğlu Abdullah, hemen bu develeri sat. Elde ettiğin paradan, bu develeri satın alırken verdiğin ana sermayeni al. Geri kalan parayı hemen hazineye devret. O para Müslümanların fakirlerine dağıtılacak." (Fahri KOPAR'dan alıntı)

Adaletin kestiği parmak acımaz deyimi bize aittir. Güzel de eğer bu gün ki sistemde olursa hem de çok acır. Açlıktan ekmek çalana 15 yıl, devlete soyup soğana çevirene aferin diyen bir adalet olursa maalesef insanın sadece parmağı değil içi bile acır. 

Müslümanı keferenin kanunları ile yargılar birde adaleti tesis eden kararlar almazsanız adalete de hakime de savcıya da ve sisteme de güven olmaz.