Dursun Bey, ikna olacak gibidir. Biraz zaman ister muhatabından ve görüşmeyi bu şekilde sonlandırırlar. Birkaç gün sonra, Dursun Bey, bir ön araştırma yapmak muradı ile memleketine gider, dayısının oğlu ile görüşür ve ikna olur nihayetinde.
************
Dursun Bey, gurbetten memleketine taşınır. İş makineleri ve bilumum ekipmanını da getirmiştir. İşçilerin tamamı geldiği şehirde kalmıştır ve o nedenle bir müddet işlerine ara vermek durumunda kalır. Dayıoğlu ve yine bir başka yakının da yardımları ile gereken sayıda elemanı bulur.
Birkaç gün geçer aradan. Şehrin Belediyesinde Başkan Yardımcısıdır Mehmet Ali Bey. Akçeli işlerin uzmanıdır ve dahası paraya karşı büyük zaafı vardır. Para gelsin yeter ki. Nereden, nasıl geldiği önemli değildir. Bu ihtirası, büyük servet sahibi olmasının önünü açmıştır ki, belediyenin yatırım ve ihale komisyonunu allem eder, kallem eder, kafasına göre seçtiği elemanlardan oluşturmakta üstüne yoktur.
İl Belediyesinde büyük bir iş için ihale yapılacaktır yakın sürede. Mehmet Ali Bey, ihalenin Canlıoğlu Firması’na (Dursun Bey’in firmasıdır) verilmesi amacıyla malum kişilerle yaptığı görüşmelerden istediği sonucu alır.
*********
Hüsniye kadın, Hüsniye Hanım olmuştur. Fakat yeni sosyal statüsünü kaldırmakta çok zorluklar çekmektedir. İlkokul tahsilinin dahi olmaması büyük handikaptır aslında. Böyle olmakla beraber, “Hanım”lığın icabatından olan ne varsa öğrenmek ve uygulamak için büyük çaba gösterir. Kimi “Gün”lerde pot kırsa da aldırış etmeden yeni statüsünün havası ile mutlu olmayı bilir kendine göre.
**********
Hüsniye Hanım, sabah işleri ile meşguldür. Daire kapısının zili çalar; elindeki elektrik süpürgesini bırakıp kapıyı açar. Gelen, köylüsü Hekacı Nazmiye’dir. Yarı şaşırmış halde içeri buyur eder. Uzun senelerden beri ilk defa görüşmenin ikisi için de sürpriz olduğunu söylemeye hacet bile yoktur. Aradan uzun bir zaman geçmiştir neticede.
Önce , hal hatır soruşturma faslı… Sonrasında ana konu. Çenebazlıkta üstüne yoktur Hekacı Nazmiye’nin. Köylünün dilinde lakabı Hekacı (Hikayeci) olup nerede isme asıl adının önüne geçmiştir demekte bir mahzur yoktur.
Tüpte hala kaynayan çay demliğinden iki bardak çay alıp kahvaltı masasına davet etti köylüsünü. Meraktan çatlayacak gibiydi:
-Nazmiye, görüşmeyeli ne kadar değişmişsin sen böyle…
-Nasıl dedin? İyi görünmüyor muyum sence yoksa ?
-Ee. Yaş yerinde durmuyor, ömür dediğin ne ki.
- Sen de çok değişmişsin bacılık. Bi başka Hüsniye olmuşsun. Şehirde yaşadığın her halinden belli.
Hüsniye Hanım, çayları tazeledi. Tabağa birkaç ev kurabiyesi koyup masaya getirdikten sonra laflaşmaya devam ederler.
-Allah Dursun’umun canını sağ etsin. Gece, gündüz işinde, gücünde. Sayesinde mutlu, memnun yaşayıp gidiyoruz işte.
Hekacı Nazmiye, hafif gülümseyerek:
-Hayırlı bir iş için geldim aslını sorarsan bacılık.
-Dinliyorum, buyur, devam et.
-Her şey nasip elbette..
-Öyledir.
-Fidan kızımızı gelin yapmaktır muradımız.
Hüsniye Hanım, şaşırmış gibidir. Ne var ki köylüsünü darıltmamak için, olumsuz tepki vermeden olağan bir haletle :
-Dursun ne derse o olur, demekle yetinir.
-Benim bildiğim Dursun abi, senin sözünden çıkmaz.
-Bilemem. İnsanlık hali. Her zaman bir olmaz insan.
(devamı gelecek sayıda)