Bugün, 26 Nisan 2024 Cuma

Mehmet Ali AYDIN


ÇANAKKALE-4

ÇANAKKALE SADECE TOP, TÜFEK VE ASKERLE Mİ KAZANILDI?


Çanakkale Zaferi’ni sadece askeri mücadele olarak anlatmaya kalkarsanız, çoğu şeyi anlatmamış olursunuz. Bazen insanları hayrete düşüren olağan dışı olayların yaşanması ve bunların savaşın seyrini değiştirmesi Çanakkale Zaferi’ni daha da anlamlı kılmaktadır.

Ne yazık ki, biz Çanakkale’yi ruhumuzda yaşamadıktan sonra anlatılanların hepsi “havanda su dövmekten” ileri gitmemektedir. Çanakkale’de madde ile mana savaşmış ve ne kadar güçlü olursa olsun maddenin maneviyat karşısında hiç öneminin olmadığını göstermiştir. Ne zaman manadan uzaklaşır maddeye yoğunlaşırsanız ilahi rahmeti diskalifiye edersiniz.

Çanakkale’de yaşanan en gizemli olaylardan biri de 60. Tepe’de cereyan eden olaydır. Bizimkiler anlatsa belki anlamak işimize gelmez ve palavra olarak niteleyebilirsiniz ama bunu bizzat gözleri ile görüp anlatanlar 22 kişiden oluşan ANZAK Sahra Birliği askerleri anlatırsa belki inanırsınız.

Hadiseyi onların ağzından dinleyelim isterseniz. Belki bizim maddecilerin bazıları inanır ne dersiniz? Bir kısmı bırak canım böyle şey olur mu? Hangi dünyada yaşıyoruz diyebilir, bırakalım istedikleri dünyada yaşasınlar. Ama biz mucizelere inanıyoruz.

“21 Ağustos 1915. Aşağıda geçenler, bu tarihte meydana gelmiş garip olayların bir dökümüdür. Bu olay savaşın en şiddetli ve en son anlarında ışığında Anzak Suvla Koyu 60. Tepe’de meydana geldi. Gün ağarırken gök berraktı. Görünürde altı veya sekiz tane, hepsi birbirinin eşi ekmek somunu biçimindeki bulut 60. Tepe’nin üzerinde yayılmış duruyordu. O sırada saatte 6 veya 8 kilometrelik bir hızla güneyden esen meltem olmasına rağmen, bu bulutların ne biçimleri ne de yerleri değişmiyordu. Meltemin etkisiyle kayıp gitmediler. Bunlar bulunduğumuz yere göre 60 derecelik bir yükseklikte asılı duruyordu. Bulut kümesinin tam altına yerde toprağın üzerinde duran aynı biçimde bir bulut daha vardı.

Yaklaşık 250 metre uzunluğunda, 65 metre yüksekliğinde ve 60 metre genişliğindeydi. Bu bulut oldukça yoğundu. Yapısı katı maddeymiş gibiydi. İngilizlerin bulunduğu bölge, savaş yerine 1000 metre kadar uzaklıktaydı. Bütün bunları Yeni Zelanda kıtasının Birinci Sahra Birliği’ne bağlı3. Bölükteki 22 asker gördü. Aralarında biz de vardık. İçinde bulunduğumuz siperden güneybatı doğrultusunda yere inmiş; bulut duruyordu. Bulunduğumuz yer 60. Tepe’ye göre 90 metre daha yukarda olduğundan üstten görebiliyorduk.

Bu bulut daha sonra Kayacık Dere denilen kuru bir derenin yatağına doğrun ilerlediğinde onun daha önce durduğu zemini bütünüyle görebildik. Bu bulut diğerleri gibi açık gri renkteydi. Daha sonra 4. Norfolk Tabur’unun bu kuru dere yatağından harekete geçerek 60. Tepe’ye doğru uygun adım yürüyüşe geçtiğini fark ettik. Buluta vardıklarında hiç çekinmeden dosdoğru içine girdiler. Ama tekrar içinden çıkıp 60. Tepe’de savaşa katılan hiç kimse olmadı. Bir süre sonra askerlerin sonuncusu da görünmez olunca, bulut sanki yükünü almışçasına yerden yükseldi. Herhangi bir bulut gibi yukarıda duran diğerlerine ulaşıncaya kadar yavaş yavaş havalandı. Bu ana kadar yukardaki bulutlar yerlerinde duruyorlardı. Yerdeki bulut yükselip aynı hizaya gelir gelmez birden kuzeye doğru uzaklaşmaya başladılar. Trakya istikametine doğru gittiler, bir saat için de gözden kayboldular. Savaş sonunda bu tabur kayıp veya yok edilmiş sayıldı.

Anzak çıkarmasının 50. Yılında geç de olsa aşağıda imzası bulunan bizler anlattığımız olayın kelimesi kelimesine doğru olduğunu beyan ederiz. İmzası bulunan tanıklar:

İstihkam Eri 4/165 künyeli Feiçhardt. İstihkam Eri 13/416 künyeli D. Nevnes, J. L. Newman

Kumandan Hamilton’ın İngiliz Savaş Bakanı Lord Kitchener’e gönderdiği telgrafta hadiseyi şöyle anlatıyordu:

“Savaş sırasında 163. Tümen her bakımdan üstün olduğu bir anda, çok garip bir şey meydana geldi. Türklerin zayıflamakta olan kuvvetlerine karşı, Albay Sir H. Beauchamp, cesur kendinden emin bir subay olarak büyük gayretle, hızla ilerledi. Savaşın en güzel kısmı böyle başladı. Bu sırada askerlerin çoğu yaralı ve susuzluktan PERİŞAN HALDEYDİLER. Bunlar kampa ancak gece vakti dönebildiler. Fakat albay,16 subayı ve 250 askeriyle önüne düşmanı katmış hızla ilerliyordu. Daha sonra bunlardan hiçbirinden haber alınamadı. Ormanlı bölgeye hücum ettikten sonra gözden kayboldular ve sesleri duyulmadı. İçlerinden hiçbiri dönmedi.

Çanakkale Savaşı sonrasında da bu birliğin esrarengiz bir şekilde kayboluşu unutulmadı. Nihayetinde İngiliz Hükümeti, 1918 yılında, Türkiye’ye resmi yazı göndererek kaybolan alayın akıbetini sordu. Bizden aldıkları cevap da hayli ilginçtir:

“Türkiye ne onları esir etmiştir ne de ölüm kayıtları vardır. Hiçbir şekilde, bu askerlerle ilgili bir bilgiye sahip değildir.”

Daha sonra yapılan bütün araştırmalar bu olayla ilgili bir netice vermemiştir.

Çanakkale Savaşını sadece bir savaş olarak okursanız gerçek anlamda zaferin kazanılmasına etki eden manevi dinamikleri gözden kaçırırsınız.