Bugün, 13 Eylül 2025 Cumartesi

Muzaffer GÜNAY


ÇOCUK EDEBİYATI ŞAİRİ GÖKHAN AKÇİÇEK (1)

ÇOCUK EDEBİYATI ŞAİRİ GÖKHAN AKÇİÇEK (1)


                 Bendeniz yazarım. Şiirden anlarım birazcık; fakat şair değilim; çünkü fıtratımda   şair olmak için gereken maya yok… Ayrıca   şiir yazmak başka, az,çok şiirden anlamak daha başka bir özelliktir  kanaatime göre. Bu minvalde  şiirden yarım-yamalak da olsa anladığımı söylemek isterim.

                Bu köşe yazısının konusunu, TÜRK ÇOCUK EDEBİYATI ŞAİRİ GÖKHAN AKÇİÇEK ve ŞİİRLERİ olarak seçtim. Çok mühim bir konu olduğunu düşünüyorum. Biliyorum ki, Akçiçek ile alakalı yazmak sahiden müşkül geliyor bana…Fakat yakın arkadaşım olması münasebetiyle kendisinin  şiir poetikası ve şiir anlayışı  hakkında az,çok değerlendirme yapabileceğimi düşünüyorum. Bu bağlamda şöyle  bir  cümle kurmak sanırım isabetli olacak:

                Akçiçek, yaşı altmış iki olmasına rağmen, yüreğinin bir yarısını çocuk olarak korumayı başaran ve dahası kesintisiz sürdüren nadir şairlerden biridir. İşe bu öznel kişiliği ile Türk Çocuk Edebiyatı’nın yıldızı hiç sönmeyecek şairlerden biri olarak anılmayı sürdürecek Akçiçek.

                Daldan dala atlayan bir şair olmayı değil, çocuklar için yazmayı temel ilke olarak şiir anlayışının odağına yerleştiren bir şairdir çünkü.

               Şiirlerinin kendine mahsus metaforlarla oldukça özgün bir içerik arz ettiğini düşünüyorum. Bir örnek vermek yerinde olur:

             

              Arefe günü vitrinleri

Seyre  dalan  çocuk
Sergilenen giysileri

                Kendi üstünde sanır.

                Gögzgöze gelince

                Alçıdan yaşıtıyla

                İçinden geçenlerden utanır.

((İnce Hüzünler Senfonisi, s.42)

 ‘Alçıdan yaşıtıyla” dizesi, şairin kendine mahsus metaforik bir dizedir.

                  Bu mısraların kağıda dökülmesi için doğuştan şair ruhlu  olmanın dışında başka bir yol, yöntem olmadığını  işin ehli olan herkes bilir.

                Bir örnek daha verelim:

                MAVİ RÜYA

                Deniz kabukları ve

                Çiğdemler saklıyorum

                Yastığımın altında

                Uyuyorum.

 

                Ellerim denize değiyor,

                Kuş isimleri yazıyorum

                Kumlara.

                Mavi sulara

                Gölgemi düşürüyorum,

                Kumdan evler yapıyorum

                Martılara.

               

            Dalgalar ayaklarıma vuruyor

 

            Uyanıyorum.

 

            Çiğdem kokusu

            Doluyor odama.

            (Denizlere Söylenen Şarkı, s.42)

           

            Konuya devam edeceğiz.