Bugün, 27 Nisan 2025 Pazar

Olgun YÜKSEL


BİR TÜRK İMPARATORİÇESİ “TOMRİS HATUN”

BİR TÜRK İMPARATORİÇESİ “TOMRİS HATUN”


Tarihte bilinen ilk imparatoriçe Tomris Hatun’dur. M.Ö: 6. Yüzyılda yaşamıştır. İskitler olarak tarihte tanımlanır. İskitler, yani Saka’lar, yani Saka Türkleridir. Batı tarihçileri ısrarla İskitleri Türk olarak tanımlamaktan kaçınsalar da sakalar olduklarını da inkâr edememektedirler. Sakalar kim diye sorulduğunda da kem küm, aslında Hun’ları da Tam olarak Türk olarak tanımlayamayız şeklinde kıvırmaya çalışırlar. Kendi tarihlerinin sığlığı nedeniyle, buluntulardan hareketle ve kayalarda çizili tamgalar keşfedildikçe Türk Tarihi neredeyse 7000 yıl daha geriye doğru gitmeye devam etmektedir. Arkeologların Asya’daki her çalışması onları Türklere çıkarmaktadır.

      Tomris Hatun’u bizler antik Yunan medeniyetinin yetiştirdiği en büyük Tarihçi Herodot’tan biliyoruz. (M.Ö: 484-425) Tarihin ilk Kadın hükümdarı ve savaşçı olarak bilinen Tomris'in kelime anlamı ‘temir’ yani ‘demir' demektir. Döneminin bilinen tüm kahramanları Yunanlılar tarafından yazıldığı için isimler Yunanlı olarak günümüze kadar gelmiştir. Döneminde Ahameniş(Pers) Krallığı hükümdarları Büyük Kiros önderliğinde sırasıyla her ülkeyi savaşta yenerek sınırlarını genişleterek döneminin en büyük gücü haline gelir. M. Ö: 6 yüzyıla kadar kurulan devletlerin ortak özellikleri geniş bir alana yayılamamaları ve ömürlerinin kısa sürmesidir. Ancak Büyük Kros bu döngüyü kırar ve sınırlarını genişletmeyi başarır. Kiros, fethettiği Ülkelerde yerel yöneticilere dokunmayarak sadece vergi ve asker toplardı. Sonraki kurulan İmparatorluklarda aynı yöntemi uygulayarak ayakta kalmayı başarmışlardır. Bunlara en güzel örnek Roma ve Osmanlı’dır.

      Tomris Hatun, Kocası Alp Han’ın vefatı üzerine devletin başına geçer ve İmparatoriçe olur. İmparatorsuz kalan ve koca sınırları bulunan bir ülke ve bir kadın Hükümdar tarafından yönetilmeye başlayınca, Büyük Kiros’un radarına girer. Pers Kralı bu kez askeri harekât yerine diplomatik yöntemle bu ülkeyi sınırlarına katmayı planlar. Bunun için bir elçiyi eline bir “ok” iliştirerek, Tomris Hatun’a evlilik teklif eder. Aksi takdirde “ok” savaş demektir. Tomris Hatun hiç tereddüt etmeden oku kırdıktan sonra, elçiye geri vererek gönderir. Bunun anlamı savaş restini görüyorum demektir. 

      Türkler Müslümanlığa geçene kadar her Türk kadını iyi birer savaşçı olarak yetiştirilirdi. Bir erkek çocuk nasıl büyütülüyorsa, kız çocukları da aynı şekilde büyütülür ve hepsi alanlarında en iyi silahşorlardan olurdu. Tomris Hatun’da döneminin en iyi yay ve okçularındandı.

      Pers Kralı Büyük Kros kendisine gönderilen kırık ok cevabı üzerine harekete geçer. Ordusunu toplayarak İskit topraklarında ilerlemeye başlar. Tomris Hatun’da, Pers Elçisini kırık ok ile göndermesine müteakip Ordu’sunu toplamaya ve savaş için hazırlamaya başlamıştır. Bu arada en büyük yardımcısı ve can yoldaşı oğlu Spargapises’tir. Tomris Hatun aynı zamanda bir anne olarak oğluna çok düşkün ve ikisinin arasında çok güçlü bağ vardır. Büyük Kiros İskit topraklarında uzunca bir yol almış olmasına rağmen İskit Ordu’su bir türlü karşılarına çıkmaz. Tomris Hatun savaşın yerini ve zamanını kendisi belirlemek için Pers Ordu’sunun karşısına çıkmaz. Herodot’a göre, Nihayet İki ordu Milattan Önce 529'da Seyhun nehri yakınlarında savaş düzeni alır. Büyük Kiros Ordugâhının en önüne güzel bir çadır kurdurarak içine güzel kadınlar koyar ve çadırın içini yemeklerle doldurur. Bir grup askeri de çadırın yakınına yerleştirir ve gece vakti geri çekilir. O sırada adamlarıyla birlikte gözcülük yapan Tomris Hatun’un oğlu Spargapises Pers Kralının bu çadırda kaldığını düşünerek gece vakti bir grup adamlarıyla birlikte bir baskınla Kralı esir almayı planlar. Ancak bu bir tuzaktır. Spargapises çadırın yakınında ki pers askerlerini öldürerek içinde Pers Kralı olduğunu düşündüğü Çadırı ele geçirir. Fakat kral yoktur. Onlar da çadırın içinde hazırlanmış olan güzel yemekleri yedikten sonra çadırın içinde uyuyakalırlar. Büyük Kiros’ta aynı şekilde baskınla Spargapises’in tüm adamlarını öldürtüp Tomris Hatun’un oğlu olduğunu bildiği Spargapises’i esir alır. Spargapises ise her zaman üzerinde gizli sakladığı hançeriyle bir fırsattan istifade ederek kendisini hançerleyerek intihar eder. Büyük Kiros intihar eden Spargapises’i atının üzerine bağlayarak İskit tarafına kovalar. Oğlunun cesediyle karşılaşan Tomris Hatun o gece oğlunun cesedinin başın da “ Kana susamış Kiros, Güneş’e yemin ederim ki seni kanla doyuracağım” diyerek yemin eder. Sabah ise muharebe başlar. Heredot'un "Yunan toprakları dışındaki en kanlı savaş" olarak tabir ettiği savaşta piyadelerin gücüne dayanan Pers Ordu’sunu Sakalar, kanca, temren (Bir çeşit balta ve arkası çivili silahtır), okları, güçlü yayları, eyer ve üzengiyle kullandıkları atları sayesinde savaşı kazanır. Çembere alınan Büyük Kiros’un Ordusu yok edilirken, çembere alınan Kiros son bir hamle ile çemberi yarıp kaçmak için savaşırken Tomris Hatun tarafından fark edilerek bizzat kendisinin kullandığı ok atışlarıyla öldürülür. Kazandığı her savaşın sonunda esir aldığı tüm askerleri öldürmekle ün salmış Büyük Kiros’un kafasını kendi elleriyle keserek, pers savaşçılarının kanları ile dolu bir fıçının içine atar. Böylece sözünü tutarak oğlunun da intikamını almıştır. Bu savaşla birlikte İskitlere karşı Pers tehditi ortadan kalkmıştır.

     Değerli Arkadaşlarım Dünya’nın ilk kadın Hükümdarı Türk’tür. Türk Kadın’ı 1000 yıl öncesine kadar her zaman kocasıyla eşit yaşar ve gerektiğinde kocasıyla birlikte savaşa katılırdı. Savaşa katılmayan kadınlar ise obalarını ve çocukları, her tehlikeye karşı, kendileri bizzat savaşarak korurlardı. Yerleşik düzende yaşamayan Türk Boyları, büyük hayvan sürüleriyle sık sık göç ederlerdi. Her çadırda bir aile ve her bireyinin atlarının dışındaki tüm hayvanlar boyun ortak malıydı. “Birimiz hepimiz için, hepimiz birimiz için” prensibine sonuna kadar sadık yaşarlardı. Yüce Türk Milletinin yardımlaşma duygusunun DNA’ları buradan gelir. 

     Her Türk Kadını, Bedevi Kültürü tarafından ikincilleştirerek ve değersizleştirerek daha küçücük yaşlarda beyinlere nakşedilen kölelik zihniyetini reddetmelidir. 

     Medeni bir ulus, Kadınların, sadece kanunlar ile değil, beyinlerdeki eşitliği ile tesis edilebilir. 

Kalın sağlıcakla.