Bugün, 26 Aralık 2024 Perşembe

Av. Ezgi KARA BAYRAKTAR


COĞRAFYA KADERDİR


İbni Haldun’un meşhur sözü;’’Coğrafya kaderdir.’’Peki neden? Bu adeta az laf ile çok söz söylemektedir.Doğduğumuz yer, yaşadığımız bölge, şehir hatta mahalle …

Aslında kaderimizi kendimiz belirlemeyiz. Çoğunlukla bazı misyonlarla doğarız. En basitinden doğduğumuzda bize öğretilecek din dahi bellidir.. Aslında bizler ne yaşarsak yaşayalım doğduğumuz yerin insanı olarak ölürüz. Çünkü coğrafya iz bırakır insanın hayatında.

Montesquieu benzer şekilde iklimin insanların kişilikleri, davranış biçimleri üzerinde etkili olduğunu’’ iklim teorisi’’ ile ifade etmiştir. İklimi yağışlı bir yer düşünün her tarafın dağlık olduğu, sokakların yokuşlarla çevrili olduğu bir yer. Aklımıza ilk gelen küçük  Karadeniz şehirleridir. Karadeniz insanının temel özellikleri sizce coğrafyadan etkilenmemiş midir? Bırakalım karakteristik özellikleri, yöresel oyunlardan tutun, yörenin yeme-içme adeti dahi iklimce şekillenir.

Genel bir bakış açısıyla asla birey bazına indirmeksizin; Ege’nin rehaveti, Karadeniz insanın hırçınlığı, Doğu  insanın sertliği, Akdeniz insanının rahatlığı başka nasıl açıklanabilir… Böylece doğduğumuz yer aynı İbni Haldun’un dediği üzere kaderimiz oluyor. İster istemez sosyal yaşantımız, karakterimiz, kültürümüz bu coğrafyayla bir gelişiyor.

Dünya üzerindeki birçok kültür, hatta aynı ülkeyi paylaşsa bile farklı bölgelerde yaşayan insanlar için bile toplumsal doğrular farklı. Sırf yaşadığı yere göre bireyleri ötekileştirmemekle birlikte toplum olarak genel kabul gören doğruların olduğu ve bu doğruların yaşanılan yere göre ,coğrafyaya göre değiştiği yadsınamaz bir gerçek.

Hangimiz İzmir ile Hakkari’nin toplumsal doğrularının aynı olduğunu söyleyebilir. Veya hangimiz belli bir medeniyet seviyesine ulaşmış bir toplumun, ilkel yaşayan bir kabile ile aynı gelenekleri taşıdığını söyleyebiliriz…

Aynı zamanda her birey ne kadar özgür bir toplumda yaşarsa yaşasın ’’Toplumun zaptı’’altında. Özellikle ülkemizde bunu  iliklerimize kadar hissediyoruz. Hatta toplumsal bakış her ne kadar şimdi çoğunlukla çağa uygun şekilde değişmiş olsa da Medeni Kanunumuza, Ceza Kanunumuza bile yansıyor. Mesela önceden  kanunlarda yer alan töre; ırz; namus; bekaret gibi kavramlar artık yeni düzenlemelerde yok. Yani toplumsal bakış açısını doğru veya yanlış olarak sorgulamaksızın meşrulaştıran bu tavırdan uzaklaşmış bulunuyoruz .Yani buradaki yanılgı aslında herkesin kabul ettiği yani çoğunluğun peşinden gittiği düşüncenin, bakış açısının doğru olduğunun sanılması konusundaki yanılsama.Tabi ki kanunların da bu yanılsamalar üzerinden tayin edilmesi doğru değil. Geri kalmış birçok ülkenin kanunlarının dinsel ve kültürel dayatmalardan oluştuğunu görüyoruz. Dolayısıyla coğrafya birey ve toplum bazında kaderimiz olsa dahi, devletlerin kaderi yoktur. Devletlerin ve bireylerin ‘’toplum zaptından’’bir an önce kurtulması dileğiyle…