Bugün, 20 Ekim 2025 Pazartesi

Mehmet Ali AYDIN


BAŞLIKSIZ

BAŞLIKSIZ


 

(Herkes Başlığını Kendi koysun)

Hanımınız ve çocuklarınız hep beraber hafta sonu evde oturuyorsunuz. Bir hafta boyunca çalışıp yorulmuşsunuz ve istirahat ediyorsunuz… Evinizde sabah keyfi yapıyorsunuz. Bir yanda mutfakta hummalı bir faaliyet var çaylar demleniyor hanımınız kahvaltı hazırlıyor sizde çocuklarla ona eşlik ediyorsunuz. Fakat… 

Aniden kapınızın zili çalıyor, kimseyi de beklemiyorsunuz ama acaba kim diye kapıya yöneliyor ve açıyorsunuz. Birden karşınızda hiç tanımadığınız mafya kılıklı birisi, elinde silahı, ağzında küfürler ve argo sözlerle bağırarak:” - Nerde o ……pu çocuğu. Çık ulan ortaya, seni kalbura çevirmezsen şerefsizim, seni elimden kim alacak bakalım” diye içeri daldı ve oturma odanıza kuruldu. Siz bu arada ne yapacağınızı şaşırdınız, evin içinde dolaşıp duruyorsunuz ve bir ara oturma odasına girdiniz, o mafya kılıklı meymenetsiz adam, henüz 16-17 yaşındaki oğlunuzun eline tabancayı tutuşturmuş, nasıl kullanılacak, adam nasıl vurulur tarif ediyor.

Diğer oğlunuza da cebinden sustalı bıçağı çıkarmış, nasıl açılıp kapanır, adama nasıl saplanır onları gösteriyor. Acaba ne yapardınız?

Biraz sonra kapınız yeniden çalınıyor ama bu sefer sanki kapı kırılacak gibi, koşarak şaşırmış bir durumda bu can havli ile kapıyı çalan kim diyorsunuz ve açıyorsunuz ki üstü başı kan içinde bir kadın, sanki şeytan görmüş gibi korkmuş ve eviniz dalıyor daha siz ne oldu ne var, bu haliniz nedir diye sormadan başlıyor anlatmaya: “Gayet güzel bir birlikteliğimiz vardı. Aynı evde sevgili olarak yaşıyorduk, çok mutlu idik, sonra beni kıskanmaya başladı, sonra benim önceki ilişkilerimi öğrenince birden delirdi, üzerime saldırdı, canımı zor kurtardım. Namussuz adam az daha beni öldürecekti. Ne olur beni koruyun.”

Acaba ne yapardınız?

Bugün ziyaretçiniz epeyce kalabalık olacak galiba, yine ziliniz çaldı, gittiniz kapıyı açtınız, bu seferde kapının önünde yarı çıplak bir kadın yanında meymenetsiz bir adam, dudak dudağa öpüşüyor, kendileri de ahlaka mugayir bir vaziyette sarmaş dolaş içeri dalıyor, doğru sizin yatak odanıza gidiyor ve kaldıkları yerden devam, utanma yok, arlanma yok ve sizin çocuklarınızın gözü önünde bu terbiyesizliğe devam ediyorlar. Çaresiz sizde izlemek zorunda kalıyorsunuz, yüzünüz kızarıyor, çocuklarınız size bakıyor ve “bu rezalet nedir” der gibi.

Bugün şansınız yaver gidiyor kapınızı çalan çalana, Yine ziliniz çalıyor önde bir hırsız, arkada onları kovalayan polisle kapıdan içeri dalıyor, polisler hırsızı yakalıyor, gözünüzün önünde bir araba yükü dayak çekiyor ve ellerini arkadan kelepçeliyor, sürükleyerek kapıdan çıkarıyorlar.

Şimdi diyeceksiniz ki; “amma da Hayalperestsin hocam. Bütün bunların bizim evde ne işi var ki!” Belki de haklısınız bütün bunlar sizin kapınızı çalarak evinize gelmiyorlar, hatta kapınızı çalmalarına gerek bile duymadan sizler bir kumanda düğmesi ile bunları evinizin başköşesine davet edip, çoluk, çocuk aile boyu ekrana kilitlenip seyrediyorsunuz.

Hatta anlattıklarım “devede kulak” mesabesinde. Çok daha rezilane sahneleri bize dizi, program, tartışma ne derseniz deyin, çeşitli adlar altında yediriyorlar, örf, adet, gelenek, görenek ve inanç ne varsa hepsi ile dalga geçercesine, üstelik de paramızla bize giydiriyorlar.

Onların utanma, arlanma ve ahlak gibi duygularla zaten bir işleri yok onlar da “ar namus, tertemiz” ve bizim inançlarımızla, toplum yapımızla bir alakaları da yok ve onlar toplumu temellerinden sarsmayı amaç edinmiş, bizden gibi görünen ama bizim hiçbir şeyimizle uzaktan yakından alakası olmayan ve sadece kendi kazanacağı paraları düşünen figürler.

Yaşantılarına baktığınızda, bizim yaşantımızla uzaktan yakından alakası olmayan, akşam biri ile yatıp çoğu zaman başka biri ile kalkmakta bir sakınca görmeyen ve sanatçı geçinen, gerekirse sanat için sevişirim diyebilen tipler. 

Bizde her akşam televizyonumuzu açıp, bunların reyting yapmasına katkıda bulunan ve daha çok kazanıp, daha fazla rezaletlere imza atsınlar diye salya sümük izlediğimiz, kimin eli kimin cebinde olduğu belli olmayan diziler yüzünden kendi değerlerimizin yerine bunların ekmeğine yağ sürüyoruz.

Sonra da kiminin kızı, kiminin oğlu, kiminin eşi bu rezaletler yüzünden evden kaçıyor, başka başka rezaletlere imza atıyor, çocuklar bizim ama onların esiri olunca da devlete ve millete kabahat buluyoruz. Aslında daha fazla misaller vererek ruhunuzu karartmayayım.

Sonra da devlet neden engel olmuyor, RTÜK ne iş yapıyor diye bağırıp çağırıyoruz. Kumanda senin elinde devlet ne yapsın ki. Bas düğmeye, işine gelmeyen kanalı seyretme. Hatta bu babayiğitliği yapabiliyorsan hiçbirini seyretme. Meşgul olabileceğin çok şeyler var ve güzel şeyler de var, onlarla meşgul ol. Sonra sana öbür dünyada dizilerden soru sorulmayacak. Orada sorulacak yerlere çalışarak vakit geçir.

Önce kendime, sonra da isteyenlere ve anlayabilenlere söyledim…

Sözüm ona 2025 yılı devletimiz tarafından “AİLE YILI” ilan edildi. Bende bu yılı katkı olsun diye ailelerimizin halini canlandırmaya çalıştım. Bu sosyal medya internet dünyası ve rezil televizyon kanalları olduğu müddetçe en temiz ve güvenilir aileler bile ağır bir tehdidin altında. Bunlar düzelmedikçe toplumun düzelmesin sadece bir hayal gerisi. Gerisi mi? Siz daha iyi bilirsiniz.