Bugün, 2 Kasım 2024 Cumartesi

Muzaffer GÜNAY (AŞK HİKAYELERİ)


BEN KÖYLÜ KIZI DEĞİLİM ( 6)

UNUTULMAZ AŞK HİKAYELERİ


 

         Hüsniye Hanım, Fidan ile Tarık’ın nasıl ve nerede tanıştıklarını bildiği kadarı ile kocasına anlatır. Dursun Bey babadır nihayet, ortalığı kırıp geçirmek tabiatına aykırı olduğu cihetle, konuyu kapatıp istirahate çekilir.

                                      *************

         Topal Hamdi’nin oğludur Tarık. Tipik bir köy insanıdır. Genç yaşına rağmen, azimli davranır. Şehirde bir su tesisatçısının yanında çırak olarak çalışmaya başlar.

         Birkaç ay sonra  Tarık, çağrı üzerine  şehrin merkezindeki çok katlı bir apartmanın dördüncü katına çıkar ve daire kapısının ziline dokunur. Evde iki genç kız vardır o sırada : Münevver ( arkadaşları Miniş diye hitap etmektedirler) ve Fidan. Her nasıl oldu ise Tarık ve Fidan  anlık olarak  göz göze gelirler ve karşılıklı olarak şiddetli bir elektriklenme hali yaşarlar…

         “Gönül kimi severse güzel odur.” Repliği, sanki bu iki genç için söylenmiştir.

         Fidan, ne kadar güzelse, Tarık o kadar çirkindir. Teni yoğun esmerdir. Ağzı, burnu ve kulakları birbiriyle orantılı değildir. Fakat, sakin, iyi huylu, ekmeğini helalinden kazanmaktan başka bir amacı olmayan bir gençtir. Bir insan olarak iyi biri olarak tanınmaktadır.

                                      ******************

         Fidan, ailesinin karşı çıkacağını bildiği halde, Tarık ile evlenmekten maada bir başkası ile evlenmeyi düşünmüyordu. Annesine bu düşüncesini  bir kere daha söyledi. Ailesi ise kızlarının ısrarı karşısında bir nevi çaresiz kalmaktadırlar. Annesi, onca ikna çabaları kızında küçücük de olsa bir niyetinden vaz geçme fikrinin olmadığını bir kez daha anlamıştı.

         Öte yandan arkadaşları da Fidan’a Tarık ile olan ilişkisine  artık bir nokta koyması gerektiğini defalarca  söylemişler ve fakat yine değişen bir şey olmamıştır.

                                      ************

         Topal Hamdi, hanımı ve bir iki yakını ile birlikte çocukluk ve aynı zamanda ilkokuldan arkadaşı olan Dursun Bey’den Fidan’ı istemeye gider.

         Fidan’ın ısrarı sonuç vermiştir.

         İki aile arasında mutabakat sağlanır ve nişan yüzükleri gençlerin parmaklarına takılır.

                                      ************

         Selda ve Elif, enişteleri olan Tarık’ın tipini hiç beğenmemişlerdi. Bu nedenle ablalarına akşam-sabah sitem etmekteydiler. Lakin üç,dört kez bir arada bulundukları Tarık’ın huyunu çok beğenirler. Bir hafta sonu, üç kız kardeş evin mutfak ihtiyaçlarını görmek için yakındaki hafta pazarına giderken aralarında şöyle konuşmaktadırlar.

         Selda:

         -Abla, seni çok yanlış anlamışız.

         Fidan,  Selda’yı azarlar:

         -Yine başlama bücürük. Başka laf bulamadınsa, sesini kes bari.

         Oysa, Selda samimi konuşmuştur. Üzülmüştür ister istemez:

         -Niçin tepki  verdin abla? Ben içten dedim oysa. Tarık eniştem çok şeker biri.

         Tam bu sırada Elif konuşur:

         -Ben de aynısını düşünüyorum.

         -Nihayet beni anladınız…

         Üç bacı, konuşa konuşa pazar yerine varırlar..

                                      ***********               

         Bir akşam  vaktidir Fidan, komşulardan bir arkadaşına gitmiştir.

         Dursun Bey, eve gelir, kurulu sofraya (yemek masası) oturur, yarı aç , yarı tok kalkar, lavaboda ellerini yıkayıp oturma odasına döner.

         Babalarını çok yorgun ve neşesiz gören Elif ile Selda, yanaklarına birer öpücük bırakıp yanı başına otururlar. Anneleri ise  el örgüsü ile meşguldür.

         İki genç kız, babalarına adeta yalvarırcasına ablalarına karşı biraz yumuşaklık göstermesini isterler. Dursun Bey, babalık şefkati ile fakat  kararlı bir lisan ile fikrinin değişmediğini ve değişmeyeceğini net olarak ifade eder.

         Henüz genç kızlık çağının başlarında olan Selda ve Elif kardeşler, Tarık’ın  tipilojik olarak ablalarının dengi olmamasına rağmen, huyunun çok güzel olduğunu, sakin ve uyumlu hali ile herkesin takdirini kazandığını biraz da süsleyerek anlatırlar.

         Anneleri, kulak kesilmiştir. Babaları ise daha bir dikkatle dinlemiştir has güllerim diye sevdiği  Selda ile Elif’i.

         O anda kararını açıklar:

         -İçim rahat olmasa da izin verdim gitti.

Hanımına dönerek:

-Ya sen Hüsniye, sen ne dersin?

         -Evin büyüğü ne derse biz ona uyarız.

         Elif ve Selda  evin içinde oynamaya başlarlar. Bununla yetinmeyip bir annelerini, bir babalarını defalarca öpüp öpüp oynamaya devam ederler..

                            *******************

         Bu güzel haberler şüphesiz en çok Fidan’ı mutlu etmiştir. Kardeşlerine sarılır, öper, öper.

         Annesine, babasına teşekkür eder.

                            ****************

         Kısa ürede hazırlıklar tamamlanır ve sade bir düğünle Fidan ve Tarık dünya evine girerler.

         Birkaç hafta sonra. Topal Hamdi oğluna:

         -Oğlum, bahar geldi . Bağ bahçe  zamanı. Gelin gelsin artık.

         Tarık, ben teklif ettim baba.

         -Ne dedi pekala?

         -Ben köylü kızı değilim dedi.

         Topal Hamdi, susup kalır…

 

                                                                           S O N