“Fikirlerini ve söylediklerini asla kabul edemem…
Ama onları söyleme hakkını ölünceye kadar savunurum…”
İnsanoğlu Cennetten çıkarıldıktan bu yana Allah’ın kendisine gösterdiği doğru yoldan çoğu zaman ayrılmış azgınlığa ve sapıklığa düşmüş her defasında da Cenabı Hak onları doğru yola çağırmak için Nebiler ve Resuller göndermiştir.
Kimileri bu davete uymuş ve kurtuluşa ermiş, kimileri ise inkâr yolunu seçmiş ve helakine neden olmuştur. Tarihin tozlu sayfaları bunların sayısız örnekleri ile doludur.
Ne yazık ki; insanoğlu bu kadar örnekler gözünün önünde olmasına rağmen aynı sapıklıkları, gaflet ve delaletleri sergilemeyi sürdüre gelmiş ve günümüzde de sürdürmeye devam etmektedir.
Şöyle yer küreye bir göz attığınızda her tarafta haksızlık, adaletsizlik, zulüm kol gezmekte, insanlar küçücük bir dünya menfaati uğruna hem insanlığından uzaklaşmakta hem de ne kadar kalacağı belli olmayan öbür dünyasının da karartmaktadır.
Hâlbuki Yüce Allah(CC) insanlar ibret alsınlar ve kendilerine çeki düzen versinler diye sayısız ibretler göstermekte, onları ikaz etmekte ama gafillerden olan insanoğlu bunlardan gereken dersi çıkaramamaktadır.
Bir gün önceyi düşünebilse ve kalp gözü ile göre bilse daha dün kendisi gibi yiyen, içen, gezip, gören ve bütün hayati fonksiyonlarını yerine getiren çok yakın tanıdığı biri bu gün hayatta değil ve ahret dediğimiz bir meçhule doğru yola çıkmış ve artık aramızda yok. Aslında sadece bu bile insana dünyanın ne kadar gelgeç bir heves olduğunu göstermeye yeter de artar bile. Ama anlayabilene.
Yunus Emre bir mısrasında:” Eğer ibret almak istersen gel göresin bu sinleri” demiş ama bizim ibret almaya pek niyetli olmadığımız cereyan eden olaylardan anlaşılıyor.
Ne yazık ki; insanoğlu gittikçe daha da zalimleşiyor, gaddarlaşıyor hem kendini ve hem de yaşadığı âlemi felakete doğru koşar adımlarla sürüklüyor.
Bunun niçin yaptığının da farkında değil…
Her dönemde olduğu gibi günümüzde de pek çok kanaat önderi insanları Allahın yoluna davet edip azgınlıklarından ve sapıklıklarından kurtulmaya çağırıyor ama ne yazık ki insanoğlu bu sese hem kör hem de sağır.
İşine gelenleri anlıyor gelmeyenleri ise anlamak istemiyor.
İnsan ister istemez kendine yada çevresindekilere sormadan da edemiyor:” Nereye varacak bunun sonu”. Diye.
Hani bir söz vardır ya:”Kırkından sonra azanı teneşir paklar!” diye.
Şimdilerde azmak için kırkını bile beklemeye tahammülü yok insanoğlunun.
Televizyonlar, gazeteler ve her türlü basın ve yayın organları maalesef insanoğlunun bin bir türlü sapıklıkları ile dolu.
Hâlbuki her gün beklide milyonlarca ağızda insanlığın düzelmesi için dua ediyor ama hala bir düzelme de mevcut değil. O zaman galiba dua edenlerin önemli bir kısmı da samimiyet sınavında sınıfta kalanlardan olsa gerek.
Yazımızı uygun bir hikâye ile tamamlayalım:
“Kudüs’te görevlendirilen bir gazeteci. Ağlama Duvarı’nın önünden her geçişinde, yaşlı bir Musevi’nin orada öyle durup dua ettiğini fark etmiş.
Bir hafta, iki hafta… Sonunda adamla bir röportaj yapmaya karar vermiş, İzin alıp teybini açmış, sormuş adama:
“-Adınız?...”
“-Davit, Polonya Yahudi’siyim. Yaşım 65.Smalla’da bir manav dükkânım var. Evliyim. İki çocuğum Tel Aviv’de bir çiçek serasında çalışıyor…”
“-Sizi her gün burada, Ağlama Duvarı’nın önünde, dua ederken görüyorum…”
“-Evet, her sabah dükkânı açmadan insanların kardeşliği için dua ederim. Öğle tatilinde bu sefer insanların mutluluğu için, acıların sona ermesi için Yaradan’a yalvarırım. Akşam da eve dönerken, bu kez dürüst ve iyi insanların esenliği için dua ederim.
Cumartesi günümü de burada, yine dua ederek geçiririm…”
“-Ne güzel! Kaç senedir bunu sürdürüyorsunuz?...”
“-İsrail’e göçtüğümden beri, yani 40 yılı geçti…”
Gazeteci çok etkilenmiş, heyecanla sormuş:
“-40 yıldır her gün dua ediyorsunuz. 40 yıldır yılmadan ha!!!”
Uzun uzun iç geçirmiş yaşlı Musevi; sonra bezgin bir sesle cevap vermiş:
“-Vallahi artık bilemiyorum…” demiş ve devam etmiş:
“-İçimde, sanki gerçekten duvara konuşuyormuşum gibi bir his var…”
Bu gün içinde bulunduğumuz durumun da bundan pek farkı yok. Aynı resme bakıyoruz ama birimiz felaket görüyor diğerimiz ise güzellikler görüyoruz. Ortak bir payda oluşturamamanın, birbirimizi anlamamanın sıkıntısı bizi felakete doğru gidiyoruz. Dualarımız da ihlasımız olmayınca etki etmiyor. Sözün özü; insanlığını iyiliği için dua eden ve konuşanlar galiba duvara konuşuyorlar.