Bugün, 27 Nisan 2024 Cumartesi

Olgun YÜKSEL


FECAAT       

FECAAT       


 Değerli okurlar, gündem çok yoğun ve ben gündemi takip ederken ve bu konuyu yazmalıyım dediğim an da gündem çoktan değişmiş ve Dünya’nın konuştuğu, takip ettiği gündemler, içerideki gündemlere rahmet okutur hale geldiğine tanıklık ediyoruz.

        Esasın da savaş yazmamak için kendime farklı konular dan bahsetmeye çalışıyor olsam da gündemler beni alıp savaşların ortasına bırakıyor. Yaklaşık 3 yıldır gazetelerde ve çok daha uzun yıllardır sosyal medya da makalelerimi yazarken sürekli Yeni den Dünya Düzeni kurulduğunu ve bu düzende ülkelerin kartlarını güçlü tutmaya çalıştığından bahsettim. Dahası “Yeni Dünya  Düzeni” kurulmaya çalışılırken tamam Dünya’yı değiştirelim diyerek bu işler olmuyor. Birinci sanayi devrimi ile birlikte ulaşımın kolaylaşması ve ülkeler arası ticaretin sürekli katlanarak artmasıyla birlikte, Dünya’nın tüketim alışkanlıkları da 200 yıldır değişerek artmaya devam etmiştir. 19. Yüzyılda İngiltere’nin başı çektiği sömürgecilik üzerine oturtulan sistem, 20 yüzyılda yerini enerji merkezli sömürgeciliğe bırakarak, sanayisi sürekli gelişen Avrupa ülkelerinin hammadde ihtiyaçları doğrultusunda ki taleplerine göre şekillenmiştir. Dünya savaşları da bu ihtiyaçlara kolay ve ucuz ulaşma arzuları ile paylaşımdaki rekabetler nedeniyle çıkarılmıştır. Bunlar ana sebeplerdir. Bu sebeplerin altına yüzlerce madde ekleyebilirsiniz. Devam. 

        Günümüze gelirsek son olarak 1945 yılında kurulan ABD merkezli Müesses Nizam, mevcut haliyle sürdürülebilir olmaktan çıkmıştır. Dünya ticaretinde, değişim aracı olarak kullanılan paranın artık gelişigüzel basılması nedeniyle bura da “Dolar”dan bahsediyorum, sistem çökme noktasına geldi. Yani ABD’deki 8-10 ailenin sahip olduğu Merkez Bankası, (FED), ABD ihtiyaç duydukça, çok zahmetli bir iş yapıp, sadece matbaasını çalıştırıyor ve dolar basarak ABD hazinesine veriyor, Güya ABD hazinesi FED’e borçlanıyor. Tüm Dünya devletleri bunu görüyor ancak, okyanuslar ile denizlerde dolaşan ABD donanması kağıt üzerinde yazan rakamlar üzerinden kurulan değişim sistemini koruyorlar. Rusya, Çin Türkiye gibi bazı ülkeler de başı çekerek Dolarizasyon sisteminden çıkarak ticarette farklı değişim araçlarını kullanmak istiyorlar ve bunu da sürekli dile getiriyorlar. Paranın sahipleri de (ABD’yi kastetmiyorum, o büyük aileler)) bu durumun farkındalar ve kağıt paraları tamamen ortadan kaldırıp yeni değişim aracı üretmeyi planlıyorlar. Buna biz şimdilik kripto para sistemi diyoruz. Yani dijital para sistemini kuracaklar. Normalde çoğumuz günlük hayatta kredi kartı sistemiyle veya cep telefonlarındaki bankacılık sistemiyle dijital para sistemine de geçmiş durumdayız. Ayrıca bu paranın sahipleri, devletler üzerinden kurulan ve yönetilen orduları, istihbarat servislerini, bankacılık sistemlerinin tamamını, şöyle ki oğlunuza eşinize, kardeşinize veya bir alacaklınıza bankacılık sistemi üzerinden gönderdiğiniz tüm meblağlar bunların kontrolü altındadır bitmedi, kredi kartlarıyla yaptığınız tüm harcamalar vs. devam ediyorum, siyasetinizi, internetinizi, internet üzerinden yaptığınız tüm eylemlerinizi kurdukları kontrol sistemleriyle her şeyinize hakim durumdalar. Şimdide diyorlar ki, yeni kuracağımız finans sisteminde, Babanız da Ananız da  biziz. Yani biz Dünya’nın devletiyiz, tüm devletler kurulan dijital para sistemi üzerinden bize tabidir.  Her şeyi biz yönetir ve idare ederiz, devletler ise bize bağlı beyliklerdir. İşte bunun ilanı ve bunun hayata geçirilmesi için yeni bir düzen kuruluyor ve bizim nesil bu kurulum aşamasının tam göbeğine düştü. 

       20 Eylül 2023 günü köşemde yayınlanan yazımda dedim ki “…Her zaman önemle bahsettiğim ve yayılma emaresini çok fazla gördüğüm savaş döneminin geldiğini iddia etmiştim. Hala bu görüşümü muhafaza etmekteyim. Yeni Dünya Düzeninin salt Ukrayna-Rusya savaşıyla dizayn  edilmesi mümkün değildir…” Dedim. Çok geçmedi, o yazımın hemen sonrasında Karabağ’da Azerbaycan savaştı. Ukrayna-Rusya Savaşı tüm hızıyla ve daha da şiddetlenerek devam ediyor, İdlip’te Suriye Ordusu yani rejim kuvvetleri, Türk Kuvvetlerinin himayesinde ki halkı ve muhalif kuvvetleri bombalıyor. Zira adamların Subay Okulundan mezun olan öğrencilerin mezuniyet töreni esnasında, kimin gönderdiği bilinmeyen bir SİHA tarafından bombalandı ve 300’den fazla insanı öldü. Suriye Rejimi de muhaliflerin yaptığını iddia ederek İdlip’e saldırmaya, bir haftadır devam ediyor. Türkiye bu durumda en fazla göç tehditi altında olan ülkedir. Ankara’da bir terör girişimi oldu ve Türk Savaş Uçakları Irak ve Suriye'deki PKK/YPG’yi günlerdir vuruyor. Dört-beş gündür, tüm Dünya HAMAS tarafından İsrail’e karşı gerçekleştirilen saldırı ile gündemin tamamını tutuyor ve diğerleri unutuldu. Filistin Davası tüm İslam Ülkelerinin davasıdır. Ancak HAMAS’ın gerçekleştirdiği bu saldırı sonrası liderinin şükür namazına durduğunu izledik. HAMAS’ı, DAEŞ’i, YPG’yi ve diğerlerini kim kurdu? Kaldı ki zalime meşru müdafaa imkanı verip bu savaşın devamında tüm İslam Alemi yüreği yanarak bu savaşı izlemekle yetinmek zorunda kalacaklar. Suriyeliler yetmiyormuş gibi İsraillilerde Türkiye’ye kaçıyor, Ruslar ve Ukraynalıların bir kısmı da Türkiye’ye sığınmışlardı ve kiralık daireler uçmuştu. 

      Değerli okurlar, olaydan hemen sonra İsrail savaş ilan etti ve Ortadoğu artık eskisi gibi olmayacak dedi. Ben buradan bu savaşın daha da yayılacağını öngörüyorum. Lübnan’a saldıracaklar ve Suriye’nin bir kısmının daha kalıcı olarak işgal edileceğini tahmin ediyorum. Son yazılarımda çok fazla İran’dan bahsetmiştim. İran rejimi son olaylardan sonra rahat uyuyor mu bilemem.  Ancak ben rahat olamazdım. Anlayacağınız gelen ve gelmekte olan savaş sebebi sayılacak olaylara hiç şaşırmıyorum ve daha da geleceğini öngörüyorum. Nereden ne şekilde gelir bilemem ancak gelmekte olan geliyor ve Dünya dip yapma sürecine doğru tam gaz ilerliyor. Yine de Filistin bölgesinin devamının İran olabileceğini çok fazla ihtimal olarak tahmin ediyorum. Fecaattan doğacak yeni düzeni görürmüyüm  bilmiyorum.  Ancak merakımdan dolayı görmeyi çok istiyorum.

        Kalın sağlıcakla…