Değerli okurlar, ben bu yazıyı yazmaya başladığımda, başlığından da anlayacağınız üzere ABD’nin yeni Başkanı Donald TRUMP yeminini yaptı ve bende yazmaya başladım. Devam.
Açıkça belirtmek isterim ki ABD Başkanının kim olduğu beni hiç ama hiç alakadar etmiyor. Biz Kuva-i Milliye ruhu ile yaşayan kişiler olarak her zaman önceliğimiz kendi Ülkemizdir. Ancak Dünya için önemli mihenk taşı olacağını düşündüğüm bu şahsiyet hakkında birkaç kelam edeyim dedim. Bu şahsiyet seçimi kazandığında kulağı delip geçen merminin, müesses nizamı kuran ve onları temsil eden güçler için işlerin çokta kolay olmayacağını görmem demek, benim ileri görüşlü olduğum anlamına gelmez. Artık Dünya’da müesses nizamın olduğunu ve buna küresel üst akıl denildiğini, Siyonist, küreselci, görünen oyuncusu Sorosçular olarak tarif edildiğini sağır sultan dahi öğrendi. Londra merkezli Bankerlerin ABD’ye çöktüğü ve ABD’ye hiçbir vergi vermeyen ve dahi Dünya’daki tüm olaylara yön veren ve finans sistemini yöneten bu aileler topluluğuna karşı bir direniş hareketinin başladığını görüyoruz. Şöyle düşünün. Dünya da Devlet olarak var olan tüm yapılar borçlular. Borçsuz olan hiçbir ülke yok. Örgüt olarak borçsuz olan hiçbir örgüt yok. Bankaların tamamı borçlu. Netice de Bankalar borç alıp bu paraları herkese yüksek faizlerle alacak olarak satarlar. Bankalar o şekilde çalışır. İyi de bu borçları verenler kim? İşte o borçları verip Dünya’ya istediğini dayatan yapıya Küresel Üst Akıl diyoruz. İşte o küresel üst aklın, her zaman B, C, D planları vardır ve her zaman kendileri için yıllar öncesinden Dünya’ya yön verdirecek güçlü devletleri yaratırlar ve o devletlerdeki alt yapıları her zaman hazırdır. Önce İngiltere’den başladılar, sonra ABD ve yeni üsleri ÇİN. Atı alan Üsküdar'ı geçti derler. (Vaktiyle Reis’te söylemişti geçelim) Bu yapı ABD’yi üretimden çekti ve çoktan terk etti. Dostum Donald ABD’lilere otomobil vaat ediyor. Çünkü artık ABD’de yeniden otomobil üretilecekmiş. Yani ABD’de eskiden üretilen her şey ÇİN’e ya da ÇİN merkezli, enerjinin ve iş gücünün çok ucuz olduğu ülkelere kaydırıldı. Belki ne demek istediğimi, şimdi bu örnekle biraz olsun anlatabilmişimdir.
Şimdi neleri bekliyoruz? Bu süreçten hemen ve çok fazla etkilenecek olan coğrafya Avrupa’dır. Avrupa derken, şimdilik İtalya ve Macaristan’ı bu olumsuz havadan ayrı tutabiliriz. Bu adam Avrupa’da ne kadar ırkçı parti var ise hepsini yemin törenine davet etti. Bu anlamda Avrupa’da hristiyan, sarı saçlı, mavi gözlü olmayan herkesten nefret eden, ırkçı olarak bilinen tüm siyasi yapıların çok hızlı bir şekilde daha da fazla yükselişine tanıklık edeceğimiz kesindir. Çin, pasifikler de ilk etkilenecek coğrafya’dır.
Dostum Donald, malumunuz olduğu üzere, Reis’imizin dostu, arkadaşı, kankası olması hasebiyle şahsım olarak benimde dostum sayılır. Kendisini çok severim. Enteresan bir şekilde seçildiği günden beri Reis’imize methiyeler düzerken yemin törenine kendilerini davet etmemesine şaşırdım. Macar Orban, İtalyan Meloni ve diğer ülkelerin tüm Irkçı liderleri davet edilirken bizim Memleketten hiç kimseye davetiye göndermediler. Acaba Reisimizin eskiden söylediği, ancak bugüne kadar aksini hiç söylemediği BOB eş başkanı olduğunu mu öğrendiler? Şakacıktan söyledim. Bence iyi ki göndermediler. Eksik kalsın. Çünkü o ABD’nin başında kim olursa olsun, Güneyimiz de er ya da geç onlarla kapışacağız. ABD ile savaşacağımızı sanmıyorum. Kastettiğim uzantılarıdır. Buna ister PKK deyin, ister İsrail deyin, ister belki inanamayacaksınız ama İran deyin, güneyimizde veya doğumuzda sıcak kapışmaların olacağını değerlendiriyorum. Türkiye ile İran’ın kapışması halinde Batı’nın kime destek vereceğini de görürüz.
İçeri de kendini Atatürk’çü, Türk Milliyetçiliğine kendini kapatmış olan her kesimin içinde yer alan, bunları nasıl tanımlarız? Şöyle ki; solcuların içinde,, komünistlerin içinde,, dinciler(dindarları kastetmiyorum) içinde, sosyal demokratların içinde, hatta Milliyetçiyim diyen ancak Atatürk Milliyetçiliğini reddedenler, hatta Atatürk’ün en büyük Türk Milliyetçisi olduğunu unutup devrimci ayağında Atatürk’çü olduğunu iddia ederek milliyetçiliği reddeden ve milliyetçiliği tamamen faşizmin içine alanlar, cemaatler, örgütler, sucu bucuların vs. içinde yer alan, sayabildiğiniz kadar sayın ve bu insanların göremediği ve kabul edemediği, Türk Yüzyılının ve Türklerin uyanmakla kalmayıp harekete geçtiğinin başladığıdır. Bu yeni bir döngüdür. (Ben bu grupların tamamından kendimi ayırıp özellikle bu nedenle Kuva-i Milliyeci olarak kendimi tanımlıyorum.) Türklerin en az 3 bin yıllık, tarihini, Ordu ve Silah sistemlerinde ki tarihsel döngülerini ve tarihini bilirseniz tekrar yükselişe geçen zekanın ve dolayısıyla yeniden yükselen o Döngünün içine girdiğimizi görürsünüz. Yapılanlar yalan değildir. Bunlar gerçektir. Derin Türk Aklının yani Devlet aklının tezahürüdür. O nedenle ABD veya Avrupa yani Batı’nın asla hazmedemeyeceği O döngü başlamıştır. Tarihe tanıklık ediyoruz.
Değerli okurlar, bu bir hamaset değildir. Batı; teoloji (Din) kaynaklı teorilerinin peşine takılarak sonlarını getiriyorlar. Soruyu hemen görebiliyorum. Bizdekiler teoloji peşinde değiller mi? Evet! Hem de nasıl! Çok uzadı izahı mümkündür, Neyse geçelim. Batı yeniden, kendi içinde mücadele sürecine girdiler. Bundan elbette biz de yıllar boyunca olumsuz anlamda çok fazla nasipleneceğiz. Ancak, sonrasının muhteşem olacağını görüyorum. Bana göre son 250 yılın, en iyi olduğumuz döneminde bunlar oluyor. Eğer yaşarsam, süreci keyifle izleyeceğim. Her iki yapının da benden bir kilometre uzakta olduğunu varsayalım ve bunlardan yani Ehveni Şerlerden Dostum Donald’a bir santim daha yakınım diyelim.
Kalın Sağlıcakla…