Çarşamba akşamı, Rebîülevvel ayının on ikinci gecesi.
Âlemlere rahmet olarak gönderilen Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.s)’in doğumunun 1500’üncü yıldönümü.
Bizleri, Allah Resûlü (s.a.s)’e ümmet kılan Yüce Rabbimize hamd ve sena; Peygamber Efendimize, ehl-i beytine ve ashabına salat ve selam olsun. Mevlid Gecemiz şimdiden mübarek olsun.
Duygularımı şairin şu mısralarıyla dile getirmek istiyorum:
Gel, Ey Muhammed, bahardır. Dudaklar ardında saklı Aminlerimiz vardır!..
Hacdan döner gibi gel; Miraç’tan iner gibi gel; Bekliyoruz yıllardır!
MUHAMMED MUHABBETTİR
Peygamberimiz; “İman etmedikçe cennete giremezsiniz” diyordu;
Daha müthiş, bir şey söylüyordu: “Birbirinizi sevmedikçe de, Gerçekten iman etmiş sayılmazsınız!” Onun sevgisi, cansızları dahi kuşatıyordu. Uhud için diyordu ki; “Uhud, o bir dağ; Ama o bizi sever, biz de onu severiz!”
Dağla taşla, kurtla kuşla sevişen bir yürek, Acıyı da; “Ben hüzünlerin peygamberiyim!”
İtirafında bulunan o Ufuk İnsandan öğrendik: Saçları sevdiklerinin ölümüyle değil Sorumluluk duygusuyla ağaran yüce Önder, Çağların günahını yıkamak için gece yarıları, Saldığı gözyaşları, yattığı şilteyi ıslatıp, Ayşe annemizi uyandıracak kadar sel olan, Sadece ümmeti için ağlayan bir Peygamber!
Çağın Ebu Cehillerinin; Onu anlamasını, kimse beklemesin.
Değil mi ki o, atası İbrahim gibi insanlığa, Şeytanı, şeytanları taşlamayı öğretti.
Şeytan da, o gülü ve dostlarını taşlayacaktır. Ben Ebu Cehillerin yaptığından daha çok Ona ümmet olduğunu söyleyenlerin Onu, Üzdüğünü düşünüyorum. Onun mirasına sahip çıkması gerekenler, Dünya mirasının kavgasını yapıyorlar.
“Beni de, Meryem’in oğlu İsa’yı, Yüceltip uçurdukları gibi yüceltip uçurmayın. Ben yalnızca bir kulum. Deyin ki: Allah’ın kulu ve Rasulü”. (Buhari)
BEKLENİYORSUN!
Yelkenleri, yürek zarından yapılmış, İçi insan “Ah” ları ile şişirilmiş Bir gemide yolculuk yapıyoruz!
Yusuf’una ağlamaktan Gözlerini kaybeden Yakup gibi! Kaybettiğimiz gözlerimizi Ellerinde getirecek diye Birini bekliyoruz!
Sevdiğinin kokusunu hissetmek; Toprak gibi! Yoksulun elindeki ekmek gibi! Allah için akıtılan gözyaşı, Alnımızdaki ter gibi! Acın geldi, sancın geldi, Hıncın geldi Sen gelmedin ey sevgili! Nemrut’lar geldi! Ateşler geldi! Şeytan’lar geldi! Tufan’lar geldi! Kenan’lar geldi! Güzün ve kışın geldi! Sen gelmedin! Firavun ‘un geldi! Haman'ın geldi! Karun'un geldi! Fakat Harun'un gelmedi! Bak, sevdanı süpürüyor Firavun ‘un çöpçüleri, Hatıranı kundaklıyor Kırılası elleri!
Ocağına tüneyen baykuşlar, Mabedine put dikmek için Âzer'i çağırıyorlar!
Anaların rahimlerine Bir yılan gibi Süzülüyor firavunlar, Şeddat gibi, Haccac gibi, Hülagu gibi, Kanlı doğuyor Yeni doğan bebelerin elleri, Güneşe seni seviyor diye Tutuklama emri çıkarıyorlar!
Yeşilin her tonunu Darağacına çektiler! Baharı gıyabında İdama mahkûm ediyorlar!
Firavun ‘un kamçısı Sırtlarında şakladıkça, Her birinin, isyan kraliçesi Asiye kesileceğini, Gürbüz çocukların, Ağır sancılarla Doğduğunu biliyoruz!
Biliyoruz, bu yüzden Gelişini erteliyorsun! Bizi, aşkına bileyliyorsun! Yokluğunun daha çok Fark edilmesini bekliyorsun! Bak diyorsun, ufka bak! Karanlığın en koyu olduğu an, Fecre en yakın zamandır! "Mehir bedelini" ödemeden, Hangi dünyalı seni görebilmiş ki?
Kefaretimiz, Yokluğunun dehşetine Katlanmak olsun! Bu yoldan dönersek Kefaretimiz cehennem olsun! Bu acıyı Mehr’e bedel kabul et. Bekletme ki, bekleniyorsun!
"Keşke bir göIge kadar yakınında dursaydım, O müceIIa çehreni izIeseydim ebedi, Sana sırıIsıkIam bir bakış da ben oIsaydım kutlu Nebi" vardır.
Mevlid kandilimiz Efendimize olan aşkımızı ve sevdamızı artırması diliyor, Kandilinizi tebrik ediyor, Yıldızların Semayı aydınlattığı gibi Gönüller’i zihinleri ve insanlığı aydınlatmasını Cenab-ı Haktan niyaz eder; Bizleri Allah’ı ve Peygamberini sözde değil özde seven ve sevgisinin gereğini yerine getiren kullarından olmamızı dilerken Rabb'im (c.c.) bizleri kendine lâyık kul, Habibine lâyık ümmet eylesin. Âmin..