24 Ocak Cuma günü, saat 20:55’te Elazığ’da meydana gelen deprem Ordu’da hissedildi. Evet öyle bir hissettim ki, ayaklarımın altından hayatımın nasıl kaydığını anladım… Mutfak’ta yemek yaparken hissetmeye başladım. Önce başım dönüyor sandım… Mutfak kapısı sallanıyordu. Hafif hafif sallantı devam etti. Hemen içeri kızımın yanına gittim. Üçlü avizelerin sallanarak birbirlerine vurduğunu görmemle kızımı aldığım gibi kapıya yöneldim.
Kapıyı açarak karşı komşuma seslendim. Deprem dedik!...
Hızla evlerden çıkarak yangın merdivenine yöneldik. 8. Katta olan yangın merdiven çıkışı kitli! Koşarak 7. kata yöneldik, oradan yangın merdivenine yöneleceğiz. Bir tane bende, iki tane komşum da toplam üç çocukla korku ve panikle biran önce dışarı çıkmak istiyoruz. Yangın merdivenine geldik. Hiçbir katın yangın merdiveninde ışık yanmıyor. Aklımı kaçırdım sinirle. Hepsi mi üst üste gelecek… Telefon ışıkları ile ilerledik. Sorumsuzluk! İlgisizlik! Biz aidatları neden ödüyoruz? Bir değil, iki değil, tam sekiz katın ışığı neden yanmaz? Olası bir durumda ne yapacağız? Daha şiddetli bir deprem olsaydı, bütün bina dışarı çıkmak isteseydik, o izdihamla yaşanabilecekleri düşünebiliyor musunuz ?
Dışarı çıkmamla hemen yakınlarımı aradım. Ellerim titriyor sıkı sıkı kızımın elinden tutuyorum. Korkunun asla tarifi yok. Minicik yavrumu kurtarmak tek derdim. 8. kattan nasıl indim her saniyesi korku olarak aklımda. Korku, dua… İlk defa dışarı çıkabilmenin derinlemesine şükrünü yaşadım. Meğer asıl nimetler bunlarmış! Biz Dünya malına çoktan kapılıp kaybolmuşuz! Neler neler geçmedeki aklımdan… Artık bildiğim en iyi ve tek şey can sağlığı. Allah'ım tekrarını kimseye göstermesin. Geçmiş olsun Ordu. Geçmiş olsun Elazığ, Malatya, Türkiye…