Doğduğun yerde mi yoksa doyduğun yerde mi? diye hep sorarlar…
Verilen cevap ise doğduğumuz yerde değil de doyduğumuz yerde deriz hep… Doyduğun yerdir memleketin ama şöyle bir bakıyorum da bizim memleketimiz de bir başka güzel…
Memleket; gurbetin, sılanın, hasretin, vuslatın makamıdır. Acının, hüznün, sevincin, özlemin, arayışın mekânıdır. Beklenen, bekleyen ve bekletendir. Şehirde yaşamak değil, şehri yaşamaktır. Şehrin sınırlarına değil, içine dahil olmak ve orada erimektir. Şehri yürüyerek geçmek ve şehre yürümektir. Adımlarken adlanmak, kendine aidiyet kazandırmaktır. Karışlarken, şehre karışmaktır bütünüyle ve zerresiyle. Doğuran, doyuran, yetiştirendir; ana gibidir ve anıdır. Öylesine memlekettir ki bizi kendine bağlı kılar…
Ordu’da işte öylesine kendine hayran bırakıyor ve bağlı kılıyor…
Memleketin gibisi olmuyor. Gurbet eller yabancı oluyor. Nereye gidersen git, evin her zaman memleketin oluyor…
Ordu’nun yeşilliği, doğası, gezilecek yerleri, denizi, havası… Memlekete neresinden bakarsan bak cennet diyarını gösteriyor…
Böylesine güzel bir memlekette yaşıyor olmakta kendimizi şanslı hissettiriyor…
Bir sonraki yazımda görüşmek dileğiyle… Hoşçakalın…