"Bana ne..."
Çok sık kullanırız bu iki kelimeyi.
Olura olmaza da "bana ne" dememek gerekir.
"Bana ne", ilgisizliğin dışa vurumudur.
"Bana ne " resti, yerinde kullanılırsa, ballı börek olur.
"Bana ne..." , üstümüze vazife olmayan durumlarda sarf edilirse, kıymeti büyük olur.
Herkesin dünyası başka başkadır. Birbiriyle tıpa tıp uyumlu iki kişi bile yoktur şu alemde. Karakter benzerlikleri tabii ki bir gerçek; lakin bire bir örtüşen iki aynı karakter olduğunu şahsen düşünmüyorum.
İnsan sayısı ile karakter sayısı eşittir. Her insan, ayrı bir fıtratta gelir dünyaya çünkü.
Bunun, İlahi hikmet olduğunu bilmek gerekir. Yoksa, imtihanın bir esprisi olmazdı. Her birey, kendine özgü karakterinin sahibi ve sorumlusudur. Nasıl ki fiziken birbirinin aynısı insanlar yoksa, ruhen de birbirinin aynısı insanlar yoktur.
Buna göre, her insan özgündür. Bu özgünlük olmasa idi, özgürlüğün de bir mana olmazdı. İnsan özgün ve özgür olması hasebiyle Allah'ın muhatabıdır. Özgürlük, özgünlüğün olmazsa olmazıdır.
Özgün olmak, sorumlu olmanın sebebidir. Keza, özgün olmadan özgür; özgür olmadan da özgün olmak, yaradılışın hikmetine külliyyen aykırıdır.
Allah, insanı en güzel şekilde yarattığını buyurmaktadır. Düşünen anlar. İnsandaki bütün organlar, olması gereken yerdedir. İnsicamsızlık söz konusu değildir. Göz, kulak, burun, diş, baş ve tüm organlar...
Bir insan hayal edin: Gözünün biri, kulağının arkasında; burnu, başının üstünde, kulaklarının biri ayağında, diğeri omuzunda.
Dili sarkmış, ayaklarından biri tam sola bakıyor. Parmaklarının ikisi çok uzun , diğerleri çok kısa.. Böyle bir insan tasavvuru bile insanı huzursuz etmeye fazlasıyla yeter.
Tin Suresinde Allah, şöyle buyurur:
"Biz insanı en güzel şekilde yarattık.."
Gerçekten tam da öyle.
Fiziken bu derece mükemmel olan insan aynı zamanda psikolojik bakımdan da tastamamdır.
Zerreden kürreye her şey, İlahi iradenin eseridir. İnsan, bir karınca bile yaratamaz. Yapay zeka filan, işin farklı tarafları. İnsan ki, haddini bilendir. Bilmiyorsa, kendini çek-up etmelidir. Yaratılan yaratamaz.
Kendiliğinden var olmak iddiası ise komiktir. Bir ilk sebep olmadan hiç bir varlık vücuda gelemez.
İnsan, haddini bilmekle mükelleftir. Şeytan, haddini aştı, Allah onu huzurundan kovdu.
Muhteşem bir varlıktır insan. Diğer varlıkların kendisi için yaratıldığını anlamakla mükelleftir. İnsan, bu dünyada fanidir. Ölümsüz hayat öbür taraftadır. İnsanı yaratan Allah, onu o kadar seviyor ki, öldürüp dirilttikten sonra sonra sonsuz bir hayat ile müjdelemiştir.
İstediğini yapma, istemediğini yapmama özgürlüğü, Allah'ın insana en büyük bahşişidir. Bu nimeti lutfeden Rabbi'ne karşı isyan eden, sonsuz azaba duçar olacaktır.
İnsan, düşünmekle sorumlu tutulmuştur. Akıl, mantık ve beyin çok önemlidir. Düşünmek ibadettir. Boş boş düşünmek değil tabii. Yoktan var etmek, ancak Allah'ın kudretindedir. İnsan, karıncanın gözünü bile yaratamaz.
Allah'a özenmek, ilahlık taslamaktır. Firavunlar buna ilişkin çarpıcı örneklerdendir. Kul olmanın bilinci, Allah'ın rızasını çeker. O'nun rızasını kazanan ise, ebedi cenneti hak eder.
Allah adildir. Ama aynı zamanda Rahman ve Rahimdir. Asla zulmetmez. Tam aksine sonsuz merhamet sahibidir. Kulluğunun bilincinde olan, Allah'ı hakkı ile akleder, tanır ve idrak eder.
Sayısız yaratık vardır. Hiç biri insan ayarında değildir. Hemen tamamı, insana hizmet için yaratılmıştır. Şereflerin en büyüğü Allah'a hakkı ile kulluk yapmaktır. İnsan, kullukta mesafe aldıkça, İlahi nimetlerin farkını fark etme yolunda büyük mesafe alır.
Ruhen ve bedenen insan, öteki tüm varlıklardan oldukça farklıdır. Adlı adınca imtiyazlıdır. O nedenle tefekkürü ıskalamamalıdır. Tefekkür, ibadettir. İbadet, Allah'a yaklaştırır. Madden değil, manen elbette.
Şükür, borçtur. Sayısız nimeti bahşeden Allah'a şükran sunmak , hamd etmek, verilen nimetlerin şükrünü edaya çalışmaktır.
Düşünmek, ibadettir. Boş boş düşünmek ise, zamanı heba etmektir.
Baktığın her şeyde Allah'ın varlığını görmelisin; hikmetini anlamaya çalışmalısın. Akıl, mantık bunun için verilmiştir.
Alem ibret alemidir. ibret almayan, nasipsizdir. Nasipsizin Allah yanında itibarı yoktur. Ödülü değil, cezayı hak etmiştir.