Sabahın erken saatinde, kafamı çoktandır kurcalamakta olan böyle bir soru yönelttim kendime ve buna aranacak cevabın bir makaleye dönüşebileceğini düşündüm. Deneyeyim:
Hayatımın yaklaşık kırk yılını Almanya'da öğremen olarak çalışmakla geçirdim. Alman TV'lerinde en berbat Hollywood filmlerinden, en iğrenç Netflix dizilerine kadar her ÇÖP gösterilir; ama, etnik bölünme telkin edici, Batı'nın (güya) kültürel ve ahlâkî (!) üstünlüğünün propagandasını yapan bir-iki "Türk" (!) filmi dışında Türk sineması ürünü gösterilmez. Almanlar, ne büyük usta Şener Şen'in dünya klasiği sayılabilecek filmlerinden; ne de örneğin Hababam Sınıfı'nın evrensel (insanî ve sanatsal) zenginliğinden haberdardırlar. (Haberdar olmadıkları Türk kültürünün diğer örneklerini saymayı sürdürebilirim, ama gerek yok!).
Sadece Almanya'da değil, Batı dediğimiz tüm Avrupa'da da gözlemlediğimiz bu narsist tavrın nedenleri olmalı. Biz yine de Almanya örneğinde kalalım ve onu irdelemeye çalışalım:
1. Alman milleti, kendi Hıristiyan ve Batılı/ Batıcı kültürü dışında kalan (Türklerin yaptığı) her eseri küçümser. İstisna oluşturanlar; kendi "devşirme"leri ve "alet"leri olan; Orhan Pamuk, Zülfü Livaneli, Elif Schafak ve benzerleridir. Onları da ķüçümserler, ama kendi oryantalist ideolojilerini doğrulayıcı araçlar olarak kullanırlar. Bu "Batıcı"lara da hangi Türkiye karşıtı konuyu nasıl işlemeleri gerektiğini telkin, hatta dikte eden, Batının ideoloji ve kültür endüstrisinin "üst katları"dır.
2. Alman kültür ve algı mühendisleri; halklarını ("koyun" muamelesi yaptıkları insan kitlelerini) artık dünya klasikleri arasına girmiş olan Nâzım Hikmet, Yaşar Kemal ve (biraz) Aziz Nesin dışında, Türk kültürünün evrensel eserlerinden/ filmlerinden uzak tutarlar; çünkü, kafalarındaki ve sürdürmek istedikleri Türk imaji, Osmanlı Hanedanlığı'nın Türk imajı gibidir: "Kaba,
3. Alman kültür endüstrisi/ Avrupamerkezci algı yaratma ve manipulasyon uzmanları, tabii ki bu tavırlarının gerçeği yansıtmadığını bilirler. Onların indinde gerçek falan da zaten sadece teferruattır. Aslolan, Alman ve Batı kültürünün büyüklük ve tek ölçü olma iddiasıdır. Bu nedenle - düşünürler, telkin ve dikte ederler ki -, Alman Halkı'nın Türk kültüründen öğrenebileceği hiç bir şey yoktur! Kendileri ekonomik ve teknolojik alanlarda Türkiye'den "üstün" (! ) olduklarına göre, kültür konusunda da Türkiye'den üstündürler! ("Üstün İnsan" ve "Güç İsteği" saplantısındaki - Alman felsefesinin en önem verilen temsilcilerinden - Friedrich Nietzsche'ye, Anadolu Hümanizmi'nin derinliğini ve genişliğini anlatamazsınız!).
4. Aslında Almanların, derinden derine Mustafa Kemal'e gıpta ettikleri/ hayran oldukları, alenî bir gerçektir. Ama bunu asla açıkça dile getir(e)mezler; tam tersine, hem kendi oryentalist ve "öteki"ni dışlayıcı karakter yapıları, hem de özellikle Türk kavramından tarihsel olarak rahatsızlık duymaları nedeniyle, bu hayranlıklarını bilinçaltına bastırırlar. Mustafa Kemal önderliğinde Türk Milleti, emperyalizmin kendine dikte ettiği, I. Dünya Savaşı'nın onursuzluk timsali şartlarını kabul etmemiş; verdiği mucizevi Kurtuluş Savaşı'yla Sevr'i yırtıp atmıştır. Almanlar ise; önce (yenildikleri) I. Dünya Savaşı galiplerine, sonra Hitler Faşizmi'ne, (yenildikleri) II. Dünya Savaşı'ndan sonra da USRAEL ve İngiltere hakimiyetine topyekün teslim olmuşlardır. Türkleri/ Türk kültürünü AŞAĞILAMA çabaları, nasıl da kendi zavallı durumlarını göstermektedir!
KÖR NOKTA KÖŞESİ
1. Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Almanya bizi kıskanıyor!" demişti. Hatırladığım kadarıyla, nedenini söylememişti. Almanya'nın Türkiye'yi kıskandığı tek konunun ne olduğunu, yaklaşık yetmiş yıllık ömrünün yarısından fazlasını o ülkede geçirmiş biri olarak söyleyeyim: Mustafa Kemal ve arkadaşlarının Türk milletiyle kurduğu Bağımsız Cumhuriyet! Almanların, bügün bile kendi milli iradeleriyle yazılmış bir Anayasaları yoktur. Orada hâlâ işgalcilerin (II. Dünya Savaşı galiplerinin) borusu öter.
2. "Mustafa Kemal'in askeri" denince benim aklıma (öncelikle), 15 Temmuz darbe girişimi esnasında; daha doğrusu 16 Temmuz sabahı saat 01.50'de 1. Ordu Komutanı olarak darbeyi bastırmak üzere İstanbul doğrultusunda harekete geçeceklerini medya kuruluşlarından beyan eden Ümit Dündar Paşa; Darbe'nin engellenmesinde anahtar bir rol oynayan Şehit Ömer Halisdemir ve ona Semih Terzi'yi öldürme emrini veren Özel Kuvvetler Komutanı Zekai Aksakallı ve benzerleri geliyor.
3. İnsanların, kendilerini Mustafa Kemal'in askeri olarak algılamaları ve bunu ifade etmeleri, hangi mantıkla bir suç unsuru sayılabiliyor? Anlamakta - siyasî tartışmaların ötesinde - GERÇEKTEN zorluk çekiyorum.