Bugün, 22 Mart 2025 Cumartesi

Mehmet Ali AYDIN


ÇANAKKALE NE OLDU GEÇİLDİ Mİ?

ÇANAKKALE NE OLDU GEÇİLDİ Mİ?


 

Arşivimi karıştırınca gördüm ki “Çanakkale Zaferi” ile ilgi pek çok yazı yazmışım. Çanakkale Zaferi tarihimizin en önemli olaylarından biri ve 1. Dünya Savaşının seyrini değiştirmiş. Çanakkale’de yaşananları anlatmaya bizim kalemimizin gücü yetmez. Orada gerçekleşen mucizelere de akıl sır ermez. Öyle anlar vardır ki onu akılla ve mantıkla izah etmek gereksiz bir hareket olur. 

Bakkaldan eksik görmesini bilmeyen, market alışverişinden habersiz, anne ve babasının el bebek gül bebek beslediği ve her ihtiyacını karşıladığı bebelere Çanakkale savaşını ve yaşanan kahramanlıları nasıl anlatacaksınız ki? Seyit Onbaşının vinci kırılmış topa 215 okka yani 275 kiloluk top mermisini topun namlusuna kadar kaldırıp namluya sürdüğünü ve bu mermi ile düşman zırhlısına boğazı dar ettiğini anlatsanız anlayabilecek mi?

Yahya Çavuş ve arkadaşlarının kahramanlığını, arkadaşları ile birlikte düşmana geçit vermemek için hepsinin şehit olduğunu modern gençlere hangi dille anlatarak tesir edebilirsiniz ki? Ne yazık ki Çanakkale’yi ne kadar anlatırsanız anlatın günümüzde onu gerçek anlamı ile anlayabilecek ne kadar insanımız ve gencimiz var ki. Onlara deseniz ki Çanakkale “iman ile imkânın çarpıştığı her türlü imkânsızlığa rağmen imanın kazandığı bir savaş demeye kalksanız size en hafifinden “bizimle kafa mı buluyorsun?” diyeceklerdir.

O nedenle bu yazımda ben de Çanakkale’yi anlatmak yerine kalemimi biraz aykırı yönde oynatmaya gayret edeceğim. Biliyorum ki kimleri bu yazıdan dolayı küplere binecek ama hiç önemi yok. 

Biz Çanakkale’de niçin bizden çok güçlü düşmanla savaştık, önce onu anlamak lazım ve sonrada o gün savaştığımız değerlerin bu günkü akıbetini görmek lazım. Biz Çanakkale’de varlığımızı korumak, düşman eline esir düşmemek, Osmanlı Devleti olarak toprağımıza düşman eli değmemesi devletin bekası için savaştık. Biz Çanakkale’de dinimiz, imanımız, Kuranımız. Namusumuz ve ırzımızı korumak için savaştık.

Biz Çanakkale’de “Mabedimiz namahrem eli değmesin, vatanımıza “düşman çizmesi basmasın”, onlara benzemeyelim, vatanımız düşman eline geçmesin, örfümüz, ananemiz ve kültürümüz elden gitmesin diye savaştık ve bu uğurda on binlerce şehit, on binlerce gazi verdik. 

Ne yazık ki aradan geçen sekiz yıllık bir zaman zarfında Çanakkale’de uğruna çarpıştığımız bize özgü değerlerimizin çoğunu uygarlaşacağız ve Batılılaşacağız diye kendi ellerimizle tarumar ettik. İşin çok fazla tarihi yanına girmem yazının uzamasına neden olacak o nedenle bu faslı oldukça kısa geçeceğim. 

Çanakkale’de tarihin en kanlı savaşlarından galip çıkmamıza rağmen müttefiklerimiz savaşı kaybedince bizde kaybetmiş olduk. Zaten savaşın amacı Osmanlıyı yok ederek Ortadoğu ve doğuya giden yolu emniyet atına almaktı. Mondros Ateşkes antlaşması ile savaştan ağır şartlar taşıyan bir metine imza atarak çıktık. Arkasında işgaller, sonrası milli mücadele TBMM hükümeti, birinci ve ikinci meclis derken Lozan’la birlikte Osmanlının yerine yeni bir Türk devletinin kurulması. 

İşin bundan sonrasına baktığımızda gelişip kalkınmak, çağdaşlaşmak, modernleşmek ve sözüm ona uygarlığa ayak uydurabilmek için Çanakkale’de savaştığımız Mehmet Akif’in deyimiyle “Tek dişi kalmış canavar”ın sanayisi, teknolojisi, çalışkanlığı, yasalara uyma alışkanlığı zenginlik ve refaha giden yollarını almak yerine bizi bizden eden kültürünü, örfünü, adetlerini ve sefil yaşantısını almışız. Ve bugün halimiz ortada ne Batılılaştık ne de olduğumuz gibi kalabildik, Ne olduğu belli olmayan bir ucubeye döndük.

Kurtuluş Savaşı’nı da onlara karşı yaptık. Yurdumuz işgal edenlerde onlardı ama her nedense biz hedefimize onlar gibi olmayı koyduk. Anayasamızdan “Devletin Dini İslam” maddesini kaldırdık. Sonra dinsiz bir devlet olarak Fransa devriminden kalma “Laiklik” yani dinsizlik anlayışı benimsedik ve anayasamıza devletimizin laik olduğunu yazdık. Arap alfabesini kullanıyorduk, onun yerine Türk devletlerini tarih boyunca kullandığı alfabelerden biri almak yerine bizim en büyük düşmanımız batının Latin alfabesini aldık ve adını da Türk Alfabesi koyduk. 

Arap alfabesi gelişip kalkınmamıza ve batılılaşmamız engelmiş. Çinlilerin, Japonların, Korelilerin ve diğer gelişmiş ülkelerin alfabeleri de Latin alfabesi değil ama çok daha karışık ve içinden çıkılmaz olduğu halde gelişmelerine engel olmamış. 

Bizim giydiklerimiz çok medeni olmadığı için batılı giyim tarzını ve başlarına taktıkları şapkayı “Kılık, Kıyafet Devrimi” adı altında bize giydirdiler karşı çıkanları da ya kurşuna dizmişler ya da darağacında sallandırmışlar. Gelişmemize engel olarak görülen Kur’an eğitimi yasaklanmış, ezan susturulmuş, ezanı aslına döndüren Adnan Menderes’te bu hatasını hayatı ile ödemiştir. 

İslami kesimi temsil eden partiler ve devlet adamları her on yılda bir tekerrür eden darbeler ya da muhtıralarla hizaya çekilmiş. İhtilal yapamadıkları zaman da 28 Şubat, Gezi Parkı ayaklanması, ayakkabı kutuları, 17-25 Aralık ve 15 Temmuz gibi argümanlarla Müslümanları hizaya getirmeye çalışmışlardır.

Şu an Ramazan ayındayız, mübarek bir ay ve bize göre d “On bir ayın sultanı”. Fakat istatistiklere göre %99’u Müslüman gözüken ülkemizde oruç tutan, namaz kılan ve dini vecibelerini yerine getiren insanların oranı acaba ne kadar. 

Televizyon programlarına bakın, hele de bazı kanallardaki özellikle sabah kuşağına bakın, onlarda gündeme gelen olaylara “iğrenç” kelimesi bile yetersiz kalıyor. Devletimiz bu yılı sözüm ona, “Aile Yılı” olarak ilan etti. Aile kaldı mı ki yılını ilan ettiniz. 

Sahi biz bu hale gelecektik de neden Çanakkale’de on binlerce vatan evladını şehit ve gazi verdik. Acaba o şehitler ve gaziler bu gün hayatta olsalardı ne düşünürlerdi.

Sahi atalarımız Çanakkale savaşını neden yaptı? Çanakkale'de, vatanın her bir yanında bu vatanın bağımsızlığı, istiklali, istikbali için mücadele ederek şehit ve gazi olan ebediyete intikal eden bütün atalarımı rahmetle, minnet ve şükranla yad ediyor, mekanlarını cennet olmasını Yüce Allah'tan niyaz ediyorum.