Bir varmış, bir yokmuş, ormanların kralı aslan ile fil dövüşe tutuşmuşlar. Tonlarca ağırlığı olan fil, uzun süren bir dövüşten sonra, aslanı kaldırıp yere çarpmış.
Aslan, ayağa kalkamaz hâle gelmiş. Bu yüzden avlanamaz olmuş. Gittikçe zayıflamış. Her zaman etrafında saygıyla dolaşanlar, hiç yardımcı olmamış. Aslan da gururuna yediremediğinden, hiç birinden yardım istememiş. Ama, gün geçtikçe güçten düşmüş. Bakmış ki, ölüme doğru gidiyor. Tilkiye:
- Görüyorsun, yerimden kalkamıyorum. Bu gidişle öleceğim. Bana ya bir öküz, yahut bir eşek bul. Belki onu yedikten sonra ayağa kalkar ve avlanırım.
Tilki, hemen bir öküz veya eşek bulmaya çıkmış. Bir eşek görmüş. Eşek, kaburgaları sayılacak kadar zayıfmış. Eşeğe demiş ki:
- Sevgili eşek dostum, hâline acıyorum. İskeletin çıkmış. Buralarda yiyebileceğin bir şey yok. Yazık sana. Gel benimle, şöyle bol otlu bir yere gidelim. Karnını bir güzel doyur, Eşek, kanmış. Beraberce yola çıkmışlar. Aslan, eşeği uzaktan görünce, öyle bir kükremiş ki eşek, bu sesi duyar duymaz, tabanları yağlayıp hızla kaçmış.
Tilki, üzgün bir şekilde aslanın yanına gelmiş ve neden bağırdığını sormuş. Aslan:
- Ne yaptığımı bile bilmiyorum, eşeği görür görmez, öyle bir iştahlandım ki, elimde olmadan kükredim. Sen, eşeği yeniden kandır.
Tilki, gitmiş eşeği bulmuş:
- Sen demiş, aslanın kükremesine bakma. O, kral olduğu için arada bir öylesine kükrer, gösteriş yapar..
Haydi gel, geri dönelim.
Eşek, yine kanmış. Bol otlaklı yere gelince, aslan bir hamlede eşeğin üstüne atlamış, parçalayıp yemiş. Ama ciğeri ile kalbini yememiş. Aslan, karnı doyunca çok susamış ve hemen dereye inmiş.
Bu arada, tilki, eşeğin ciğerini ve kalbini yemiş. Aslan dönünce:
-Eşeğin ciğeri ve kalbi nerede? Diye sormuş.
Tilki:
-Kral hazretleri, bu eşeğin ciğeri ve kalbi olsaydı, kolayca aldanır da buraya gelir miydi?
Tilki, böylece aslanı da kandırmış...
(Fransız Masalı)