Hayal kırıklığı yaşamamak için; “bir çürük ipliğe hülya dizmek” yerine, “bir bakışın ve bir duruşun yer aldığı hayatın sadeliğine” koşmalıyız.
“Hayatın bütününe yayılan programınız var mı?”
Hayal kırıklığından hayata geçiş, en büyük “gelişme”dir!
Bu gelişme, insanın hem vazifesidir hem de menfaati gereğidir. “Kelime-i şehadetle başlayan, salih amellerle devam eden, namaz ile desteklenen, günahlara dalmama (takva) ile korunan, zikir-dua-tevbe ile beslenen, infak-sadaka-zekât gibi amellerle denetlenen ve böylece hayatın bütününe yayılan bir program”dır.
Ahım şahım bir gezegen değildir Dünya. Bir cennet hiç değildir. Belki olabilirlikler yumağıdır. Onu cennete ya da cehenneme yaklaştırmak da insana verilmiş bir olabilirlik ya da yapabilirlik”, “Bütün zulümler, haksızlıklar, eksiklikler bu dünyayı bu dünyadan ibaret bilmekten kaynaklanıyor.” Bu noktada “dirilişçi, ne yapıp yapıp bu dünyayı ‘Öteki Dünya’dan haberdar kılmalı, onunla tanıştırmalı, hatırlatmalı, cennete doğru uzatmalı.” Dünyayı cennete benzetmenin, yakınlaştırmanın en pratik ve en elverişli yolu Dünya ile Öteki Dünya arasında sağlam köprüler inşa etmektir, aradaki bağı güçlendirmektir.
“Dışın kuvveti değil, için zayıflığı tehlikeli. Tehlikeli olan ruhun ölümüdür. Ruhta ölüm olduğu vakit, çare ruhta diriliştir”, “İnsan ruhu bir ney gibidir. Onun ahiret âlemine açılan pencereleri var. O pencereler açık kaldıkça ruh gereğine kavuşur. Oruç bir penceredir, namaz bir penceredir, hac bir penceredir.” Bir afet anında, can tehlikesi yaşadığımızda müminler için cadde, sokak ve hanelerinde Öteki Dünya’nın ruhu hissedilir. Ancak bunu benliğin gerçeği haline dönüştürmek için ibadet pencerelerini ruhun diriliş yoluna açmak gerekir.
Bütün zulümler, haksızlıklar, eksiklikler, bu dünyayı bu dünyadan ibaret bilmekten kaynaklanıyor.
Öteye ruhların kapalı oluşundan. Kalplerin mühürlü oluşundan.
Vakti hep ”öğle” sanışımızdan. ”İkindinin” sırrından habersiz oluşumuzdan.
Akşamı, güneş batmadan düşünmeyişimizden, geceyi, gece gelmeden hatırlamayışımızdan.
Sezai Karakoç
"İnsanlar bu alemde misafirlerdir.
Onların ilk durakları kundak, son durakları isa kabirdir..
Vatansa ya Cennet ya da Cehennemdir.".
(İmam Gazzâlî
Olimpos Dağının çocukları, Hîra Dağının evlatlarını asla kabullenmeyecekler...
Cemil Meriç
Ruhunu yitirmiş bu çağın vebası, düşünememek değil, hissedememektir.
Dostoyevski
Bütün insanlığı hikmetle, beceri ile basiret ve bilgi ile yöneten bir düzeye çıkarmak için; “insan yetiştirmek” ve “müessese oluşturmak”tır.
Herkes bilir ki; “diriliş başlayınca ölüm seyirci kalır!”
“Çok genel konuşacağım. Türkiye'deki insanlar kapitalizmi, moderniteyi yeni tanıdılar.
Çok hoşlarına gitti. Gitmeyecek gibi de değil yani.
Şimdi de onun türbülansı devam ediyor. Hem Müslüman kalalım hem de modernist, kapitalist olalım diyorlar.
Bu olmayacak. Bu olmaz. Bunun sancılarını çekiyoruz. Ne yapılabilir? Onu ben bilmem. Ama şunu çok iyi biliyorum. Eğer biz Müslüman kalamazsak yok oluruz. Ve biz yok olduğumuz zaman bütün insanlık da yok olur. Modernizme karşı durduğu halde onu reddetmeyecek, yumuşatacak, bünyesine alacak, insanileştirecek tek kaynak; İslam muhabbeti ve hizmetidir. Ben bunu görüyorum."
(Sâdettin Ökten)
Köyler şehir oldu, şehir köy oldu,
Çobanlar, çıraklar şimdi bey oldu,
Eski görenekler bilmem ney oldu,
Ecdat gibi örnek kalmadı.
Tohum melez oldu, oynandı geni,
Sebzeler, meyveler diyor albeni,
Şişirdi göbeği, ağarttı teni,
Hormonsuz bir yemek kalmadı.
Kimimiz tansiyon, kimimiz şeker,
Yürümek yok artık, herkeste teker,
Kız-oğlan otuz beş yaşında bekar,
Eski düğün dernek kalmadı.
Seherde horozdan başkası kalkmaz,
Eski anneler yok ocağı yakmaz,
Sabah ondan önce kahvaltı yapmaz,
Erken çıkan erkek kalmadı.
Hasılı eski köy yeniye döndü,
O eski evlerin ışığı söndü,
Göçelim, şehirler çok rahat dendi,
Kadir kıymet, emek kalmadı…
Rabbimiz tüm kötülüklerden arınmış tertemiz bir gönül ile şu mübarek cuma günümüzü idrak edebilmeyi nasip eylemesi niyazımla…