Almanya'da nelerin konuşulduğunun kısa bir özetini siz değerli okuyucularıma iletebilmek için, uzun süredir almadığım ve okumadığım "taz" (Tageszeitung) gazetesinin 1-6 Mart nüshasını aldım. Adı, "wochen taz" (haftalık taz) olmuş. En son - kaç yıl önceydi unuttum - günlük gazete olarak okumuştum; şimdi böyle, haftalık olarak çıkmaya başladığını da öğrenmiş oldum.
Bir zamanlar "solcu"/ kapitalist sisteme karşı, yâni sosyalist ideoloji doğrultusunda bir gazeteydi, taz. İnternet gazeteciliği çağına girilince, okuyucu sayısı ve maddi kaynakları iyice azalmış olmalı ki, dünyanın/ Almanya'nın büyük medya kartellerine teslim oldu; sistem karşıtlığı siyasetinden vaz geçerek, kendisini finansal olarak destekleyen sahibinin sesi olma durumuna geldi. Yine de, gazatenin, belli oranda bir solcu entellektüellik kimliğini sürdürdüğü, bazı yazılardan anlaşılıyor.
Aldığım "taz"dan yedi haber seçip, bunları size kısaca özetleyeyim, ne dersiniz? (Haberleri, doğrudan Türkçe'ye çevirerek vereceğim).
1. İlk sayfadaki ana haberde, CDU Başkanı Friedrich Merz ile SPD Başkanı Lars Klingbeil'in büyük resimleri bulunuyor. Yazının başlığı: "Almanya'nın Trump'la Putin'e Cevabı". Yazıyla resmi yorumum şu şekilde: "Almanya'yı (da) arka planda yöneten derin güçler, CDU ile SPD'nin bir koalisyon kurmasını istiyorlar. Bu birliktelik, güya Trump'a/ ABD'ye ve tabii Rusya'ya/ Putin'e karşıymış gibi lanse edilmeli. Almanya, silahlanmaya büyük paralar harcayıp Ukrayna'yı desteklemeli ve dolayısıyla Rusya'yla savaşa girmeli!"
2. Beşinci sayfada, aşırı sağ eğilimli ve yabancı/ sığınmacı karşıtı AfD (Almanya İçin Alternatif) Partisi'nin birleşmeden önceki adı DDR olan Doğu Almanya'da seçimleri CSU'yu ve SPD'yi geride bırakarak kazandığını anlatan bir yazı bulunuyor. Doğunun kimi bölgelerinde AfD'nin yüzde 44,4'e ulaştığı belirtilen yazıda, bu durumun nedeni olarak, özellikle Suriye'den getirilen sığınmacıların, ekonomisi zayıf olan Doğu Almanya'da (Batı'da olduğu gibi) her yerde boy göstermeleri ve Almanlar'a karşı şiddet eylemlerinde bulunmaları. Yorumum: "Almanya, kendisine (de) kakalanan sığınmacılarla ve onların şiddet eylemlerine yönlendirilmesiyle, genel olarak AfD'ye/ aşırı sağa itilmeye çalışılıyor."
3. Sekizinci sayfadaki habere, "Milyarların Peşinde" başlığı konulmuş. Friedrich Merz'in, özellikle silahlanma için harcayacağı yeni bütçeyi gerçekleştirebilmek için SPD'ye yaklaşması gerektiği propagandası yapılıyor. (Bu arada: Yeni bütçenin sağlanabilmesi için düşünülen yollardan biri de, emekli maaşlarını, gittikçe artmakta olan enflasyona rağmen düşük tutmak! Biraz da ironi olsun: Evet; Almanya, Türkiye'yi kıskanıyor!).
4. Dokuzuncu sayfayı yine savaşla/ silahlanmaya ilgili bir haber kaplıyor. Başlığı: "Nürnberg'de Savaş Oyunları". Haber, daha önce verdiğim haberler gibi bir çeşit manipulasyon/ propaganda niteliği taşıyor. Verilmek istenen sinyal şu: "Alman Ordusu, Ukrayna'da Rusya'ya karşı savaşa hazırlanıyor. Bu amaçla yapılan tatbikatlar bütün hızıyla sürüyor!"
5. Gazetenin onuncu sayfasında, Jürgen Gottschlich'in İstanbul'dan gönderdiği haber yer alıyor. Abdullah Öcalan'ın gülümseyen posterini zafer işareti yaparak taşıyan maskeli iki gösterici ön planda yansıtılıyor. "Artık Akıllı Davranış (eylem) Gerekiyor" başlığı atılmış olan makale'de, Diyarbakır'da yapılan Öcalan yanlısı gösteri yürüyüşünden söz edilerek özetle deniyor ki: "İki taraf da akıllı davranmalı; sonuçta Anayasa'nın değiştirilmesi sağlanmalı ve Kürtlere özerklik yolu açılmalıdır!" Yorumum: "Yorumsuz!"
6. On birinci sayfadaki röportaj, gazetenin eski solcu kimliğini biraz da olsa hatırlatan tek yazı bence. Barbara Oertel'in Fransız tarihçi ve Fransa Savunma Bakanlığı'nın eski sözcüsü Pierre Servent ile yaptığı konuşma haberinin başlığı, "Amerika Bizi Bir Av Olarak Kullanıyor". Servent, Ukrayna'da Rusya'yla barış yapılmasını ve bunun Almanya desteğinde Fransa ve İngiltere öncülüğünde kurulacak barış güçleri sayesinde gerçekleşebileceğini vurguluyor. Yorumum: "ABD'nin, Avrupa'yı Rusya'yla savaştırma planına, birleşerek ve Avrupa yanlısi inisiyatif alarak karşı koymalıyız!"
7. "It is the money, stupit!" başlığını taşıyan tam sayfalık (sayfa 15) deneme, Prof. Dr. Harald Walzer ve iş kadını/ yazar Diana Kinnert tarafından kaleme alınmış. (Gazetede en beğendiğim yazı bu oldu). Ana fikri şu: Dünyaya hakim olan yeni bir Oligarşi türü var: Şirketler oligarşisi. Burada, kanunların yerini, belli bir "klik"in sahip olduğu büyuk para alıyor, onun dediği oluyor. Ülkelerin bağımsızlığını ayaklar altına alabilen bu parasal güç, Almanya'da 23 Şubat'ta yapılan seçimlerin sonuçlarını da belirledi. Elon Musk, Trump'un seçim kampanyasını 250 milyon Dolar'la destekledi. Almanya'da ise halkın yüzde 64'ü, Trump'un seçilmesini istedi..." Yazarlar, Şirketokrasi'nin (biliyorsunuz, ben bu güce "Üst DerinÇete" adını veriyorum!) temsilcisi Trump'a yönelik bu büyük ve yanlış ilginin, Almanya'daki demokrasiyle bağdaşmadığını söylüyorlar...
KÖR NOKTA KÖŞESİ
Yukarıda yedinci maddede sözünü ettiğim yazının son bölümünden bir alıntı yapacağım:
《Erich Kästner, şu görüşü ifade ederken neden bahsettiğini iyi biliyordu: "1933 ile 1945 yılları arasında olup bitenlerle, en geç 1928 yılına kadar mücadele edilmesi gerekiyordu. Daha sonra, çok geç oldu. Özgürlük mücadelesinin vatana ihanet sayılmasına kadar beklememek gerekir. Kar topunun bir kar çığı haline gelmesini beklemek yanlıştır. Yuvarlanan kar topunu ezmek gerekir. Çığı durdurabilmek imkansızdır."》