Bugün, 18 Haziran 2025 Çarşamba

Muzaffer GÜNAY


ALTI ÜSTÜ

ALTI ÜSTÜ


 

Üç bacı, bir de erkek kardeş; etti mi dört. 

Bacıların üçü de evli. Anne, baba ölmüş. En büyükleri abileri oluyor. 

Kalan miras, 145 dönüm fındık bahçesi. Şehirde beşer katlı üç apartman. Bir kamyon, üç otomobil.. dört de arsa.. 

Erkek kardeş en küçükleri...Arazinin tamamı erkek kardeşin temlikindedir. 145 dönümlük arazi. Karadeniz bölgesinde 145 dönümlük fındık bahçesi, büyük, çok büyük bir servet demektir. Bu kadar geniş bahçesi olan herkes yörede adlı adınca 'Ağa"dır. Ağalık, bir ayrıcalıktır. Ağalık, mirastır öte yandan. Babadan oğula sürüp gider. O kadar ki, doğuştan bir hakmış gibicesine. Köy ağaları efendi, diğerleri köle gibidir kırsal kesimde. ( O zamanlar artık mazi de kaldı)

Sonradan geniş arazi sahibi olanlar, öteden beri ağa ailelerinden gelenlerin gördüğü saygıyı katiyyen göremezler.çok çok, çakma ağa muamelesi görürler. Atadan, dededen sürüp gelen ağalık, kuşaklar boyu devam eder, gider. Köylerde ağalar, köy halkından büyük saygı görürler. Fakat, bu saygının çoğu zaman insanların özünden gelerek değil, sureta gösterdiğini belirtmek işin doğrusudur. 

Babası oğluna şöyle vasiyet etmişti:

"Bacılarının hakkını sakın yeme. Her birine üçer, beşer dönüm ver. Hak'tan mahrum edenin, Hak huzuruna çıkmaya yüzü olmaz. 

Üç bacıya onar dönüm versen 30 dönüm eder. Gönüllerini al. Ortakıranı, otuz dönüm. Gerçi, az fındık veriyor orası. Yapılacak bir şey yok. Yetinsinler.. Elin uşaklarına yedirmek için kazanmadım ben bu serveti.

Oğlum, has oğlum, gözümün nuru evladım, sakın ola ki bir gaflette bulunup ta elin uşağına malımı, mülkümü yedirme. Mezarımda rahat uyuyamam yoksa. Ziyaret için başıma gelip gelmemek senin bileceğin iş. Fakat, yaz, kış demeden gözüm gibi baktığım her bir fındık ocağını öz evladın bil, yaz, kış, bahçeleri yalnız bırakma, ocakların kart dallarını yok et, bol bol mal kemresi vermeyi ihmal etme. Arda bir, ocakların halini hatırını sormayı ihmal etme, dallarla sohbet et; ot, çalı, çırpı, diken, ısırgan otu bırakma, melocan ve böğürtlen saplarını bıçkıyla al, hasılı bahçeleri öylesine temiz tut ki , yağ dökülse yalanacak derecede. ."

Oğul şöyle dedi: " Vasiyetini aynen yerine getireceğim baba. Hiç merak etme. "

Baba da, ana da ölür bir zaman sonra. Miras taksimi için harekete geçer oğlan. Kız kardeşlerin her birine, kafasına göre, 10'ar dönümlük bahçe verir, Toplam 30 dönüm. Oğlana kalan ise 115 dönümdür. Hiç de adil değildir ama, önemli sayılmaz bu, zira kız evlat, neticede el kapısına gidecektir, erinde sonunda. Allah'ın emri yerine gelmiş, gelmemiş, adalet yerini bulmuş bulmamış, hiç önemi yoktur, zira adamın da, oğlunun da böyle bir hassasiyeti hiç olmamıştır öteden beri. Toprak yalnızca, kendisi için kutsaldır, hatta bütün kutsal bildiklerinden öte kutsaldır. Uğuruna can vermek gerekirse, hiç düşünmez, seve seve feda eder.

Erkek kardeş, bacıları ile konuşur. Biri razı olurken, ikisi olmaz. Erkek kardeş, rızası olmayan bacılarını mirastan hepten mahrum edeceği tehdidini savurur. Fakat, bu tehdite papuç bırakmaz iki bacı. Derler ki yüreklice : "Ya hakkımızı verirsin, ya da mahkemenin yolunu tutarız."

Erkek kardeş, çok öfkelenir, ağzını bozarak, sert bir tonla şöyle tehdit eder : 

" Siz bana karşı geliyorsunuz öyle mi? Ya razı olursunuz, ya da bir daha bu kapıya gelemezsiniz. Haydin yallah, haydin ordan. . Öyle yağma yok. Hem babadan , hem de koynuna gireceğiniz el oğlundan miras sahibi olacaksınız. Ya biz? Biz, kimin malına konacağız ha?.. Uyanık kezban, yan gel yat osman. Yok öyle yağma.

Burnundan soluyordu hırsından. Tere suya boğulmuştu ince, zayıf vücudu. Kuru, kalın bir fındık odunu kapıp bi güzel sopa çekmemek için kendini zor zapt ediyordu. Fakat, bacıları, onun bu huyuna alışık olduklarından olsa gerek, hiç mi hiç aldırmıyorlar, inadına omuz omuza verip, havanının boşluğuna boca ettikleri dalgalı, cırlak kahkahalar eşliğinde kardeşleriyle adeta gırgır geçiyorlardı.

Aniden susup, ciddileştiler. Birbirlerinin gözlerini kontrol eşliğinde kol kola vererek, gayet kararlı bir sesle dediler ki:

"Bizi üvey gibi görüyorsan, büyük hata ediyorsun abi. Değilse, hangi hakla öz kardeşlerini haktan, hukuktan men etme hakkını kendinde görüyorsun? Buna nasıl cüret ediyorsun? Anamız, babamız bir değil mi? Üç, beş dönümlük toprağa bizi değişebiliyorsan.. Evet, bu derece toprak düşkünüysen.... Al, senin olsun; mezarını da nah şu ham fındık ocağının dibine kazdırırsın. Bizden önce göçersen, baş taşına şöyle yazdıracağız: "yakına kadar, canı gibi sevdiği şu bahçenin üstünde olan bu fani , şimdi bahçenin altında hesap vereceği günü bekliyor. İbret alana müjdeler olsun.!"