Taner ÇELENK

Tarih: 06.06.2023 08:54

BÜYÜK BULUŞMA, BÜYÜK BİRLEŞME

Facebook Twitter Linked-in

 

Cihana hükmetmiş bir imparatorluğun devamında aziz milletimizin canlarıyla, kanlarıyla bedel ödeyerek kurduğu Türkiye Cumhuriyeti Devletimiz her zaman ve şartta önemini korumaya devam etmekle birlikte; bağrından kopmuş onlarca devlete de her zaman hamilik ya da iç sorunlarında çözüm, başka devletlerle sorunlarında ise arabuluculuk görevi üstlenmeye devam etmektedir. 

Bunu Libya’da, Sudan’da, Mısır’da, Filistin’de, Katar’da, Azerbaycan’da, Kırım’da, Tunus’ta, Kıbrıs’ta, Bosna Hersek’te, Irak’ta, Suriye’de, Yemen’de, Arnavutluk’ta ve daha birçok ülkede gördüğümüz gibi bugün de Kosova’da görmekteyiz.

Dünyaya huzur ve barışın gelmesinin, mazlumun yegâne destekçisi, zalimin karşında dimdik duran Aziz devletimiz ve şanlı ordusu bu sefer de Kosova’da mühim bir görev üstlenmek için yola çıkmıştır.

Kosova’nın Kuzeyinde Sırp azınlığın yoğunlukta olduğu Mitroviça bölgesinde yerel seçimlerde seçimi kazanan Arnavut asıllı belediye başkanlarını belediyelere sokmamak ve seçimi boykot ederek sokaklarda eylemler yapan Sırp azınlık ile Arnavut asıllılar arasında tehlikeli bir sürtüşme devam etmektedir.

Eylemlere karşı Kosova hükümeti Kuzey Kosova’daki belediyelere zorla girilmesi kararı alması, Sırbistan’ın orduyu yüksek düzeyli savaş hazırlığı durumuna getirmesi ile geçmişinde dünya savaşına neden olmuş ve her an bu potansiyele sahip coğrafya NATO’yu tedirgin etmiştir.

Daha önce Sırplarla yapılmış ve Kosova’nın bağımsızlığı ile neticelenmiş savaşlardan sonra zaten NATO kuvveti olarak Kosova’nın başkenti Priştine’de 24 yıldır Türk Birliği mevcutken ilk kez tampon bölgede askerlerimiz görev alacak.

Sorunun çözümü ile ilgili Türkiye’den asker talebi hem Kosova’dan hem de Sırbistan’dan gelmesi ülkemizin önemi ve ülkemize duyulan güveni göstermesi açısından da önemli bir ayrıntı.

Balkanlarda olsun, Kuzey Afrika’da olsun, Arabistan Yarımadası’nda olsun, Kafkaslarda olsun Osmanlı’dan sonra hiçbir dönemde tam anlamıyla huzur tesis edilememiştir. 

Osmanlı Devleti’nin bağrından kopmuş sözde bağımsızlığını ilan etmiş ancak hiçbir zaman tam bağımsız olamamış ne içeride ne dışarıda tam anlamıyla etkinliği olamamış ve hiçbir zaman güvenlik endişeleri bitmemiş devletler hiçbir zaman Osmanlı Devleti dönemindeki itibarlı vatandaş konumuna erişememişlerdir.

Tarih tekerrür edecek, devir elbet dönecek.

Bu aziz millet tekrar dünyada hak ettiği güce ve itibara kavuşacak.

Yiğit Düştüğü Yerden Kalkarmış.

Biz de kaybettiğimiz Cihan Devleti unvanımızı aynı coğrafyalarda tekrar elde edeceğiz.

Fetihlerle elde ettiğimiz coğrafyalarda “ektiğimiz iyilik tohumları ve devamında gönüllerin fethedilmesi”, sonrasında her ne kadar birbirimizden koparılmış, ayrılmış olsak da tekrar yaşayacağımıza inandığımız altın çağımızın kendiliğinden bir birleşme sebebi olacağına inancımız tamdır.

Osmanlı’dan sonra hiçbir zaman tam anlamıyla huzur bulmadı, gülmedi bu coğrafya.

Bu yüzden bu coğrafyadaki tüm devletler yeniden dünyanın bir numaralı vatandaşı olmak istiyorsa ki bunu herkes ister; kendiliğinden bir büyük etrafında toplanmak zorunda olduğunu da bugün hiç olmadığı kadar daha iyi biliyorlar.

Sadece Müslüman ya da Türk Cumhuriyetleri değil bahsettiğim birliktelik.

Yunan halkı, Ermeni Halkı, Bulgar Halkı ve daha birçok millet olma vasfını yitirmek üzere olan halklar da kendiliğinden toplanacaklar bu büyük gücün etrafında.

Hasta adam Amerika ve adaletsiz ve eşit olmayan AB süresini doldurdu.

Osmanlı Devletinin himayesinde yüzyıllarca kaldığı halde öz benliklerine, kültürlerine, dillerine, inançlarına hiçbir saldırı ya da asimilasyon politikaları uygulanmadığından millet olarak yüzyıllarca kalmalarına rağmen, son yüzyılda evlatları Avrupa’nın büyük devletlerinde ağır işlerde çalıştırılmak ve ülkelerinden uzaklaşması nedeniyle genç nüfuslarını kaybetmiş ve millet kimliklerinden çok çok uzaklaşmışlardır.

Dolayısıyla Eskiden Osmanlı Devleti’nin şerefli tebaası olma kısmetine ermiş hiçbir devlet bugün halinden memnun değildir.

Bu Büyük birleşme kaçınılmazdır.

Hem de çok yakındır.

Sancılı ama neticesi hayırlı bu büyük buluşma, birleşmeye herkes inansın.

Devletimizin de bu birleşmeye yönelik inancı, çabaları ve hazırlıkları olduğuna inancımız tamdır.

Bizler de bütün kalbimizle inanıyor ve bekliyoruz.

Bu Yüzyıl Türkiye Yüzyılı.

İnşaallah Bu bin Yıl Türkiye’nin ve inananların binyılı olur.

Kim derdi bir çadırdan bir imparatorluk çıkacak diye.

Allah dilerse her şey olur.

Selam ve Dua ile Kalın Sağlıcakla.

 


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —