Bugün, 11 Mayıs 2025 Pazar

Mehmet Ali AYDIN


EN BÜYÜK EŞKIYA YAPTIĞI SOYGUNU KİTABINA UYDURAN EŞKIYADIR

EN BÜYÜK EŞKIYA YAPTIĞI SOYGUNU KİTABINA UYDURAN EŞKIYADIR


Handa uyurken, sabaha karşı kadının emri ile geldiğini söyleyen bazı zabtiyeler kapıyı yumruklamaya başlamıştı. 

"Kalk çabuk, kadı efendi seni görmek ister, davası varmış."

Genç oğul, "ne davası ola ki?" dediyse de, zaptiyeler dinlemedi ve götürüp yaka paça kadının huzuruna çıkardılar. Kadı efendi hiddet içindeydi... Sinirinden sakalı titremekte, gözleri kıpkırmızı olmuş, bakışları insanı delecek gibi bakıyordu Tam "selamın aleyküm" diyecekti ki, kadı efendi bağırdı:

"Be hey utanmaz, arlanmaz, edepsiz eşkıya kılıklı işgalci. Bre biz seninle dün akşam arazimdeki karları satın aldığına dair sözleşme imzalamadık mı?"

"İmzaladık efendim, ben de karşılığını size takdim ettim."

"Suuus... Bak bakayım dışarıya, ne var arazimin üzerinde?"

"Ne olacak, kar var .. Tıpkı dünkü gibi."

"Suuus... Melun hala konuşuyorsun... Dün sen bu karları benden satın almadın mı? O halde senin karların ne hakla benim arazimi işgal ederler? Şimdi bu işgal kanun dairesine ve de hak rızasına uygun mudur? Derhal kaldır o karları benim arazimden, yoksa, vallahi acımam, seni işgalcilikten hapse attırırım."

"Aman efendim, dönümler dolusu karı ben nasıl kaldırayım? Gücüm yetmez, nasıl yapayım?"

"Onu, arazimi işgal etmeden önce düşünecektin. Vallahi yapacağım gereğini. Zaptiyeler, vurun bu çocuğu zincire..."

Genç oğul ağlamaya başlamıştı, yine yalvardı.

"Efendim, ocağınıza düştüm, yok mudur bu işin de kitaba uygun bir hal yolu?"

Kadı, kara kaplı kitabı tekrar tekrar açtı, bir müddet mırıldanarak okuduktan sonra yine sakalını sıvazladı.

"Vardır elbet. Allah'ın çözüm yaratmadığı mesele mi ola? Şimdi arazi sahibi ve davacı olan ben ile davalı sıfatı ile sen arasında, arazimi işgal bedeli karşılığında, benim de rızam ile bir kese altın karşılığı işbu karları burada tutmaya iznim olduğunu belirtir bir sözleşme imzalarsak, bu husus şeriate ve nizama uygun bir şekilde halle kavuşur. Şimdi sen bana, sana miras kalan öbür kese altını da işgaliye bedeli olarak vereceksin."

Genç oğul, öbür kese altını da verdi. Hazırlanan sözleşmeyi imzaladı. Konaktan çıktı. Dışarıda ne güzel temiz hava vardı. Dağlara bakıp konuştu:

"Hey gidi yedi dağın eşkıyası hey... Sen haklıymışsın. Hem de çok haklıymışsın. Daha büyük eşkıyalar da varmış. Senin açık açık yaptığın eşkıyalık, bunların kanunla yaptığı eşkıyalığın yanında nedir ki."

Not:

Kaynağını bulamadığım, bir çok kişinin paylaştığı bir hikayedir. Bulabildiğim en eski kaynakta, 1982 yılı bir gazete köşesinde ve anonim olarak yazılmıştır.