Bugün, 3 Aralık 2024 Salı

Mehmet Ali AYDIN


BİR İNSANIN ERİŞEBİLECEĞİ EN ÜST MERTEBE, GÜVENİLİR BİR İNSAN OLMAKTIR.

BİR İNSANIN ERİŞEBİLECEĞİ EN ÜST MERTEBE, GÜVENİLİR BİR İNSAN OLMAKTIR.


Gazneli Mahmut'un Eyaz (Ayaz) isminde has bir hizmetçisi vardı. Hükümdar ona çok değer verir, onu çok severdi. Eyaz her gün bir odaya girer, kapısını kilitler, orada bir süre durur sonra çıkardı. Kimseyi de o odaya sokmazdı. Düşmanları, onun padişaha olan yakınlığını kıskanırdı.

Onun her gün girip çıktığı bu odada hazine sakladığını, altın ve gümüş torbaları biriktirdiğini sanarak, onu gözden düşürmek için Sultan Mahmut'a şikâyet ettiler:

“-Siz bu kadar çok değer veriyor, bu kadar ikramda bulunuyorsunuz. O ise sizden çaldığı altınları ve gümüşleri bir odaya saklamış, oraya kimseyi sokmuyor.” dediler.

Padişah bunu söyleyenlere dedi ki:

“- Gece yarısından sonra o odanın kilidini açarak içeriye girin, oradaki altınları, gümüş ve mücevherleri size bağışladım. Bir şartla ki, neler bulduğunuzu gelip bana anlatacaksınız.”

Kıskanç adamlar sevinerek padişahın huzurundan ayrıldılar. Sabırsızlıkla beklemeye başladılar. Gece yarısı olunca kapının kilidini kırarak odaya daldılar. Fakat o ne. Odada bir çift çarıktan ve eski bir giysiden başka bir şey yoktu!.. Belki altınları yere gömmüştür diye odanın içini kazmaya başladılar. Fakat hiçbir şey bulamayarak, yaptıklarından ve söylediklerinden pişman bir şekilde hükümdarın huzuruna varıp, gördüklerini olduğu gibi anlattılar. Af dilediler.

Eyaz saraya geldiği gün, üstündeki posttan yapılmış eski elbisesiyle çarığını bu odaya asmıştı. O günleri unutmamak için onları muhafaza ediyordu. Her gün bu odaya gelir, bir süre oturur ve kendi kendine:

“Sakın geçmişini, nereden geldiğini unutma. Büyüklük taslamaya kalkışma. İşte çarığın, işte posttan elbisen!" derdi.

Aslında bu kıssayı insan olarak hepimiz bir “muska” yaparak boynumuza asmalı ve zaman zaman da önceki durumumuzla olduğumuz durum karşılaştırmalı ve sonradan görme durumuna düşmemeliyiz. Beşer, şaşar demişler. Gerçekten de insanoğlu nankör bir varlık ve zamanla nefsimizin elinde oyuncak olur ve onun gazına gelerek elimizdekilerin kıymetini bilmeyiz. 

Bazılarımız belki okumuştur meşhur bir hikâye vardır; “ben senin cemaziyelevvelini de bilirim” diye. Onun ana konusu sonradan görme alavere dalavere ile devletin kendisine verdiği yetki ile makam ve mevki sahibi olan ve zenginliğe kavuşan bir adam, halka tepeden bakmaya ve onları hakir görmeye başlar. Bir gün onun geçmişlini bilen arkadaşına da aynı numarayı yapınca arkadaşı da ona: “ ben senin cemaziyelevvelini de bilirim der.

Yıllar önce dar gelirli bir memur olan bu zat, devletin arşivlerde sakladığı belgelerin üzerine Arapça ay adları ve tarih yazılırmış. Bu dar gelirli bir gün bu evrakların saklandığı torbayı boşaltıp aşırmış ve kendine iç çamaşırı diktirmiş imiş. Ne kadar yıkamışsa da üzerindeki cemaziyelevvel yazısını çıkaramamış. Bir gün hamamda iken arkadaşı bu durumun farkına varmış ama o gün bir şey çaktırmamış. Daha sonra Allah “yürü kulum” demiş ve müdür olmuş. Yakın arkadaşı da onun yanında memur olarak çalışıyormuş. 

Arkadaşına da hava atmaya kalkınca arkadaşı da ona yaptığı terbiyesizliği yüzüne vurmak için ona: “Ben senin cemaziyelevvelini de bilirim” demiş. O tarihten sonra sonradan zengin olup, makam ve mevki sahibi olan sonradan görmelere hadlerini bildirmek için bu söz söylene gelmiştir. 

Günümüzde de bu tür insanlar oldukça fazla ve halkımızda çoğu zaman bunlar için “sonradan görme, gâvurdan dönme” diye yakıştırma yaparlar. Yakın çevremizde de bu türlere rastlamak mümkündür. İnsan geçmişini unutmamalıdır. Ayaz gibi geçmişini unutmamak için zaman zaman zaman tüneline girmeli ve ne idim ne oldum ve ne olacağım diyebilmelidir.

Kimileri vardır ki farklı alanlarda Allah(CC)ın kendine verdiği imkânları iyi kullanır makam ve mevkiinde yükselir, siyasette önemli konuma gelebilir. Memurlukta yükselerek amir olur, çok daha önemli makamlara gelebilir ama hiçbir zaman nereden geldiğini unutmamalı ve kendisini buraya layık görenlere karşı her zaman “cemaziyelevvelini” aklına getirerek davranmalıdır. 

Yoksa biri çıkar size “cemaziyelevvelinizi” size öyle bir yerde ve anda hatırlatır ki azıcık utanmanız kaldıysa yerin dibine girerseniz. Nereye gelirseniz gelin nereden geldiğinizi hatırınızdan çıkarmayın ve ona göre davranın. Bugün bakan olabilirsiniz, milletvekili olabilirsiniz, genel müdür olabilirsiniz, il müdür olabilirsiniz ama gün olur devran döner sıradan bir vatandaşa dönersiniz de yüzünüze tüküren bile olmayabilir.

İnsanların gönlünde kuracağınız taht, hükümdar olarak oturacağınız tahtan daha iyidir vesselam.