Bu hafta ve devamındaki birkaç hafta eğitime dair bir yazı dizisi yayınlamak istiyorum.
Aslında bu yazı dizisini 3-4 yıl önce bir mecrada paylaşmışım.
Hiç değiştirmeden aynen sizlerle paylaşıyor keyifli okumalar diliyorum…
“Ortaokulun son günleriydi.
Okulu bitirmiş mezun olmanın verdiği rahatlık, heyecan ve mutluluğun yanında, köyümüzden, arkadaşlarımızdan, anne babamızdan, kardeşlerimizden, hayvanlarımızdan (cücük, tavuk, dana, inek…) ayrılacak ve şehirde lise okuyacak olmanın verdiği hüzün ve ürkeklik mutluluğumuzu gölgeliyordu.
Artık arkadaşlarımızla daha iyi geçiniyor, birbirimizi kırmamaya özen gösteriyorduk.
Netice de birkaç güne ayrılacak belki de bir daha hiç görüşemeyecektik.
Merkez köyde olmamıza rağmen uzak mahallelerden köyümüze gelen arkadaşlarım azımsanmayacak kadar çoktu. Gerçekten o gün bu gündür görmediğim ortaokul arkadaşlarım var.
Babamızın bizi hangi liseye göndereceğini, hatta birçoğumuz lise okuyup okumayacağımızı bile bilmiyorduk.
Duamız hiç olmazsa bir arkadaşımla aynı lisede okuyabilmek.
Köyümüzün fındığından yükseklik ve doğal olarak sıcaklık farkından dolayı 15-20 gün daha erken olan adına “Ordu Fındığı” dediğimiz işçilik için Ordu’nun köylerine fındık toplamaya giderken ve işçilik bitip dönüş günü ihtiyaç tedariki için durduğumuzu saymazsak aramızda şehir gören yoktu diyebilirim.
Bu duygularla evimizde annemizin yaptığı pasta, börek, komposto, sarma gibi herkesin imkânları ölçüsünde getirdiği yiyeceklerden oluşan ve sınıfımızın sıralarını birleştirerek oluşturduğumuz büyük uzun masanın üzerinde adına “veda partisi” dediğimiz yemek organizasyonu yapmıştık.
Bu mütevazı veda partisine öğretmenlerimizi de davet ettik.
Partimize katılan iki öğretmenimiz mezun olan bizleri değerlendirmeye başladı. Öğretmenimizin birisi soruyor bundan ne olur, liseye giderse başarır mı gibi.
Diğer öğretmenimiz cevap veriyor karşılıklı sohbet ediyor esprilerle karışık cevapları biz akıllı talebeler kuzu kuzu sıranın kendimize gelmesini bekleyerek dinliyorduk.
Sıra bana geldiğinde Türkçe öğretmenim:
–Taner’le ilgili ne düşünüyorsunuz diyemeden Fen Bilgisi öğretmenim ondan hiçbir şey olmaz dedi.
Türkçe öğretmenimiz hocam emin misiniz? Bence Taner başarılı bir çocuk biraz gayretle başarılı biri olacağına inanıyorum ben diyecekken;
Fen Bilgisi öğretmenimiz:
-Yok yok ondan hiçbir şey olmaz, olsa olsa kahveci olur dedi (o dönemde babam kahve işletiyor ben de okuldan sonra ve hafta sonları çalışıyordum.
Fen Bilgisi öğretmenimiz de elimden çok çay içtiğinden yakinen tanıyor bizi) Türkçe öğretmenimiz biraz şaşkın biraz kabul etmez bir tavırla başka bir arkadaşımızı sorarak geçiştirdi.
Aslında iki öğretmenim de haklıydı.
Sayısal derslerde başarısız olduğumdan Fen Bilgisi öğretmenime göre bir şey olma ihtimalimin olmaması, Sözel Derslerimde daha iyi olduğum için Türkçe öğretmenimin benden umutlu olması iki normal düşüncenin dışavurumuydu. “
Günler geldi geçti kim haklı çıktı ben de hala bilemiyorum.
İnşaallah iyi bir insan olabilmişizdir. İki öğretmenime de, emeği geçen tüm öğretmenlerime de saygılarımı ve hürmetlerimi arz ediyorum.
Haftaya devam İnşaallah.
Selam ve dua ile kalın sağlıcakla…