Bir zamanlar, bir ormanda, bir anne tavşan beş yavrusuyla birlikte yaşarmış. Bunların küçük bir kulübesi varmış.
Anne tavşan, her sabah yiyecek bulmak için ormana gidiyormuş. Son zamanlarda bir kurdun, kulübedeki yavruları yemek için fırsat kolladığını sezen anne tavşan, yavrularına:
- Yavrularım, bir hain kurt, kaç gündür, sizi yemek için fırsat kolluyor. Sakın, ben gittikten sonra kapıya gelirse ona kapıyı açmayın, demiş.
Anne tavşan, yavrularına bu tembihi yaptıktan sonra yiyecek bir şeyler bulmak üzere kulübeden uzaklaşmış. Anne tavşanın kulübeden gittiğini gören kurt, bir süre sonra kulübeye varmış:
- Yavrularım, kapıyı açın. Ben geldim, demiş.
Yavru tavşanlar:
- Sen kimsin? Diye sormuşlar.
Hain kurt:
- Annenizim. Bu gün erken döndüm, size bol bol yiyecek getirdim, cevabını vermiş.
Yavrular, bu numarayı yutmamışlar:
- Defol! Senin sesin çok çirkin; sen, bizim annemiz olamazsın, demişler.
Kurt, çok öfkelenmiş ama, hiçbir şey söylemeden uzaklaşmış.
Akşam olmuş, anne tavşan bol yiyecekle kulübeye dönmüş. Yavruları, kurdun yaptıklarını ve kendilerinin nasıl karşılık verdiklerini anlatmışlar. Anne tavşan, buna çok memnun olmuş. Her zaman dikkatli olmalarını bir kere daha hatırlatmış.
Ertesi günü anne tavşan, yiyecek bulmak için çıkıp gitmiş.
Fırsat kollayan kurt, bir müddet sonra kulübeye gelmiş. Sesini incelterek şöyle demiş:
-Yavrularım, kapıyı açın!
Yavru tavşanlar, bu numarayı da yutmamışlar:
-Madem annemiz olduğunu söylüyorsun, öyle ise şu ayaklarını bir görelim, demişler.
Kurt, ayaklarını pencereden uzatmış. Simsiyah ve kıllı ayakları çok kötü görünüyormuş.
Yavrular:
-Vay hain vay! Defol git, seni evimize almayız, demişler.
Kurdun morali çok bozulmuş. Öfkeli bir şekilde ormanın derinliklerinde kaybolmuş. Dolaşırken bir dere kenarındaki değirmeni görmüş. Değirmene girmiş. Değirmenciden bir miktar un istemiş. Değirmenci, kurdun bu isteğine çok şaşırmış.
-Unu ne yapacaksın? Diye sormuş.
Kurt, artık büsbütün öfkelenmiş. Değirmenciyi tehdit ederek isteğini yinelemiş. Çok korkan değirmenci, kurdun istediği unu vermiş. Kurt, unu alıp değirmenden çıkmış. Tavşanların kulübesine yaklaşınca unu ayaklarına sürmüş. Böylece siyah olan ayakları, beyaz hâle gelmiş.
Doğruca kulübeye varmış. Vakit öğle üzeriymiş. Kurt, sesini incelterek:
-Yavrularım, ben annenizim. Çok yoruldum, kapıyı açın.
Yavrular:
-Ayağını uzat da görelim, demişler.
Kurt, ayağını pencereden uzatmış. Ayakları bembeyaz olduğu için, yavrular inanıp kapıyı açmışlar. Karşılarında kocaman hain kurdu gören zavallıcıklar bir yerlere kaçamamışlar. Kurt, büyük bir iştahla yavru tavşanları midesine indirmiş. Ancak, yavrulardan biri, mutfaktaki bir tencerenin içine saklanmış. Karnı iyice doyan kurt, kulübenin yakınlarındaki bir ağacın altında uykuya dalmış.
İkindi üzeri evine dönen anne tavşan, yavrularını kurdun yediğini görünce çok üzülmüş. Bu arada, tencereden çıkan yavru, olup biten her şeyi annesine anlatmış. Anne tavşan, yavrusunu da yanına alarak hain kurdu aramaya çıkmış. Bir süre sonra onu bulmuş. Derin derin uyuduğunu görünce bir çırpıda kurdun karnını yarmış. Yavrularını kurtarmış. Bununla da kalmamış, yavruları ile beraber dereden getirdiği çakıl ve taşları kurdun karnına doldurmuş ve iplikle dikmiş.
Bir süre sonra uyanan kurt, su içmek için dereye inmiş. Ancak, karnındaki ağırlık nedeniyle dengesini kaybetmiş ve suya yuvarlanmış. Böylece hain kurt, suda boğulmuş.
Anne tavşan ve yavruları o günden sonra, huzurlu bir hayat yaşamışlar...
(Anadolu Masalı