Cemaatin için olan olan hocanın küçük oğlu bu cümleyi iyice anlar ve kafasına nakşeder. Hoca namaz sonrasında oğlunu yanina alur ve dereye balık tutmaya giderler. Baba tuttuğu baliği kenarda an oğluna atar ve sepete koymasını söyler. Belli bir zaman sonra hoca yeter oglum bu kadar hadi gidelim der ve kenara çıkar. Hoca bir bakar ki, sepette hiç balık yok. " oglum Ne yaptin sana attigim balıkları " deyip oğluna çıkışır. Çocuk " babacım onların kulağına bir daha ALLAH'I unutmayin, yoksa babam sizi gene yakalar" dedim ve geri suya saldım der. Gece gündüz, kapalı açık fark etmez... Her yerde ve her zaman gören ve bilen O... Mahmut Toptaş hocamız fotoğraf stüdyosunda fotoğraf çektirmeye benzetir hayatı... Nüfus cüzdanını değiştireceksiniz. Biometrik resim isteniyor. Fotoğrafçıya gidiyorsunuz. Sizi sandalyeye oturttuktan sonra bir müddet bekliyor. Üstünüzü başınızı düzeltin, saçınızı tarayın, dikkat edin gözünüz yumuk çıkmasın vs. Çünkü deklanşöre basılacak anlık görüntünüz kalıcı hale gelecek... Fotoğraflar çıkınca pişmanlık duymayasınız.. Keşke dikkat etseydim gözüm yumuk çıkmasaydı, demeyesiniz... Bu gömlek bu cekete uymamış keşke dikkatli giyinseydim, demeyesiniz... Bu fotoğrafı nüfus müdürlüğü kabul etmez, yeniden çekilip masrafa gireceğim, demeyesiniz... Pişmanlık duymayasınız... Her halimiz kare kare kayda alınıyor. Hem görüntü hem de ses olarak ... “Sizin üzerinizde muhafızlar var. Şerefli yazıcılar. Ne yaparsanız biliyorlar.” (İntifar, 10-12) Bunu biliyoruz... Ancak ne kadar dikkat ediyoruz orası tartışılır. “İnsan hiçbir söz söylemez ki onun yanında (yaptıklarını) gözetleyen (ve kaydeden) hazır bir melek bulunmasın.” (Kaf,18) Ağızdan çıkan her sözü... Yalanı, gıybeti, laneti de... Hakikati, güzeli, iyiyi de... “Kitap ortaya konulur. Suçluları, kitabın içindekilerden korkuya kapılmış görürsün. “Eyvah bize! Bu nasıl bir kitaptır ki küçük, büyük hiçbir şey bırakmadan hepsini sayıp dökmüş!“ derler. Onlar bütün yaptıklarını karşılarında bulurlar. Rabbin hiç kimseye zulmetmez.” (Kehf, 49) Unutmak, insanın başına gelecek en büyük felaketlerden biri olabilir bazen: Allah’ı unutmak, hesabı unutmak. O’nun bizi gördüğünü ve gözetlediğini unutmak... İnsan unuttukça şaşar, şaştıkça azar... Öyle olur ki, dili “Beni her an gören Allah var” derken, hali Allah’ı hiç hatırlamaz. Dili “Hesap var” derken, hali hesap yokmuşcasına yaşamak olur... “Allah’ı unutan ve bu yüzden de Allah’ın da kendilerine kendilerini unutturduğu kimseler gibi olmayın. İşte onlar fasık kimselerdir.” (Haşr,19) Ne güzel söylemiş Hz.MEVLANA: "Akıp giden zaman içinde bir kafesteyim... Her türlü amelde çok ahesteyim... Kabrim beni bekliyorken; dünyalık hevesteyim... Uyandir artık "YA RABBI" belki son NEFESTEYİM" .. Dualarınızda hatırlanmamız dileğiyle: CUMAMIZ MÜBAREK OLSUN.
