Bugün, 11 Mayıs 2024 Cumartesi

Mehmet Ali AYDIN


ÇANAKKALE-5

KAHRAMANLAR DİYARI


Çanakkale savaşları için ne anlatılsa ne yazılsa orada yaşanan harikulade olayları anlatmak yetersiz kalır. Yaşamayan bilmez denir ya gerçekten öyledir. Biz ne yazarsak yazalım ama Çanakkale’de yaşananları anlatamayız. Fakat şu var ki gençlerimize Çanakkale ruhunu kazandırmamız memleketin geleceği açısından son derece önemlidir.

Ben biraz daha iddialıyım, şöyle k; bizim Müslüman kardeşlerimizin Hacca ya da umreye gitmeden önce şöyle bir Çanakkale’ye gitmeleri, oradaki havayı teneffüs etmeyi ve yaşananları yerinde görmeyi gerekli görüyorum. Oranın manevi havasını aldıktan sonra öbür ibadetlerinin daha makbul olacağını düşünüyorum.

Çanakkale’ye savaş alanlarına gideneler burada savaşan milletlerin kendi askerleri için yapılan anıtları göreceklerdir. Ne hazindir ki en son yapılan bizim şehitliklerimizdir. O da 1960 yılındadır. Fransızlar bizden otuz yıl önce anıtlarını yapmışlar ve Morto koyundaki bu anıtta 2236 Fransız askerinin adı yazılıdır ve bu isimlerin önünde “Fransa İçin Öldüler” ibaresi yazılıdır. Fransa nere Çanakkale nere diyesi geliyor insanın.

Bu anıtın açılışı için Ülkemize gelenlerden biri de Çanakkale Savaşlarında Fransız Birliklerini komuta eden General Guro’dur. Bu komutan bu savaşlarda kolunun birini tamamen, bacaklarından birini de kısmen burada bırakan biridir. Açılış sırasında bir anısını anlatır ve herkesi göz yaşına boğar. Belki sizde duygulanırsınız diyorum. Guro anlatıyor:

“Efendiler!.. Türk askeri ender bulunan bir insandır. Size bu konuda hala içimde taptaze, canlı duran bir hatırayı anlatmak isterim…

Bir sabah güneşin ilk ışıkları ile birlikte Türklerle süngü savaşına başlamıştık. Savaşta Türkler çok ama çok mahirdi. Kendileri ile başa çıkmak imkansızdı. Süngü çarpışmamız, fasılalı şekilde akşam geç vakte kadar devam etti. Ortalık kararınca Türklerle anlaşma yaptık. Harp sahasında gezecek ve yaralılarımızı toplayacaktık. Bizim askerler sedyelerle harp sahasına çıktıkları zaman bende aralarına katılmıştım. Bir ara kucağındaki yaralıyı, gömleğinden yırttığı bez parçaları ile tedaviye çalışan bir Türk askerine rastladım.

Akşam karanlığında değme ressamın fırçasından çıkmayacak bir tablo karşısında idim… Uzun müddet seyrettiğim bu tablodaki Türk askeri, kendi yaralarına yerden avuçla aldığı toprakları basıyordu… Kucağında ki yaralı için ise durmadan gömleğinden yırtmakla meşgul idi… Tercüman yardımı ile ona bazı sorular sordum.

-Niçin öldürmek istediğin askere şimdi yardım ediyorsun?

Türk Askeri takati tükenmiş bir şekilde cevap verdi:

-Bu asker yaralanınca yanıma düştü. Cebinden yaşlı bir kadın resmi çıkardı. Bir şeyler söyledi, anlamadım, ama herhalde annesi olacaktı. Benim ise kimsem yok. İstedim ki, o kurtulsun, anasının yanına dönsün.

Bu sözlerden sonra Fransız General etrafındakilere döndü ve adete bağırarak dedi ki:

“Efendiler kendi yarasına toprak bastığı halde kucağındaki yaralı için gömleğinin parçalarını bu kahraman asil askerin kucağındaki yaralı kimdi biliyor musunuz? Çevresinde meraklı gözlerle onu takip eden herkes pür dikkat bu sorunun devamında gelecek sözleri bekliyordu.

Guro, göz kenarlarında birikmiş olan yaşları buruşuk derili elleri ile silerken; fısıltı halinde seslendi… Türk askerinin kucağındaki yaralı bir Fransız askeri idi efendiler! Bir Fransız askeri.”

General Guro yere çöktü; sağlam elini yüzüne kapatıp hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladı. Bu tablo karşısında orada bulunanların hissiyatı kabarmış ve herkes ağlamaya başlamıştı.

Evet Çanakkale’de savaş meydanında ve savaş anında bile düşmanına merhametle davranan askerlerin torunları, bırakın düşmanına merhamet etmeyi, kendi insanına bile merhamet etmeyip düşmanlık ediyorsa nasıl bu hale geldiğimizi düşünmemiz gerekmez mi?

22 MART 2021

Mehmet Ali AYDIN