Bugün, 27 Aralık 2024 Cuma

Abdulkadir DEMİR


DÜŞMEZ KALKMAZ BİR ALLAH!

DÜŞMEZ KALKMAZ BİR ALLAH!


 

Herkes düşebilir, düşmez kalkmaz bir Allah…

Zenginken yoksul düşebiliriz…

Sağlıklı iken elden ayaktan düşebiliriz… Amansız hastalıklarla yatağa düşmemiz her an mümkün… Hz. Eyüp (as) misali…

Özgürlüğün tadını çıkarmadan esir de düşebilir, dört duvar arasına hapse de düşebiliriz…

Ne olduğunu anlamadan saçlarımıza ak düştüğünü görüveririz…

Gençliğin baharında belirsizlikler içinde bunalıma düşenleri görürüz… Boşluğa düşenlerin başıboş gezindiklerini gözlemliyoruz…

Düşenlerin acısına duyarsız kalmak ne kadar acı verici bir durum değil mi?

Artık damdan düşenlerin halinden düşenler bile anlamıyor ya da ilgilenmiyor…

Belki de düşüşlerin en kötüsü gaflete düşmek… Atalete ve rehavete düşmek… Hevanın peşine düşmek…

Düşünmez miyiz? Peşine düştüğümüz dünya bizi ne hale düşürdü?

Çok aldatıcının tuzağına düştük... Nasıl bir tuzağa düştük ki bir türlü belimizi doğrultamıyoruz…

Kalplerimize vehen, vesvese, evham ve üretilmiş korkular düştü… Çünkü huşu ve haşyetten yoksun kalplerin düşeceği hal budur…

Dahası insanın kalitesi düştü… Seviye düştü… Nitelik bozuldu…

Aramızda fitne ve fesat düştü… Nifak ve şikak düştü…

Ya Rabbi ne vefasız bir zamana düştük…

Namerde muhtaç düştük… Kaliteli insanlar ayağa düştü…

Ahlak, namus, ar, haya, edep dibe vurdu… Ne günlere kaldık Allah’ım!

Paranın değeri düşünce paralanıyoruz… İnsani değerler sıfırlanınca nasıl seyirci kalabiliyoruz anlamıyorum…

Hızla aşınan İslami ve insani değerlerimiz karşısında biz neyin derdine düştük? Kimin peşine düştük?

Düştüğümüz bu acınası durumdan nasıl kurtulabiliriz? Bu acziyeti nasıl aşabiliriz?

Evet, şu aziz ümmet bu aciz hale niçin düştü?

Bir, kontrolsüz bir şekilde günahlara düştüğümüz için...

İki, birbirimize düştüğümüz için…

Üç, dünyevileştiğimiz için, yani ölçüsüz bir şekilde dünyanın peşine düştüğümüz için…

Dört, kalplerimize dünyalık korkular düştüğü için.

Evet, gönlümüze ah-u zar düştü… Hanelerimize feryadı figan düştü…

Ancak tüm bu olumsuzluklara rağmen karamsarlığa düşmedik ve düşmeyeceğiz… Çünkü yese düşmek en büyük felakettir… Mümine yakışmaz, çünkü haramdır…

Hz. Yusuf kuyuya düştü fakat karamsarlığa düşmedi… Zindana düştü umudunu asla yitirmedi…

Biz yüce kitabın öğretisinden öğreniyoruz ki;

Musa bebek gibi Nil’e düşmeden yollar Asiye ile kesişmiyor…

Hacerleyin Sahraya düşmeden zemzemle ödüllendirilmiyorsunuz…

Firavuni sistemlerden saflarınızı ayırın, Kızıldeniz'e yolunuz düşsün, Kızıldeniz'in size cadde, Firavun ve ordusuna mezar olduğunu göreceksiniz…

Yeter ki kalbe imanın kor ateşi düşsün… Firavunun dar ağaçları, terör yasaları bizleri durduramaz… İman eden sihirbazları görmüyor muyuz?

Yolumuz Sevr’e düşünce anlarız, Allah'ın bize ne kadar yakın olduğunu…

“Üzülme kuşkusuz Allah bizimledir.”

Ateşi Nemrud’a düşmekten korkar mı İbrahim olan…

Hodri meydan! Hodri meydan!

Yeter ki, biz şehrin en uzak ucundan koşarak gelen delikanlı olalım… Melekler bizi karşılayacaktır…

Görmüyor muyuz? Gazze’ye 100.000 ton bomba düştü… Fakat Gazze hâlâ düşmedi ve düşmeyecek…

Allah’ım bahtına düştük…

Ümmet olarak düştüğümüz şu zor durumdan bizleri kurtar…