Bugün, 25 Nisan 2024 Perşembe

Arzu ŞENEL


CUMA SORGUSU

CUMA SORGUSU


 

 

 

Kabil'e kardeş kanı döktüren, Yusuf'u kuyuya, İbrahim'i ateşe attıran neyse bugün aynı nefsani duygularla öldürüyor insanlar birbirini.

Sanıyoruz ki sadece beden ölür.

Çoğumuz ruhların ve Allahu teala’nın evi olan gönüllerin katiliyiz...

Kurşundan ağır sözlerle, suizanlarla ve söze dökülmemiş kapkara düşüncelerle öldürüyoruz karşımızdakini.

 

Ayetlerde ve Efendimiz'in (s.a.v.) hadislerinde anlatılan o tiksindiğimiz çirkinliği nasıl da normal bir şeymiş gibi yapıyoruz...

"Ölmüş kardeşinin etini yemek gibi" denince yüzümüzü ekşitiyoruz, yüreğimiz kaldırmıyor ama neden sonra bu filleri çok rahatlıkla işleyebiliyoruz...

Maalesef ki en çok biz kadınlar.

İyi niyetle kurulmuş bir cümlenin altında farklı manalar arayacak kadar küçülebiliyoruz...

Birbirimizin giydiğine, evine, ailesine, çoluk çocuğuna normalmişçesine dil uzatabiliyoruz...

Aynaya bakmayı hiç akletmeden hep karşımıza bakarak, derinini görmek zahmetine katlanmadan, şeytanın yüzeye sıvadığı ne kadar çirkinlik varsa seyre dalıyoruz...

 

"Yerlere ve göklere sığmadım ama mü'min kulumun kalbine sığdım" diyor Rabbimiz.

Ya mü'min değiliz ya da Rabbimiz'i ağırlayacak kadar temiz değil kalbimiz…

 

ALLAH'ın ayetlerini okuyan dil nasıl olur da yalan, dedikodu ve iftirayı da yakıştırır kendine...

ALLAH'ın ayetlerini temaşa eden göz nasıl olur da çirkinlik arar baktıklarında...

ALLAH'ın ayetleriyle sulanmış kulaklar nasıl olur da çöllerden daha kuru, balçıklardan daha tatsız sözlere açar mahremiyetini...

Namazla günde beş vakit Rabbine teslim olmuşken, nasıl olur da nefsinin prangalarına vurur kendini insan...

Bile bile kendini nasıl ateşe atar..

Habil gibi teslim olup, Kabil gibi nasıl cana kıyabilir…

Fıtratına uysa meleklerden âlâ olabilecekken, nefsine uyup hayvandan da aşağı düşüyor insan...

Çalışıyor, yemek yiyor, uyuyor, gülüp eğleniyor ve hoyratça tüketiyoruz ömür sermayesini.

Kaçımız düşünüyor...

Kaçımız bizden istendiği gibi aklını kullanıyor...

Cuma geceleri kaçımız vicdan mahkemeleri kurup yargılıyoruz yaptıklarımızı ya da yapmadıklarımızı...

Kaçımız pişman.

Kaçımız nefsine dost, kaçımız düşman...

 

Ölüme hepimiz inansak da hepimiz çok uzak zamanlara öteliyoruz.

Konuşmazsak, adını anmazsak bizden o kadar uzak duracakmış gibi...

Ey nefs, senden daha güzel aldatan var mıdır?

Bir koşturmacayla geçiyor ömür.

Vakti yok kimselerin düşünmeye, akletmeye, muhabbete...

Dünya öyle istiyor!

Nefs öyle istiyor.

Ne kadar çabalasak da çoğunlukla ziyandayız.

 

Küçücük çabalarımıza yüceliğiyle mukabele eylesin Mevlam...

Cuma gününün nuruyla aydınlatsın cümlemizi, rahmetiyle yıkasın günahlarımızı, bağışlanmanın inşirahını lütfetsin gönüllerimize...

Akleden, arayan ve inşaALLAH muhabbetullahını bir gün bulanlardan eylesin bizi…

 

Sürc-i lisan etti isek affola…

Kalın sağlıcakla