Bugün, 5 Temmuz 2025 Cumartesi

Arzu ŞENEL


BİR DEM GELİR...

BİR DEM GELİR...


Hani hepimize olur ya bazen, alıp başımızı uzaklara gitmek isteriz, yalnız kalmak ve biraz sessizlik...

Yoruluruz, kaçmak isteriz hayatın gürültüsünden, başka insanların sesinden.

Yalnız kalmak isteriz, kalabalıklar içindeki yalnızlığımıza inat...

 

Fakat yaşlılıkta insanlar kendileri seçmez bu yalnızlığı...

Bir sabah gelir ve hiç gitmemek üzere yerleşir yaşlılığınıza...

Zordur yaşlanmak.

Bedeninize sözünüz geçmez olur artık.

Hastaneleri evinizden çok görürsünüz.

Görürsünüz dediysem yaşlı gözlerinizin müsaade ettiği kadar...

Elleriniz, ayaklarınız titrer.

Yalın kılıç yürüdüğünüz yollarda tökezler düşersiniz.

Mükellef sofralar kuran eller, lokmasını ağzına götürecek takati bile yitirmiştir artık.

Her an ölüm kapıyı çalacak da bir an evvel bitirsem der gibi konuşur durur kimisi.

Tekrar tekrar aynı şeyleri dinlemek zor gelir muhatabına.

Ama konuşmak hayatta kalmak belirtisidir cancağızım...

Artık bir işe yaramadığını/yavaşça öldüğünü düşünen insan, hayat belirtisi verir kendince...

 

Sabredeni azdır, dinleyeni az, anlayış göstereni az.

Aynaya bakar, geçip giden gençliğine...

Ölümü hatırlatan derin çizgilerine bakar içli içli.

Ve dalıp gider sık sık uzaklara...

 

Namazları daha uzundur yaşlıların.

Dilleri mırıl mırıl duadadır ellerinde tespih...

Kimisi huzur evi denen yaşlılar yurdunda, kimileri yapayalnız bir odada, biraz şanslı olanlarsa evlatlarıyla bir arada.

Evlatlarıyla olanlar şanslıdır, eğer gereken hürmeti ve sevgiyi görüyorlarsa....

Bir başına olanlar da kısmen şanslıdır arayıp soranları varsa.

Peki ya huzur evleri gerçekten huzur veriyor mudur hayatının son demindeki bu insanlara??

Âhh keşke o evlere hiç ihtiyaç olmasa...

 

Oldum olası sözünde hikmet bulunan yaşlıları dinlemeyi pek severim.

Binlerce kitap okumaya bedeldir onları dinlemek.

Bir nasihatleri bin musibeti önler...

Dualarını koruyucu kalkan gibi vururum sırtıma...

En iyi terapi, gerçek yaşam koçu ve birer şifacıdır onlar...

 

Onların yorgun gözlerine bakınca dert ettiğiniz ne çok şeyin boş olduğunu anlarsınız.

Aynaya bakmak gibi, aynada istikbaline bakmak gibidir onlar.

Her şeyin geçici olduğunu anlatan canlı birer tablo...

Ve her tablo gibi seyredilmek, ziyaret edilmek isterler dünya denen şu insancıklar galerisinde...

 

Malum artık ayıbımızı örten bir pandemi bahanemiz var ziyaretlerine gidemiyoruz büyüklerimizin.

Hiç değilse telefonla arayıp soralım, gönüllerini hoş edelim ki bizim de gönlümüz hoşluk bulsun şu mübârek günlerde...

 

Rabbim ömür verirse hepimizin uğrayacağı bir handır yaşlılık.

Bir demdir bu...

Bir dem, gelip geçecek.

Bakalım bizim nasibimize nasıl bir yalnızlık düşecek...

 

Sürc-i lisan etti isek affola,

Kalın sağlıcakla...