Bugün, 2 Mayıs 2024 Perşembe

Taner ÇELENK


EĞİTİME DAİR (2)

EĞİTİME DAİR (2)


 

 

Eğitim insanın ANNE KARNINDA başlayıp vefatına kadar geçen bir merhale, yolculuktur.

Bu yolculukta eğitimi sekteye uğratacak engeller ve kişiyi başarılı kılacak fırsatlar insanın biraz da kaderi ile ilgilidir. 

Ancak işin doğası, aynı zamanda inancımız gereği tedbir ve gayret insanın hedefe ulaşması için olmazsa olmaz iki ana unsurdur. 

Bu iki ana unsur hem kişi hem de eğitimin diğer paydaşları için çok önemlidir. 

Yani kişinin tek başına mücadelesi her zaman başarılı olması için yeterli değildir.
Başarının gelebilmesi için şartları oluşturmak, sistemin aksaklıklarını gidermek, fiziksel, sosyal, duygusal eksiklileri tamamlamak vb. tedbirler alındıktan sonra düzenli, sistemli, devamlı çalışmak ve yeterince gayret göstermek başarıda tamamlayıcı unsurdur.
Peki, nereden başlamak, ne yapmak gerek diye herkesin içinden geçirdiği soruları duymamak, hissetmemek mümkün değil. 

Çünkü eğitim herkesin derdi. Evladı, torunu, kardeşi, sevdikleri olan, ülkesini seven, başarmak isteyen… Herkes doğal olarak bu konunun paydaşı, muhatabı.
İşleyişteki, sistemdeki hataları minimize etmek, hatta yok etmek ilk işimiz olmalı.
Sistemin hatasını, aksayan yönlerini, düzeltilmesi müdahale edilmesi gereken noktaları sistemin bizzat içindekilere, uygulayıcılara sorarak durum tespiti yapmalıyız. 

Tepeden inme uygulamalar eğitimde sorun çözmekten çok sorun yumakları olarak önümüze gelmektedir.
Süreç sonunda sistemin neticesi, ürün çıktısı diyebileceğimiz ve sistemin doğal olarak en önemli unsuru olan öğrenciye soracağımız ilk ve en önemli soru: MUTLU MUSUNUZ??? Olmalı. 

Verilecek cevaplar bizi sistemin eksik ve aksayan yönlerine götüreceğinden şüpheniz olmasın.
İnsan yapabileceği işte mutlu olur. 

Başarabildikçe mutlu olur. Başardıkça daha iyisini yapmak ister ve yapar, artık o işin zirvesini zorlar. 

Yani kişi zekâsına, yeteneklerine, isteklerine, amaçlarına uygun eğitimi alması, sorumlu tutulması bu işin en can alıcı tarafıdır. 

Başarı nasıl mutluluk, motivasyon kaynağı ise başarısızlık da doğal olarak mutsuzluk, motivasyon kaybı ya da pes etmenin başlıca kaynağıdır.
Belki de yakın gelecekte bireysel, birebir eğitimi konuşacağımız bir zamanın arifesinde; yaradılış gereği farklı yetenek ve zekâya sahip insanoğlunu planyadan geçen tahta gibi standart bir şekilde yontmak, herkesi aynı kefeye koymak, herkese aynı eğitimi vermek, herkesi aynı eğitimden sorumlu tutmak… Kişiye yapılacak en büyük işkencelerden bir tanesidir herhâlde.
Howard Gardner’ın çoklu zekâ kuramında: “Değişik türde zekâ çeşitliliğine sahip insanlar zekâsına uygun eğitim almalı ve ZEKÂSINA YETENEKLERİNE UYGUN OLAN EĞİTİM ALANINDAN SORUMLU TUTULMALIDIR.” Şeklinde bahsedilir ki anlatmak istediğimiz çok şeyin özeti niteliğindedir.

Devletimiz, geleceğimizin teminatı yavrularımız için farkındalık oluşsun, kültürlensin, dört işlemi bilsin, ölçebilsin, çizebilsin, basit hesapları yapabilsin, sosyalleşsin, şuurlansın, milli manevi değerlerin farkında olsun vb. nedenlerle zekâsına uygun olmayan eğitim de verebilir pek tabi olarak; ancak öğrenci bu dersten sorumlu olmamalıdır, yani notla değerlendirilmemelidir. 

Bu eğitimleri not kaygısı taşımadan ne alırsa kar mantığıyla, alabildiğince almalıdır. 

Kişiyi aynı zekâ grubundaki arkadaşları ile kıyaslamalı, adil bir değerlendirmeye tabi tutmalıdır. 

En iyi kimyacı, en iyi, fizikçi, matematikçi, tarihçi… 

Böylece ortaya çıkmış olacaktır. 

Kimyager olmak isteyen ve Kimyadan soru kaçırmayan bir kişinin önüne, sözelden ya da başka alanlardan daha fazla soru yaptığı için kimse geçememelidir.
Eğitim hayatım boyunca ayaklarım hep bir adım geriye gitmiştir. 

İstemeye istemeye okula gittiğim yıllar azımsanmayacak kadar çoktur. 

Bunun en büyük nedeni ben de olmayan bir zekâ türündeki derslerin varlığı ve bu dersleri görme zorunluluğumun yanında; sorumlu da tutulmuş olmamdır.
İlk yazımda ki yorumlara verdiğim aslında iki öğretmenimde haklıdır sözümün ısrarla arkasında olmamın nedeni, özeti şeklinde bir yazı olmasını istedim. 

Mümkün olduğunca kısa yazalım istiyorum ama kısa sözle de bu kadar anlatılabiliyor.
Özetle kişiye zekâsına uygun olmayan, muhtemelen başaramayacağı bir dersi zorla vermek, belki hayatının bir yerinde bir kısmı lazım olur diye göstermek, hem de bu dersten geçmekle, başarılı olmakla yükümlü kılmak. 

Bu kişi için züldür, kişinin mutsuzluk nedenidir, ne yapsam olmayacak, başarmam mümkün değil düşüncesinin tetikleyicisidir. 

Oysaki eğitimi düzeltmemiz için, ilgililere soracağımız ilk soru MUTLU MUSUNUZ sorusuydu değil mi?… 

Devamı haftaya inşaallah. 

Selam ve Dua ile.