Bugün, 29 Mart 2024 Cuma

Güfer AKTAŞ HEKİM


AH BABAM SAĞ OLSAYDI...


Bu sana yazdığım kaçıncı mektup, kaçıncı haykırışım bilmiyorum. Zaman zaman kağıdı, kalemi elime alıp seni düşündüğümde, korkuyorum yazmaya. Yazarsam ağlarım, hatırlarsam dayanamam bu acıya diye… Çoğu kez bıraktığım kalemimi, yine bugün senin için aldım elime.

Canım babacığım… Sana canım derken, bile içim acıyor. Gülüşün, sert bakışlı gözlerin ve o yumuşacık yüreğin geliyor aklıma. Babam derken bile sesim titriyor, yüreğimde kopan fırtınalar birbir sıraya diziliyor.

Bugün seni kaybedeli tam 6 yıl oldu. 6 yıl demek aslında öyle basit ve kolay değil. Sensiz, sessiz koskoca bir 6 yıl. Ömrümden ömür gitti gittiğinden beri. Hiçbir şey eskisi gibi değil. Seninle yaşadığımız hiç bir şey, artık anlam katmıyor hayatıma. 

Sensiz yaşamanın en kötüsü ne bili yor musun? Seninle yaşamak isteyip de yaşayamadıklarımı “keşke” deyip hatırlamak. Keşke sen yaşarken seni doyasıya kucaklasaydım, öpseydim, koklasaydım, hem de içime çeke çeke… Keşke o bıyıklarını avuçlarımın içine alıp, tıpkı küçükken yaptığım gibi seni güldürmek için daha çok çaba gösterseydim!...

Ben hayatımda hep babamı örnek aldım. Her erkeğin babam gibi olması gerektiğini düşündüm. Gelin görün ki, etrafımızda tanıdığımız insanların pek de böyle olduğu söylenemez. Duruşuyla, bakışıyla, çok konuşmayan, fakat konuştuğu zaman da noktasına virgülüne dikkat eden, dürüst, herkes tarafından sevilen, sayılan, toplumda yeri olan, küçükle küçük, büyükle büyük, mert, delikanlı, sözünün eri bir adamdı benim Babam…

Bir kız çocuğunun en büyük yalnızlığıdır babasız olmak… Hani hatırlıyor musun? Annemi kaybettiğimizde 6 ay boyunca seninle yatmış, gözyaşlarımı kendi gözyaşlarınla silmiştin. Koynuna alıp sarıp, sarmaladığında tüm acılarımı ben seninle unutuştum. Oysa şimdi senin yokluğunda kim saracak, benim bu aciz bedenimi? Kim ayağa kaldıracak beni? Omuzlarım düştü baba, çok yoruldum çok.

Asıl babasını kaybedince anlıyormuş insan; hayatı, yaşamı, yaşabilmeyi… Sen gittiğinden beri daha iyi anlıyorum hayatı. Hayat çok şey öğretti bana, senin yokluğunda. Düşmeyi, kalkmayı, her şeye rağmen dostu, düşmanı, aklına gelebilen en kötü durumları öğrendim, gördüm, yaşadım Baba… Ama anladım ki, her düşüşümde, her ayağa kalkışımda senin varlığını hissettim Baba… Gece yatarken ağladım, rüyamda seni gördüm. Sabah senin dualarınla uyandım. O rüyamda da olsa seni görmenin sevinciyle hayata yeniden hep yeniden bağlandım Baba…

Babam, sevincimizi acımızı paylaşırdın. Yüzümüz asık olsa, koşar kolunun altına alırdın. Baba keşke geri dönse geçen yıllar, hani köydeki evin bahçesinde fındık toplarken bana türkü söyletirdin ya, artık türküler sustu baba… Fındık bahçesine giderken tutardın ya elimizden, bize fındık toplarken yarış yaptırırdın da sonra da akşama bizi ödüllendirirdin ya… Ah babam ah... Çocuklarınla sohbet edip yemek yerdin, kimsenin kalbini kırmaz, bir dediğini iki etmezdin ya… Hani Meşelik’teki bahçemiz biraz soğuk olurdu da, sen hemen bizi amcamızın evine yollardın ya, biraz ısının da gelin diye. Akşam eve döndüğümüzde evimizin balkonunda çay içerken, fındık bahçesinden dönenlerle sohbet ederdin ya… Hani annemle bize sobanın fırınında kestane yapardın ya, sen çizerdin, annem pişirirdi. En güzel filmleri beraber izlerdik, en güzel yemekleri sen yapardın ya, özellikle de et yemeklerini… Senin gidişinle bitti hepsi, hiçbirinin önemi yok gözümde. Şimdi benimle balkonda çay içen yok baba, benimle konuşan, dertleşen, acımı, kederimi paylaşan, beni dinleyen yok baba...

Kimse bilmiyor yaşadıklarımı, bilmiyor yalnızlığımı. Her gülüşüm mutluluk zannediliyor. Allah’a isyan etmiyorum ama, bazen kendi kendime “keşke hiçbir şeyim olmasaydı da annemle babam duruyor olsaydı” diyorum.

Şimdi herkesin derdi başka başka. Dostlar düşman, düşmanlar dost oldu. O bildiğimiz tüm değerler, senin zamanındaki sevgiler hepsi yitip gitti, hayat mücadelemizde. Arayan hal hatır sormuyor artık, sorsalar da yalandan. Hayat insanları çok değiştirdi baba. Senin zamanındaki gibi değil zaman. Akrabalar birbirini tanımaz oldu, kardeş bile yolda görünce yüz çeviriyor.

Zaman her şeyi aldı götürde de, babam. Bir tek bende ki yokluğunu değiştirmedi zaman. Hani bir türkünün sözleri vardı, senin vefat ettiğin yıl herkesin diline dolanırdı. 

Yine efkarlandı gönlüm, 

Sen yoksun ya bugün acım, 

Kurtlar sofrasına düştüm, 

Nasihatına muhtacım…

Ah babam sağ olsaydı,

Köşede otursaydı,

Bir karlı dağ gibiydi, 

Arkamızda dursaydı…

Ah babam ah… Mekanın cennet olsun, kabrin nurla dolsun. Rahat uyu babam…

(Lütfen bu yazımı okuyan ya da paylaşanlardan babam adına bir Fatiha bekliyorum. Teşekkürler, Allah razı olsun…)