Bugün, 18 Nisan 2024 Perşembe

Kemal MENCELOĞLU


FATMA TÜRK TOKSOY’UN DEĞERLİ ESERİ

İMÂM-I ÂZAM EBU HANİFE


 

 

      Halkımız arasında doğal olarak söylenen bir söz vardır:”Eşek ölür kalır semeri, insan ölür kalır eseri.” Elbette her sağlam düşünce sahibi aklıselim bir insan bu dünyadan eser bırakarak ayrılmak isteyecektir. Eserler dünyaya açılan pencerelerimizdir. Her birisi bize bir bakış açısı, bir evlat sevinci yaşatır.

      Tanıtmak istediğim eser az sayıda olan hanım yazarlarımızdan Fatma Türk TOKSOY Hanıma ait mezhep imamımız EBU HANİFE eseridir. Şule Yayınevi tarafından bu sene basılan kitap okuyucularıyla buluşunca ben de alıp okudum. Bazı ana hatlarından bahsederek bu eseri tanımak ve tanıtmak istiyorum.

      Dörtyüz sayfa olan eser bir roman veya akıcı bir hikaye kitabı olmamasına rağmen yudum yudum içilen berrak bir su gibi akmakta, kolayca okunmaktadır. Yaklaşık yirmi ana bölüm altında ve çok sayıda alt başlıklar halinde okuyucuyu etkiliyor. Yazarımızın akıcı üslubu, dirayeti ve kaynakları bol miktarda sunuşuyla birlikte dünyanın en büyük hukukçusunu tanımanın zevkine varıyorsunuz.

      İmâm-ı Âzam’ın yetmiş yıllık hayatının her anı bir ömür, her günü bir destan, her yılı bir efsane gibi gözler önünde canlanmaktadır. Hikmetli ve ibretli bir hayatı vardır. Bugün de çok konuşulan Emevîlerin son, Abbasiler’in ilk döneminde yaşamış; haksızlıkları, hukuksuzlukları ve zulümleri iliklerine kadar hissetmiştir. Ömrünün 52 senesini Emevîler devrinde, 18 yılını da Abbasîler döneminde geçirmiştir.

 

ZALİME TAŞ, MAZLUMA YAŞ OLAN BİR ÖMÜR

        Bütün idarecilere karşı mesafeli bir duruş gösteren İmâm-ı Âzam hayatı boyunca daima hakkın hizasında durmayı kendine şiar edinmiştir. Hayatının çoğunu talebe olarak geçiren bu büyük şahsiyet, devrinin en büyük alimi olmuş ama hiç bir hizibin ve grubun adamı olmamıştır.

        Verdiği fetvalar, yaşadığı örnek hayatı, ilme olan aşırı düşkünlüğü, dünyalık mal ve makama karşı umursamaz tavrı onu ölümsüzleştiren en büyük hasletleridir.

 

“Kim umar senden vefatı,

Yalan dünya değil misin?

Muhammed’ül Mustafa’yı,

Alan dünya değil misin?”

 

Gerçeğini anlamış ve ona göre yaşamıştır. “Rızkı veren Hüdadır kula minnet eylemem” demiş; saraylara davet edilmiş olmasına rağmen hapiste ve secdede ruhunu teslim etmiştir.

      Onun hayatında, babasının ısırdığı elmadan şüpheli satılan bir parça kumaştan dolayı bütün dükkanı tasadduk etmeye varıncaya kadar her şeyin ayrı bir yeri vardır. Haramdan, makamdan ve yalandan yılandan kaçar gibi uzak duran bu dirayetli İmam bütün ilim ve ahlak adamlarının örnek alacağı mümtaz bir hayat yaşamıştır.

       Ehli Sünnet çizgisinin temel direği ve İmamı Maturidinin de örnek aldığı bir alim olan Ebu Hanife, İmamı Şafi tarafından da her zaman ve her yerde hep hayırla yad edilmiştir. Maturidinin sistemleştirdiği itikat ekolü akla ve nakle dayanmakta; İmamı Azam’ın “ Fıkh’ul Ekber” isimli eserini kendisine örnek almaktadır.

       Ebu Hanife, Efendimizin ilk Halife’si ve sevgili kayınpederi, hicrette mağara arkadaşı olan Ebu Bekir’e benzetilmektedir. İlim irfan ehli oluşunun yanında, onun gibi sadık, onun gibi hakkaniyetli ve onun gibi zengin ve cömertti. Onlar dini dünyevi çıkarlar için değil Allah’ın ve Resülü nün muradını önce nefislerine sonra da nesillere ve geniş halk kitlelerine ulaştırabilmek için hayat yaşamışlardır.

 

               DÜZGÜN BİR HAYAT

       Ruhuna sinmeyen fetvayı vermemiş, verdiği fetvanın da arkasında durmuştur. Kardeş olan damatlar ve kardeş olan gelinlerin karışması, Gümüş Kâse, Boş Çuval, Emanet Dinarlar gibi daha bir çok konuda verdiği fetvaları okuduğunuzda o çözüm üstadının zekasına hayran kalacaksınız.

 

İmam dökmüş ise de gözlerinden yaşını,

Zalimin karşısında eğmemiştir başını.

 

      Nakli doğru anlayan ve akılı güzel kullanıp önceleyen Ebu Hanife’nin ilim-irfan, sosyal ve ekonomik hayatı bu güzide eserde doyumsuz bir şekilde anlatılmıştır. Çok kazanmış fakat şahsı İçin değil Allah yolunda toplumun ihtiyaçları için harcamıştır. İlimden yılmamış, çalışmaktan yorulmamış ve zalimlerden korkmamıştır. 

         

             ÖZETLEMEM GEREKİRSE

        Fıkıh ilminin kutbu, kumaş tüccarı, en çok mutlak müçtehid yetiştiren alim, tabiin neslinden; İslam ümmetinin ve Türk milletinin medarı iftiharı. Onu tanımak ve tanımlamak için akla gelen sıfatlar, peş peşe yazıldığında dahi ortaya bir ihtişam abidesi çıkar.

       Allah’ın hükümlerini dünya için taviz vermeksizin savunması, bu uğurda işkence görmesine rağmen dünyevi makamları reddetmesi, Hz. Muhammed’e ve Ehli Beytine olan sarsılmaz iman ve sevgisi, yüzlerce öğrenci yetiştirmesi, güzel hayat emarelerinden sadece bir kaç tanesi.

       Oğlu Hammada, talebesi Ebu Yusuf’a ve ümmeti Muhammed’e yazdığı Tevhit Vasiyetleri; diğer bir çok eserlerinin yanında mümtaz bir yer tutmaktadır. Yazar TOKSOY çok yönlü araştırması, titiz kaynak taraması sayesinde derli toplu bir İmâm-ı Âzam biyografisi armağan ediyor biz okurlarına. Mezhep imamımızı tanımak ve tanıtmak için bu  kitap mebzul bir sofra, mümbit bir arazidir.

        Temeli itibarıyla Haricilikten kaynaklanan ve şu sıralar adından sıkça bahsedilen aşırılık yanlısı Selefi akımlara karşı Ehli Sünnetin dinamik temelleri olan imamlarını ve eserlerini bugün daha çok tanımaya ihtiyacımız var. Okuyanı mutlu edeceğine inanıyor, yazarını tebrik ediyor; Allah razı olsun diyorum.

 

27 Ekim 2020 Kemal MENCELOĞLU